Türk-Amerikan ilişkileri oldukça dinamik bir süreçten geçiyor. İki ülke ilişkilerinin stratejik ortaklıktan model ortaklığa geçişinin sancıları zaman zaman sorun, zaman zaman kriz, zaman zaman da karşılıklı destek şeklinde kendini gösteriyor. İran ve İsrail konusunda iki ülke arasında yaşanan fikir ayrılıklarına, bir de ABD'nin Ankara'ya atadığı büyükelçinin Senato tarafından onaylanmaması da eklendi. Bu konu önümüzdeki bir aylık süreç içerisinde sonuçlanmayı beklerken, ABD'nin elçisinin olmadığı bir ülke ile ilişkilerinde önemli sorunların ortaya çıkma potansiyeli de artmış oldu.
Model Ortaklık Ataması
Obama Yönetimi 2009 Ocak ayında iktidara geldiğinden beri kendi çalışacağı isimleri kabul ettirmekle meşgul. Yönetimin halen Senato onayı bekleyen bir çok ataması var. Bunun yanısıra Obama ilke olarak beraber çalışabileceği Cumhuriyetçi isimleri değiştirmek yerine, Bush Yönetimi'nden kalan deneyimli isimlerle çalışmaya devamı tercih etti. Bunun bir örneği Savunma Bakanı Robert Gates ise bir diğer önemli isim de Ekim 2008'de Bush tarafından atanan deneyimli büyükelçi Jim Jeffrey idi.
Ancak şu anda Irak'tan çekilme aşamasına gelen ABD güvenlik konularındaki tecrübesiyle öne çıkan Jeffrey'i bu ülkede değerlendirmek isterken, Türkiye'de ise model ortaklık çerçevesinde yeniden yapılanan Türk-Amerikan ilişkilerindeki siyasi, ekonomik ve kültürel çeşitliliği iyi kavrayacak, yönetime yakın bir ismi büyükelçi olarak görmek istedi. Bu noktada Obama Yönetimi'nin tercihi görev yaptığı ülkelerde yerel toplumla iyi ilişkiler geliştirmesi ve empati yeteneğiyle öne çıkan tecrübeli diplomat Frank Ricciardone oldu. Ancak Senato onayı gerektiren bu atama Kasım ayında emekli olması beklenen Cumhuriyetçi senatör Sam Brownback'in vetosuna takıldı. Peki bu takılmanın nedeni neydi?
Ricciardone'ye Neo-Con vetosu!
Ricciardone ABD Dışişleri'nde 34 yıldır görev yapan Türkçe'nin yanısıra bir çok dil bilen, Türkiye'yi oldukça yakından tanıyan deneyimli bir diplomat. Bugün yaşanan atanma krizin en önemli nedeni ise Ricciardone'nin tarzı. Bir diplomattan beklenmeyecek bir açıklıkla konuları tartışan, görüşünü ortaya koyan, çalıştığı ülkenin dinamiklerini anlamaya çalışan, bu ülkelerde sadece iktidar elitleri ile değil, toplumun tüm kesimleri ile ilişki sürdürmeye dönük bir tavrı var Ricciardone'nin.
Bu nedenle iki de büyük sorun yaşadı kariyerinde. Irak'ın işgali sırasında aralarında Kürtlerin de olduğu Irak'taki muhalif gruplarla ilişkileri geliştirmek, bu grupların desteklenmesini ve güçlendirilmesini sağlamakla görevliydi Ricciardone.
Bu dönemde neoconların merkezi American Enterprise Institute (AEI)'ün başkan yardımcısı olarak görev yapan, şu anda da Ricciardone'yi hedef alan saldırının fitilini ateşleyen Danielle Pletka'nın o zaman da ağır saldırısına uğramıştı. Pletka Irak'ta o zaman İran'la ilişkileri de açığa çıkan Ahmet Çelebi'yi öne çıkarmaya çalışıyor, buna itiraz eden Ricciardone'yi de neconlara hedef gösteriyordu. İkinci tartışmalı olay ise yine Ricciardone'nin görev yeri Mısır'la ilgili olarak gündeme geldi.
Mısır'da 2005-2008 yılları arasında, İkinci Bush Dönemi'nde büyükelçi olarak görev yapan Ricciardone, Bush Yönetimi'nin bu dönemdeki realist politikalarını takip ederek, azınlık gruplarının kimlik temelli siyasetlerini promosyon konusunda temkinli davrandı. Ortadoğu'ya "Özgürlük Ajandası" çerçevesind