Başkan Trump'ın önümüzdeki günlerde İsrail'deki ABD büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı verebileceği medyaya yansıdı. Eski ulusal güvenlik danışmanı M. Flynn'ın itirafçı olmasıyla soruşturmanın Trump'ın damadına ve oğluna ulaşması gündemde. Dahası, eski FBI direktörü J. Comey'i görevden alması sebebiyle Trump'ın kendisinin de başı dertte.
Böyle bir ortamda Kuzey Kore ile "maalesef savaşın çok yakın olduğu" en üst düzeyde tartışılıyor. Ve yine Ortadoğu'nun eskimeyen sorunu olan Kudüs'ün statüsü alevlendiriliyor. Trump bir seçim vaadini gerçekleştirerek İsrail lobisinin desteğini almaya çalışıyor olabilir. Bunun kendisini Kongre'de rahatlatacağı hesabını güdebilir. Ancak bu karar çok yönlü olarak ABD ve İsrail hesaplarını zora sokacaktır.
***Arap isyanlarından bu yana bölgedeki kaostan en çok istifade eden ülke İsrail. Tel Aviv , Suriyeve Irak'ın iç savaşa sürüklenmesi, Mısır'da Sisi darbesi ve Türkiye'nin saldırı altında olması ile çok rahatladı. İki devletli çözüm tartışma dışı kaldı. Arap-İsrail çatışması unutuldu. Gözler Arapların kendi içindeki sorunlara ya da İran Şi i yayılmacılığına çevrildi.
Filistin konusunda Tel Aviv'e hiçbir uluslararası baskı gündemde değil. Trump'ın seçilmesi ve damadı Kushner sebebiyle İsrail'in Washington'da menfaatlerini maksimize edeceği bir ortam oluştu. Tel Aviv, Moskova ile seçilmiş konularda işbirliği yapabiliyor. Bunun sayesinde Suriye'de tehdit gördüğü zaman Hizbullah ya da İran hedeflerini vurabiliyor. Son aylarda ise uzun süredir yakın çalıştığı BAE'nin yanına Körfez'in abisi S. Arabistan'ı ekledi. Bu ilişkileri gizli olmaktan çıkararak resmileştirme gayretinde.
"
İran yayılmacılığı" tehdidini hem kendi güvenlik menfaatlerini sağlama alma hem de Körfez'le yakınlaşma için kullanıyor. İşte bu ortamda ne Filistin sorununda yeni bir adım atılması mümkün görünüyor, ne de Tel Aviv'i Doğu Kudüs'te yeni yerleşim yerleri kurmaktan kimse geri çevirebilir.
***Elçiliği Kudüs'e taşıma kararı İsrail'in çıkarına gibi görülüyor. Trump yönetiminin bugünkü dağınık halinde Washington'daki İsrail lobisi tarihi anın geldiğini düşünüyor olabilir. Doğu Kudüs'ü "
birleşik başkenti" haline getirecek ve Siyonist ideal büyük bir sembolik zafer kazanacak. Ancak iki konuda İsrail'in kırılganlığını yeniden gündeme taşıyacak.
1- İsrail'i görünür bir aktör haline getirecek ve bölgesel kaostan istifadesinin saldırgan bir hal aldığı yönünde kamuoyu oluşacak.
2- İsrail-Körfez işbirliği konusu Arap halkları nezdinde tehlikeye girecek.
Suud müftüsünün "
İsrail ile İran ve Hizbullah'a karşı işbirliği yapılabilir fetvası"
halklar nezdindeki meşruiyet sorununu
çözemez. Unutulmasın, Kudüs meselesi İslam
İşbirliği Teşkilatı'nın kurulmasına sebebiyet
vermişti. Ve sadece Filistin devletinin başkenti
değildir, hâlâ İslam dünyasının en kritik, sembolik
hassasiyetidir.
***Trump'ın iktidara gelişinin İsrail'in hırslarını büyüteceğini daha önce yazmıştım. Riyad zirvesi ile Suud hırslarını alevlendiren Trump, elçiliğini Kudüs'e taşırsa Körfez'in altını oyacak bir adım atacak. İran'ı çevrelemek için Körfez ve İsrail arasında bir blok kurmaya dayalı kendi stratejisini baltalayacak. Hamas'ı tümüyle İran'ın yörüngesine itmekle kalmayacak. Bölgedeki Sünni ya da Şii bütün İslamcıları İran'ın kontrolüne verecek. Ve Tahran'ın Suriye iç savaşında yıpranan ideolojik iddialarına yeniden güç verecek. "
Mezhepçi yayılma" suçlaması önemini kaybedecek. Kaldı ki, BAE ve Mısır'ın çabalarıyla süren ve damadı Kushner'in yürüttüğü İsrail-Filistin barışı konusunda henüz bir başarıya imza atılmış değil.
Bu çetrefilli barış arayışının kaç ABD başkanını eskittiğini de hatırlatmak gerekmez. Ezcümle Kudüs krizi ABD çıkarlarına hizmet etmeyecek. Washington'daki dağınıklık İran'a muhtaç olduğu, Körfez'e ise hiç istemediği bir müdahaleyi gerçekleştirecek. Arap Birliği'nin olağanüstü toplantı yapması boşuna değil.
[Sabah, 5 Aralık 2017].