- Brexit nedir ve bugüne kadar ne yaşandı?
İktidara geldikten sonra Avrupa Birliği (AB) üyeliğini tartışmaya açan Birleşik Krallık’ın eski Başbakanı David Cameron, 2015’te tekrar seçilmesi halinde AB referandumu taahhüdünde bulunmuş ve seçimlerden başarılı çıkmasıyla 23 Haziran 2016 tarihinde AB üyeliğini referanduma götürmüştür. Kamuoyunda İngilizce Britain (Britanya) ve Exit (çıkış) sözcüklerinin kısaltmasından türetilen “Brexit” referandumu sonucunda halkın yüzde 52’si üyeliğin sonlandırılması yönünde; kalan yüzde 48’i ise üyeliğin devamından yana oy kullanmıştır. Bu sonuçlara göre sadece dört puan farkla 1973’ten beri birliğe üye olan Birleşik Krallık’ın üyeliğinin sona ermesi yolunda ilk adım atılmıştır. Takip eden süreçte Lizbon Anlaşması’nın 50. maddesi çerçevesinde 29 Mart 2017’de Londra-Brüksel hattında Brexit müzakereleri başlamış ve 29 Mart 2019’a kadar müzakerelerin sona ermesi ile devamında 21 ay içerisinde geçiş sürecinin tamamlanması yönünde uzlaşı sağlanmıştır. Ancak geçen süre zarfında 14 Kasım 2018’e kadar Brexit sonrasında Birleşik Krallık’taki AB vatandaşlarının ve AB ülkelerindeki Birleşik Krallık vatandaşlarının hukuki durumu, İrlanda-Kuzey İrlanda sınırı ve ekonomik ilişkilerin nasıl bir zemine oturtulacağı gibi kilit konularda net bir sonuca varılamamıştır.
- Hükümetin 14 Kasım’da aldığı kararın içeriği nedir?
14 Kasım 2018’de Birleşik Krallık kabine üyeleri, ülkenin AB’den ayrılık süreciyle ilgili son kararı vermek için bir araya gelerek Brüksel ile koordineli şekilde hazırlanan ve Brexit’in ayrıntılarını belirleyen belgeyi kabul etmiştir. Beş saat süren kabine toplantısından sonra Parlamentonun alt kanadı Avam Kamarasında konuşan Başbakan Theresa May, “AB’den sistemli şekilde ayrılmaya imkan sağlayan ve ulusal çıkarlara uygun çerçeveyi çizen metnin kabine üyeleri tarafından kabul edildiğini açıklamıştır. Taslak metin temelde 29 Mart 2019’dan sonraki geçiş sürecinin ayrıntılarını ve iki taraf arasında kurulacak yeni ilişki biçiminin temel kodlarını belirlemektedir.
585 sayfadan oluşan taslak metin genel olarak incelendiğinde anlaşmalı ve yumuşak bir geçiş sürecinin hedeflendiği ortaya çıkmaktadır. Nitekim aşağıda sıralan başlıklara bakıldığında geçiş sürecinde Brüksel ile Brexit sonrası için yapıcı bir ilişki biçiminin kurulmaya çalışıldığı rahatlıkla görülmektedir. Metnin 25 Kasım’daki AB Liderler Zirvesi’nde kabul edilmesi ve Birleşik Krallık Parlamentosu tarafından onaylanması halinde bundan sonraki süreçte şu kritik başlıklar yürürlüğe girecektir:
- Taslakta Brexit ile ilgili en çok merak edilen soruların başında gelen AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti ile Birleşik Krallık’ın parçası Kuzey İrlanda arasındaki sınır sorununa geniş yer ayrılmıştır. “Backstop” uygulaması olarak adlandırılan tedbir maddesine göre, ülkenin tamamı ile AB arasında Gümrük Birliği bölgesi oluşturulmasının yolu açılmıştır. Bu sayede İrlanda adasında iki taraf arasında fiziki bir sınır ve gümrük duvarı oluşmasının önüne geçilmiştir. Bu bağlamda May hükümetine 2017 erken genel seçimleri sonrasında dışarıdan destek veren ve Parlamentoda bir azınlık hükümeti kurulmasını sağlayan Kuzey İrlanda merkezli Demokratik Birlik Partisi’nin (DUP) kaygıları azaltılmaya çalışılmıştır. Bununla ilintili olarak tedbir maddesinin yürürlükte kalacağı süre boyunca AB kurallarına ve uyuşmazlık hallerinde Avrupa Adalet Divanının vereceği kararlara uyulacağı taahhüt edilmiştir. Ayrıca iki taraf arasında Gümrük Birliği yürürlüğe gireceği için Birleşik Krallık bu süre zarfında üçüncü ülkelerle tek taraflı serbest ticaret anlaşması imzalayamayacaktır.
- Metinde iki tarafta ikamet eden, çalışan ve öğrenim gören vatandaşların durumuna da değinilmiştir. Buna göre, Birleşik Krallık’ta yaşayan yaklaşık üç milyon AB vatandaşının ve AB ülkelerinde yaşayan yaklaşık bir milyon Birleşik Krallık vatandaşının ikamet etme, çalışma ve öğrenim haklarının korunacağı taahhüt edilmiştir.
- Taslak metinde AB ile imzalanan mülteci anlaşması ile ilgili olarak Türkiye’ye de yer verilmiştir. 6. bölümde yer alan 155. maddede, mültecilerle ilgili olarak Türkiye ile varılan uzlaşma kapsamında mali yardımlara yönelik taahhütlere uyulacağı ilan edilmiştir. Türk vatandaşlarının Birleşik Krallık’ta iş kurmasına izin veren Ankara Anlaşması’nın durumu ile ilgili ise herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.
- Son olarak metinde doğrudan yer verilmese de Brexit’ten sonra Londra’nın Brüksel’e ödeyeceği tazminat yaklaşık 39 milyar sterline düşürülmüştür.
- Kararın iç siyasetteki yansımaları nasıl oldu?
Kabinenin Brexit’e dair aldığı kararın hemen akabinde ardı ardına istifalar yaşanmıştır. Sırasıyla Brexit Bakanı Dominic Raab, Kuzey İrlanda’dan sorumlu Bakan Shailesh Vara ve Sosyal Güvenlik Bakanı Esther Mcvey görevlerinden istifa ettiklerini duyurmuştur. Bu istifalardan önce Brexit kararı, May’in selefi Başbakan David Cameron’ı istifaya zorlamış ve önce kabine değişikliğine, ardından erken seçime neden olmuştu. Takip eden süreçte Cameron kabinesinde İçişleri Bakanı May liderliğinde yeni hükümet kurulmuş ancak Brexit’e dair belirsizliklerin devam etmesi ve sürecin istenen şekilde yönetilememesi nedeniyle 2017’de Savunma Bakanı Michael Fallon ve Uluslararası Kalkınma Bakanı Priti Patel; 2018’de İçişleri Bakanı Amber Rudd, Brexit Bakanı David Davis, Dışişleri Bakanı Boris Johnson ve Ulaştırma Bakanı Jo Johnson görevlerinden istifa etmişti.
Karardan sonra kabinede yaşanan istifalar, Muhafazakar Parti içindeki çekişmeleri ve hizipleşmeyi de artırmıştır. Öyle ki “sert Brexit”i savunan hizipte yer alan Muhafazakar Parti milletvekili Jacob Rees-Mogg Brexit anlaşmasını gerekçe göstererek Başbakan Theresa May hakkında parti içinde güvensizlik (liderlik) oylaması için imza toplamaya başlamıştır. Bu noktada Cameron’ın istifasından sonra göreve gelen May, parti içerisindeki kontrolü tam manasıyla sağlayamadığı için 2017 Haziran’ında erken seçim kararı almış fakat ümit ettiğinin aksine Parlamentoda koltuk kaybetmişti. Bu minvalde parti tüzüğü gereği Muhafazakar milletvekillerin yüzde 15’inin (48 milletvekili) imza vermesi halinde May ve kabinesi için kısa süre içerisinde güven oylaması yapılacaktır. Olası bir oylamada Başbakan May milletvekillerinden güvenoyu alırsa bir yıl boyunca yeni bir oylama yapılamayacağı için görevine devam edecektir. Ancak güvenoyu alamaması halinde teamüller gereği istifa etmesi ve ardından partinin kendisine yeni bir lider seçmesi ihtiyacı doğacaktır.
Diğer taraftan, İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn kararla ilgili yaptığı değerlendirmede “Hükümet kabinenin, Parlamentonun ve ülkenin tamamının desteğinin olmadığı açık olan bu ‘yarı pişmiş’ anlaşmayı derhal geri çekmeli” açıklamasında bulunarak olumsuz bir tutum benimsemiştir. Liberal Demokrat Parti lideri Vince Cable da partisinin karara ret oyu vereceğini açıklamış ve kararla ilgili olarak Londra’da protesto yürüyüşü başlatmıştır. İskoçya Bölgesel Yönetimi Başbakanı ve İskoç Ulusal Partisi lideri Nicola Sturgeon ise Brexit’in İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılmasına imkan sağlayacak iyi bir fırsat olduğunu ifade etmiş ve Brexit sonrasında İskoçya’da yeni bir bağımsızlık referandumu mesajı vermiştir.
- Bundan sonraki süreç nasıl işleyecek?
Kararın açıklanmasından kısa bir süre sonra kameraların karşına geçen AB Konseyi Başkanı Donald Tusk Brexit anlaşmasını tamamlamak ve resmi hale getirmek için 25 Kasım’da yapılacak AB Liderler Zirvesi’nde Başbakan May tarafından sunulacak metnin liderler tarafından tartışılacağını açıklamıştır. Brexit’i Brüksel ve Londra için “kayıp-kayıp” durumu olarak nitelendiren Tusk ortaya çıkacak hasarı azaltmak amacıyla metnin büyük ihtimalle kabul edileceğine yönelik mesaj vermiştir. Zirvede tarafların uzlaşması halinde karar Aralık ayında tekrar Londra’ya gelecek ve Birleşik Krallık Parlamentosunun onayına sunulacaktır. Aralık’ta yapılacak oylamada Parlamentonun onay vermesi halinde 2019 başında Londra ve Brüksel arasında ayrılık anlaşması imzalanacaktır. Bunu takiben Avrupa Parlamentosunun ve Avrupa Birliği Konseyinin onayına ihtiyaç duyulacaktır. Bu süreçte Başbakan May’i endişelendiren asıl konu Birleşik Krallık Parlamentosunun takınacağı tutum olacaktır. Zira 2017 erken genel seçimlerinde koltuk kaybeden ve DUP’un dışarıdan verdiği destekle azınlık hükümeti kuran May’in bu planına muhalefetteki milletvekillerinden ve hatta kendi partisinden karşıt sesler çıkmaya başlamıştır. Bu noktada Parlamentonun anlaşmaya onay vermemesi halinde hükümetin ivedilikle yeni bir ayrılık planı hazırlaması ve Parlamentoya sunması gerekecektir. Yeni planın da kabul edilmemesi halinde Birleşik Krallık “anlaşmasız Brexit” kapsamında her halükarda 29 Mart 2019 tarihinde AB’den ayrılacak fakat 21 ay boyunca AB kurallarının devam edeceği bir geçiş süreci başlayacaktır. Uzatılma ihtimali bulunmakla birlikte bu sürecin de sona ermesiyle üyelik de tamamen sona erecektir. Ayrıca, “anlaşmasız Brexit” belirsizlikleri ve kamuoyu nezdinde hükümetin meşruluğuna yönelik tartışmaları daha fazla artıracağı için 2022 genel seçimlerinin erken bir tarihe alınma ihtimali de bulunmaktadır.
- Yeni bir referandum mümkün mü?
Brexit’e dair bundan sonraki süreç kadar yeni bir Brexit referandumunun yapılıp yapılmayacağı da merak konusu olmuştur.Öncelikle yeni bir referandum senaryosunun hukuki ayağına bakıldığında bu kararın şu an için hükümetin uhdesi altında olduğu görülmektedir. Eğer May hükümeti yeni bir referandum talebinde bulunursa bunu önce Parlamentonun oyuna; buradan olumlu bir karar çıkması halinde daha sonra Kraliçe’nin onayına sunmak zorundadır. Ancak hem Brexit kararının hükümeti oldukça yıpratması hem de olası Brexit referandumuna dair yapılan anketlerde “evet” ve “hayır” oyları arasındaki farkın çok az olması nedeniyle May’in yeni bir referandum kararı alması şu an için uzak bir ihtimal olarak gözükmektedir. Buna ek olarak Muhafazakar Parti’nin Parlamentoda yeterli çoğunluğa sahip olmamasından ötürü, hükümetin daha fazla güç kaybetmesine mahal verecek yeni bir adım beklenmemelidir. Nitekim Brexit’e karşı olduğunu ilk günden beri ifade eden Başbakan, “Brexit’in Brexit olduğu” yönünde sık sık açıklama yapmış ve halkın kararına saygı duyulması gerektiğini ifade etmiştir.