Türkiye, Zeytin Dalı Harekâtı olarak adlandırılan Afrin operasyonunu her yönden çok başarılı bir şekilde başlattı.
Daha önce gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Harekâtının önemli amaçlarından biri, Türkiye’nin Suriye sınırında bir terör kuşağının oluşturulmasının engellenmesiydi. Bu operasyonun neticesinde PKK/PYD’nin oluşturmaya çalıştığı kantonlardan Kobani ve Afrin’in birleştirilmesi önlenmişti. Ayrıca, bölge DEAŞ ve diğer terör örgütlerinden temizlenmiş ve Suriye sınırları içinde güvenliği en iyi biçimde sağlanan bir bölge oluşturulmuştu.
Harekât öncesinde, Türkiye ne dediyse bugüne kadar Fırat Kalkanı bölgesinde hepsini tek tek gerçekleştirdi.
Bu açıdan Afrin Harekâtı sonrasını sorgulayanlar için iyi bir örnek önümüzde duruyor. Bu anlamda, Zeytin Dalı Harekâtına kuşku ile yaklaşanlara, El-Bab tecrübesini örnek göstermek yeterlidir.
Afrin operasyonu ile terör örgütünün Doğu Akdeniz’e ulaşımı engellenecek, PKK’nın Amanos Dağlarından Türkiye’ye sızma girişimleri etkili bir şekilde önlenecektir. Diğer taraftan, Fırat Kalkanı Harekâtı ile özgürleştirilen alanların güvenliğinin sağlanması başta olmak üzere, Afrin bölgesi terör örgütlerinden tamamen temizlenerek, buranın gerçek sahiplerinin yaşaması için imkân oluşturulacaktır.
***
Afrin operasyonu öncesinde Türkiye'nin, diplomasiyi sonuna kadar zorladığı açıkça ortadadır. Operasyon başladıktan sonra da, süreçle ilgili de her açıdan ilgili taraflara gerekli bilgilendirmenin sağlandığı görülmektedir.
Uluslararası diplomasinin sonuna kadar işletildiği, operasyonun başlamasının ardından uluslararası çevrelerin açıklamalarından anlaşılmaktadır. Rusya, ABD gibi ülkeler ve NATO gibi kurumlar, kendilerinin tüm yönleriyle bilgilendirildiğini farklı şekillerde açıklama ihtiyacı duydular.
Örneğin NATO, Afrin Harekâtını Türkiye’nin kendine tehdit oluşturan terör örgütlerine yönelik savunma hakkı olarak gördüğünü belirtti.
***
Yine operasyon öncesinde, iç kamuoyu da her anlamda bu operasyona hazırlandı. Harekâtın amacı ve kime karşı yapıldığı tek tek açıklandı.
Operasyon başlamadan önce, CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi, destek konusunda muğlak bir duruş sergilese de toplumun geniş kesimlerinin harekâta tam desteği ortaya çıkınca, bu partiler de pozisyonlarını güncellediler.
Örneğin harekât öncesinde ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Diplomasi sonuna kadar zorlanmalı. Hava desteği almadan girilecek bir Afrin büyük maliyetlere yol açar. Oraya asker sokacaksanız, seni kefenle karşılayan arkadaşlarını gönder önce. Bu milletin fakir fukara çocuğunu oraya gönderme” şeklindeki açıklamaları Türkiye’nin geleceğini öncelemekten daha çok, kendi siyasi kaygısının bir sonucuydu.
Operasyon başladıktan sonra, HDP ve HDP’ye yakın olan çevreler, söz konusu harekâtı sanki Kürt halkına yönelik bir operasyon gibi göstermeye devam ettiler. Bazı görüntüler üzerinden manipülasyon yapmaya çalıştılar.
Daha önceden terör örgütlerinin masum insanları katletmesine ve Suriye’nin kuzeyinde terör örgütleri tarafından yapılan etnik temizliğe ses çıkarmayanlar, imza kampanyaları ile operasyona karşı bildiri yayınladılar.
Operasyon öncesinde, bunun bir etnik gruba ya da Kürt halkına yönelik bir operasyon olmadığı sürekli vurgulanmasına ve Fırat Kalkanı Harekâtı sonrasında bölgedeki mevcut iyi durumun bilinmesine rağmen, böyle bir yola başvurulmasının, siyasi mülahazaların ötesinde bir anlam taşımadığı malum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü konuşmasında meseleyi mecrasından saptırmaya çalışan bu çevrelere çok açık bir biçimde bir kez daha tepkisini ortaya koydu: “Bazı yazar çizerler, Kürtlere karşı operasyonlar olarak ilan edip hedeften saptırma gayreti içerisine giriyorlar. Bizim Kürt vatandaşlarımızla bir sorunumuz yok. Olay, Kürt koridoru meselesi de değildir. Olay, terör koridorunu yok etme meselesidir.”
Afrin Harekâtının hem hazırlık sürecinin hem de ilk dört günlük seyrinin çok başarılı geçtiği konusunda toplum ortak bir kanaate sahip.
Bundan sonrası için de ordumuzun her anlamda muvaffakiyetinden şüphemiz yok. Dualarımız onlarla...
[Türkiye, 23 Ocak 2018].