- Mesut Özil olayı nasıl gelişti ve Alman milli futbol takımını bırakması aşamasına nasıl gelindi?
Bu ilk süreçte Özil’e sahip çıkanlar dahi onun “bir hata yaptığı zira kapasitesinin ancak buna yettiği” yönünde gerekçelendirmeler ileri sürmüştür. Özil’in ise bu süreçte beklenenin aksine hem özür dilemeyişi hem de konuya dair tek bir kelam dahi etmemesi tartışmaları tırmandırmış, gerçek bir Alman olmadığı söylemi üzerinde de sıklıkla durulmuştur. Örneğin Özil’in yıllardır Alman ulusal marşını okumadığına işaret edilirken diğer yandan Alman milli takımında hem geçmişte hem de bugün benzer bir tercihte bulunan ve hatta etnik Alman olan futbolcular ise görmezden gelinmiştir. Bazı yüksek tirajlı bulvar gazetelerinin Özil’i ısrarla hedef tahtasına oturtması, Almanya milli takımının son dünya kupası maçları sırasında sergilediği kolektif başarısızlığı eleştirirken de sürdürülmüştür. Ancak burada da başarısız bir performans sergileyen Alman takımının nispeten en iyi futbolcularından biri olan Özil ısrarla Almanya’nın turnuvadan elenmesine neden olan kişi olarak hedef gösterilmiştir.
Turnuvadan sürpriz bir şekilde erken elenen bir önceki dünya şampiyonu Almanya adeta bir günah keçisi arayışına girmiş ve başta Federasyon Başkanı Reinhard Grindel’in açıklamalarıyla Mesut Özil yeniden gündeme getirilmiştir. Grindel, Mesut Özil’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çektirdiği fotoğrafa hala açıklık getirmediğini, bunun da birçok taraftarda hayal kırıklığına sebep olduğunu tehditsel bir dille ileri sürmüştür. Grindel ayrıca tercih ettiği sözleriyle adeta Özil’i milli takımın dünya kupasındaki başarısızlığından sorumlu tutmuştur. Bunun üzerine tartışma kamuoyunda yeniden alevlenmiş ve son olarak Pazar günü sosyal medya üzerinden bir açıklama yayımlayan Mesut Özil Almanya milli futbol takımını bıraktığını duyurmuştur.
- Mesut Özil’in milli takımı bırakmasına dair açıklamasında öne çıkan temel hususlar nelerdir?
Özil’in açıklamasında en fazla öne çıkan husus Alman Futbol Federasyonu ve eski bir Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) milletvekili olan ve çifte vatandaşlık konusunda da karşıt pozisyonuyla tanınan Reinhard Grindel’e yönelik sözleridir. Açıklamasında ilkesel bir çizgiyi koruyan Özil son iki ay içerisinde ırkçılıkla karşı karşıya kaldığını ve etnik Almanlara kıyasla çifte standartlara maruz kaldığını açık bir şekilde ve örnekleriyle birlikte ortaya koymuştur. Bu yönde öne çıkan sözlerinin başında şüphesiz “Irkçılık ve saygısızlığa maruz kalmış hissederken artık Almanya’yı uluslararası düzeyde temsil edemem. Almanya formasını gurur ve heyecanla taşıdım ama artık aynı şeyleri hissetmiyorum” ifadeleri gelmektedir. Alman Futbol Federasyonunun üst düzey yöneticilerinin kendisinin Türk kökenine saygı göstermemeleri ve kendisini bir siyasi propaganda aracına dönüştürmelerinin işleri dayanılmaz noktaya getirdiğini belirten Özil “Futbol oynamamın nedenleri bunlar değil. Arkama yaslanıp öylece duracak değilim. Irkçılık asla kabul edilemez” diyerek kararını gerekçelendirmiştir. Bilhassa Grindel’in yaşanan bu süreçteki olumsuz tutumuna değinen Özil, Grindel’i kast ederek “İşini yapmasını engelleyen beceriksizliği ve yetersizliğinin günah keçisi olmaya devam etmeyeceğim” demiştir.
Açıklamasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çektirdiği fotoğrafa da değinen Özil “Türk ya da Alman cumhurbaşkanı olması fark etmez, tutumum değişmezdi” ifadelerini kullanarak geri adım atmadığına açıklık getirmiştir. Özil’in bir nevi hodri meydan diyerek ne özür dilemesi ne de geri adım atması önemli bir duruştur. Bu şekliyle kendi hür iradesinin arkasında olduğunu yineleyen Özil, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan ile seçim öncesi siyasi amaçlarla bir araya gelmediğini, bu tercihinin kişiden bağımsız olarak Cumhurbaşkanlığı makamına saygı gösterdiğini vurgulamıştır. Özil ayrıca aynı hareketi yine olsa yine yapacağını sözlerine eklemiştir.
- Mesut Özil’in açıklamasına yönelik Alman medyasının tepkisi ne oldu?
Diğer medya platformlarında ise Mesut Özil’in açıklamalarına haklılık payı bırakılsa dahi onun da hatalı olduğu ve bununla yüzleşmediği söylemi üzerinde durulmuştur. Buna rağmen hem muhafazakar hem de sol liberal gazetelerin çoğunda Alman Futbol Federasyonunun bu süreci çok kötü yönettiği ve hatta istifa dahi edilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur. Maalesef çoğu medya temsilcisinin kolektif bir şekilde Özil’e karşı yapılan saldırılar karşısında suskun kalındığı konusunda ciddi bir öz eleştiriye ise rastlanmamıştır. Her şeye rağmen istisnai olarak kişisel sosyal medya hesapları üzerinden Özil ile dayanışma içerisinde olduklarını deklare eden demokrat kimliğe sahip kişilerin de olduğunu teslim etmek gerekmektedir.
- Mesut Özil’in açıklamasına yönelik Alman siyasetinin tepkisi ne oldu?
Şansölye Merkel ise Özil’i futbolcu olarak takdir ettiğini belirtmekle yetinmiş, böylelikle ırkçılık ithamlarını görmezden gelmiştir. Birçok muhafazakar siyasi ise konuya detaylı değinmezken, değinenler ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çektirilen fotoğrafın hatalı bir tutum olduğuna yineleyerek –bir şerh koyarak– Özil’in maruz kaldığı ırkçılığı da yüzeysel olarak kınamıştır.
SPD çizgisindeki en absürt açıklamalardan biri ise Alman Dışişleri Bakanı ve eski Adalet Bakanı Heiko Maas’tan gelmiştir. Ancak Maas’ın “İngiltere’de yaşayan ve çalışan bir milyonerle ilgili bir konunun Almanya’nın yabancılara yönelik uyum politikaları hakkında fikir verdiğine inanmıyorum” sözleri Mesut Özil’in Almanya’da doğup büyüdüğü, ailesinin birçok ferdinin hala bu ülkede yaşadığı ve Özil’in son olarak 2014’te Almanya ile birlikte dünya futbol şampiyonu olduğu gerçeğini kasıtlı bir şekilde göz ardı ettiğini göstermiştir.
Diğer taraftan tahmin edileceği üzere –bazı istisnalar hariç– Türk kökenli önde gelen Alman siyasilerinin de amasız-fakatsız Özil’in yanında yer almaları söz konusu olmamış, Cem Özdemir başta olmak üzere Türkiye ve Erdoğan takıntısıyla tanınan kişilerin Özil’i de eleştiri yağmuruna tutmalarına şahit olunmuştur.
Futbol federasyonuna yönelik ise çeşitli çevrelerden eleştiriler yöneltilmiş ve mevcut başkan Grindel’in de istifa etmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Federasyon ise “Mesut Özil’in milli takımdaki üstün formundan dolayı müteşekkiriz. Ancak bize yöneltilen ırkçılık suçlamasını kabul etmiyoruz” açıklamasında bulunmuştur.
- Özil’in milli takımı bırakma kararının Almanya’daki Müslüman ve Türk toplumuna yönelik önemi nedir, ne gibi sonuçları olabilir?
Söz konusu kabullenmeme durumuna rağmen Özil’in Almanya ve toplumuna ayna tutan bu açıklamalarının sadece Almanya değil Avrupa ve dünya çapında büyük kitleler tarafından sahiplenilmesi önemli bir gelişmedir. Bu çıkış ayrıca Almanya’daki Türk ve Müslüman göçmenlerin bu ülkeye uyumu konusunda Alman devletinin uygulamadaki politikalarının sonuç getirmediğini, aksine ırkçılık ve dışlanmanın hem kurumsal hem de toplumsal olarak olağanlaşmaya ve normalleşmeye başladığını göstermiştir. Nitekim son olay Mesut Özil gibi son derece başarılı bir uyum örneğinin dahi “ırkçılık ve dışlanma” gerekçeleri sonucunda takımdan ayrıldığını gözler önüne sermiştir.
İslam ve Türk düşmanlığının yanı sıra ırkçılık sorunu her şeye rağmen güçlü bir sivil kamuoyuna sahip olan Almanya tarafından kısmen de olsa dikkate alınmaktadır. Buna rağmen kurumsal devlet aygıtının da etkisiyle belli mekanizmaların devreye girmesiyle itibarsızlaştırma kampanyalarına başvurulmakta ve temel sorunlar arka plana itilmektedir. Nitekim böyle bir süreç son olarak Mesut Özil olayında da yaşanmış, çeşitli kurumlar neredeyse ittifak halinde hareket ederek Özil nezdinde tüm Türk ve Müslümanlara gözdağı vermeye kalkışmışlardır.
Özil bu şartlar altında artık Alman milli futbol takımı için oynayamayacağını açıklamasıyla Almanya’da önemli bir sorunu yeniden gün yüzüne çıkarmıştır. Irkçı ve aşırı sağcı siyasi hareketlerin toplumun merkezine doğru hızla ilerlemekte olduğu şu günlerde Özil’in bu deklarasyonu önemli bir yüzleşme fırsatını doğurmuştur. NSU cinayetleri davasıyla birlikte Almanya’daki kurumsal ve toplumsal ırkçılık sorunuyla yüzleşme fırsatını kaçıran Almanya Federal Cumhuriyeti Mesut Özil’in son açıklamasıyla başlayan yeni süreçte bu tarihi fırsatı iyi değerlendirmelidir.