Dünya üzerinde yaklaşık 3,8 milyar kişi tarafından kullanılan sosyal medya uygulamaları, günlük hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri haline geldi. 2020 yılı verilerine göre insanlar sosyal medya platformlarında günlük ortalama 136 dakikadan fazla zaman harcıyor. İletişim kurmanın yanı sıra, bireylere kendi içeriklerini oluşturup yaratıcılık, erişilebilirlik ve paylaşım imkânı sağlayan sosyal ağlar; özel şirketlerden reklamcılıkta ürün pazarlamaya, anlık sektörel takipten doğru hedef kitleye ulaşabilmeye kadar kullanıcılara çeşitli imkanlar sunuyor. Sivil toplum açısından ise farklı toplumsal grupların ideolojilerini, fikir ve aktivitelerini farklı kitlelere duyurma imkânı veren sosyal ağlar, devlet kurum ve kuruluşlarının da yoğun olarak kullandıkları platformlar… Dolayısıyla sosyal ağların ferdi ve içtimai hayatın doğal bir parçası haline geldiği söylenebilir. Sağlamış olduğu imkânlara rağmen sosyal ağlarla ilgili siyasi içerik, özel hayatın gizliliği, kişi haklarının ihlali, ulusal güvenlik, ekonomik pazar büyüklüğü vb. konular üzerinden önemli tartışmalar da mevcut.
Dünya üzerinde ciddi bir hegemonyaya sahip olan Facebook, WhatsApp, Twitter, Instagram gibi Amerika menşeili sosyal ağlar, özel hayatın gizliliğinin ihlali, kişisel verilerin yedeklenmesi ve paylaşım içerikleri üzerinden kişisel ve ulusal güvenlik konusunda birçok soru işareti barındırıyor. Bu konuda, küresel pazarın en önemli sosyal ağ arz edicilerinden olan Amerika, taraflı ve pragmatik bir tutuma sahip. TikTok konusunda Amerikan hükümetinin izlediği politikalar bu durumun en somut göstergesi. Günümüzde 900 milyona yakın internet kullanıcısının olduğu Çin ise benzer endişeler ile Amerika menşeili sosyal ağların birçoğunu yasaklamış durumda. Çin, sahip olduğu ekonomik ve teknolojik altyapı ile nüfus ve Ar-Ge potansiyeli sayesinde WeChat, Sina Weibo, YouKu, Tencent QQ, Baidu Tieba, Zhihu, Douban gibi yerli ve milli sosyal ağlarını geliştirdi. Günümüzde Çinli sosyal ağların kullanıcı sayıları 200 milyon ile 1 milyar arasında değişiklik gösteriyor. Rusya ve Japonya ise Çin gibi yasaklayıcı yaklaşım içine girmiyor. Rusya ve Japonya küresel pazarda pay sahibi olan tüm sosyal ağların kullanımını serbest tutarken, piyasaya yerli ve milli sosyal ağlar da arz ediyor. Rusya'da WhatsApp, Instagram, Facebook ve YouTube'nin yanı sıra Telegram, Viber, VK en çok tercih edilen platformlar arasında yer alıyor. 82 milyon aktif sosyal medya kullanıcısının olduğu Japonya'da Line, en çok tercih edilen mobil uygulamaların başında geliyor.
2020 yılı verilerine göre Türkiye'de 62 milyon internet kullanıcısının ve 54 milyon aktif sosyal ağ kullanıcısı olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'de en çok kullanılan uygulamalar ise WhatsApp, Instagram, Facebook, Messenger, Twitter gibi Batı menşeili sosyal ağlar... Türkiye, dünya üzerinde Batı menşeili sosyal ağların en önemli pazarlarından biri. Buna rağmen birçok sosyal ağ markasının Türkiye'de temsilciği yok. Dolayısıyla Türkiye sosyal ağlar üzerinden oluşan tehditler karşısında muhatap bulamıyor. Oysa ulusal ve kişisel veri güvenliğinin en küçük bir tehditle karşılaştığı durumlarda (Amerika ve İsveç'in TikTok kararı gibi) Amerika, Rusya, Japonya ve Avrupa ülkelerinin uyguladıkları yaptırımlar ortada. Tavizsiz, tartışmasız ve net! Güvenlik probleminin yanı sıra Türkiye gibi ülkelerden yüksek düzeyde gelir elde eden sosyal medya platformları yerli pazar ekonomisine yeterli derece katkı da sunamıyor. Sosyal ağların oluşturduğu büyük bir ekonomik havuz var. Çin, Rusya ve Japonya gibi ülkeler kendi geliştirdikleri uygulamalar ile alternatifler ortaya çıkardı ve katma değer üretebilecek platformlar geliştirdiler. Bu noktada Türkiye vb. devletlerin Çin gibi kökten yasakçı bir modeli benimsemeleri rasyonel değil. Rusya ve Japonya gibi bir yandan küresel uygulamaların diğer yandan ise yerli ve milli uygulamaların piyasada olduğu fakat hiçbir platformun devlet ve millet çıkarlarının üzerinde bir serbestliğe sahip olmadığı bir düzen söz konusu. Bu noktada Türkiye'nin de bir taraftan devlet ve millet çıkarlarını gözeterek küresel sosyal ağların kullanımını devam ettirmesi, diğer taraftan ise yerli ve milli platformların gelişebilmesi için gerekli adımları atması önemli.
Not: Bu konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi için "Alternatif Sosyal Medya Arayışları: Çin, Rusya ve Japonya" başlıklı raporu SETA'nın web sayfasında inceleyebilirsiniz.
[Sabah, 22 AÄŸustos 2020]