19 Mayıs Trump-Erdoğan görüşmesinden ne çıkacağı herkesin merak konusu. Hem Türk Amerikan ilişkilerinin önümüzdeki dönem için seyri belirlenecek hem de Suriye ve PYD konusu ele alınacak. PYD konusunda Amerika'nın nihai kararı Türk Amerikan ilişkilerinin de gidişatını belirleyecek demek daha doğru. Artık kritik bir dönemece girildi.
Türkiye çok rahatsız.
Amerika'ya son durumu anlatacak.
Trump'ın bir seçim yapmasını isteyecek.
Zira bu mesele artık kabak tadı verdi.
CENTCOM'un başına buyruk tavrı askeri bir operasyonun gereği olmaktan çıktı Amerika'ya siyasal bir pozisyon belirler hale geldi. Türkiye Trump'tan müttefiklik hukukuna uygun hareket etmesini ve CENTCOM'un PYD'ye verdiği desteği kesmesini isteyecek. Karşılığında Türkiye'nin dostluğunu önerecek. Eğer kabul görmezse kendi yolunu çizmek zorunda kalacağını söyleyecek. Bu yol çok zahmetli ve tehlikeli olabilir. Ama artık bazı adımların atılması gerekiyor.
Öncelikle şunu söyleyelim.
Ben görüşmeden büyük sürpriz beklemiyorum. Trump'ın siyaseten güçlü ve dönüştürücü kararlar alabilecek gücü ve cesareti halen yok. Maalesef yok. Suriye gibi bir alanda risk alıp yeni bir stratejiyle ortaya çıkma ihtimali biraz olayların akışına bağımlı olacak.
Kimyasal silah olayında olduğu gibi tetikleyici olaylara ihtiyaç var. Yoksa Trump durduk yere yeni angajmanlar başlatmaktan kaçınacaktır.
Mümkün olduğunca Türkiye'yi idare etmek ve geçiştirmek isteyecektir. Zaten Amerika'daki genel hava hep aynı. "Biz size PKK'ya karşı destek verelim ama siz PYD'ye ses etmeyin." Böylelikle Türkiye'yi de küstürmemiş olacaklar.
PYD en az maliyetli aktör ama Türkiye de bölgesel istikrar için Amerika'nın olmazsa olmazlarından. Meseleyi sadece Rakka'nın temizlenmesi ve DEAŞ'la mücadeleye indirgerseniz, PYD'yi önemli görebilirsiniz, CENTCOM gibi. Ama daha geniş bir açıdan asıl meselenin Ortadoğu olduğunu görürseniz o zaman Türkiye'yi kaybetmeyi göze alamazsınız.
CENTCOM'un gözü şuan Rakka'dan başka bir şey göremeyecek kadar bürokratik körlük içinde. Ama siyasetçi daha geniş bir açı tutturmak zorunda.
Bu esnada Türkiye Amerika'ya bir taşla iki kuş vuramayacağını göstermeli. Ve Trump'ı tercih yapmaya zorlamalı.
Bu ziyaretin bence en önemli konusu Amerika'yı böylesi bir tercihe itmektir. Eğer Türkiye'nin beklentileri karşılanırsa ne ala, olmazsa o zaman artık Türkiye başka bir yol tutturacaktır.
Bunları söylerken maliyetinin ne olduğunu unutmuş değilim. Aksine çok iyi biliyorum Amerika ile böylesi bir durumda karşı karşıya gelmenin her türlü sonucunu düşünüyorum. Ama aynı zamanda PYD'ye razı olmanın maliyetini de hesaplıyorum. Türkiye PYD'ye razı olursa, her halükarda kaybeder.
Kenarında kurulan terör devleti Türkiye'nin on yıllarına ve yüzyıllarına mal olur. Yani sonuç şimdiden belli.
Türkiye'nin bekası böyle korunamaz.
Öbür seçeneğin sonucu bu kadar kaçınılmaz değil. Yani Türkiye PYD'yi vurursa bekası için hala mücadele şansı var demektir. PYD'yi biraz vurursunuz biraz durursunuz. ABD ile biraz karşı karşıya gelirsiniz biraz müzakere edersiniz. Hala manevra alanı vardır.
Teslim olmak yerine bu riskli fakat muhtemel siyaseti tercih edebilirsiniz.
Ve aslında tercih etmek zorundasınız.
Türkiye eğer PYD'ye razı olursa bu iş zaten bitmiş olacak. Böyle bir durumda Türkiye tüm iddialarını yitirir. Ama kurtuluş savaşı verirse riskli de olsa kazanma şansı her zaman var.
Hadi en kötüsü olsun. Amerika ile doğrudan karşı karşıya gelelim. Ne olacak? Amerika Suriye'de savaşmaktan kaçındığı için kullandığı PYD'yi korumak uğruna Türkiye'ye mi savaş açacak?
Tabii ki hayır. Eğer öyle olsa bile bazen devletler varlıklarını korumak için bu tür mücadeleleri göze alır. Aksi ölümü kabullenmek olur. Bazı kritik dönemeçler vardır. Onlardan birindeyiz. Bazen tüm dünyaya karşı ulusal varlık mücadelesi verilir. Kurtuluş savaşı yapılır. Manda ve himaye reddedilir. Ölümden öte köy yok denir. Ölümden korkup sıtmaya razı olunmaz..
[Takvim, 10 Mayıs 2017].