SETA > Yorum |

Merkel Kazansa da 3 Ekim'i Etkilemez

Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasında dış konjonktür her zaman önemli olmuştur. Avrupa’nın büyük devletlerinde yapılan genel seçimler ise bu konjonktürde en keskin değişimlere yol açan etkenlerdendir. Almanya’da Eylül 1998 seçimleri sonunda Helmut Kohl liderliğindeki on altı yıllık Hıristiyan Demokrat-Liberal koalisyonun yerini Gerhard Schröder’in Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonuna bırakması adaylık statümüzdeki değişime ivme kazandırmıştı. Almanya’da böyle bir iktidar değişikliği olmasaydı, Türkiye’nin AB adayı ilan edildiği 1999 Helsinki Zirvesi farklı sonuçlanabilirdi. Bugün Almanya’da yapılacak genel seçimler Türkiye’de bu sefer tam tersine, kötümser beklentilere yol açmış durumda. Almanya’nın Eylül 2005 seçimlerinde yeniden bir iktidar değişikliğine gitme ihtimalinin Türk kamuoyunu kaygılandırması boşuna değil. Seçimler sonunda, AB’nin amiral gemisi hükmündeki bu ülkede Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemeyen Hıristiyan Demokrat ve Hıristiyan Sosyal Birliği (CDU/CSU)’nin içinde yer alacağı bir hükümetin kurulması Türkiye’ye neye mal olacaktır? Tam da AB müzakerelerine başlayacağı sırada Almanya’da Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan bir sağ iktidardan süreç nasıl etkilenir?  

Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasında dış konjonktür her zaman önemli olmuştur. Avrupa’nın büyük devletlerinde yapılan genel seçimler ise bu konjonktürde en keskin değişimlere yol açan etkenlerdendir. Almanya’da Eylül 1998 seçimleri sonunda Helmut Kohl liderliğindeki on altı yıllık Hıristiyan Demokrat-Liberal koalisyonun yerini Gerhard Schröder’in Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonuna bırakması adaylık statümüzdeki değişime ivme kazandırmıştı. Almanya’da böyle bir iktidar değişikliği olmasaydı, Türkiye’nin AB adayı ilan edildiği 1999 Helsinki Zirvesi farklı sonuçlanabilirdi. Bugün Almanya’da yapılacak genel seçimler Türkiye’de bu sefer tam tersine, kötümser beklentilere yol açmış durumda. Almanya’nın Eylül 2005 seçimlerinde yeniden bir iktidar değişikliğine gitme ihtimalinin Türk kamuoyunu kaygılandırması boşuna değil. Seçimler sonunda, AB’nin amiral gemisi hükmündeki bu ülkede Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemeyen Hıristiyan Demokrat ve Hıristiyan Sosyal Birliği (CDU/CSU)’nin içinde yer alacağı bir hükümetin kurulması Türkiye’ye neye mal olacaktır? Tam da AB müzakerelerine başlayacağı sırada Almanya’da Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkan bir sağ iktidardan süreç nasıl etkilenir?  

 

AB üyeliğine adaylık talebini Aralık 2004’te müzakere tarihi alarak karşılayan Türkiye’yi kaygılandıran uluslararası gelişmeler zinciri aslında dört ay önce başladı. Mayıs ayında Fransızların ve Hollandalıların AB Anayasası’nı reddetmeleri yetmezmiş gibi, Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ülkesinde gelecek yıl yapılması gereken seçimleri öne aldığını ve 18 Eylül’de erken seçime gidileceğini ilan etti. Schröder, koalisyon ortakları Sosyal Demokrat Parti (SDP) ile Yeşiller’in önemli bir eyalet seçimini kaybetmesinden hemen sonra alınan erken seçim kararının Türkiye’nin başını bu kadar ağrıtacağını tahmin etmemiştir. Zira o zaman henüz Türkiye Gümrük Birliği’ni yeni AB üyesi ülkelere teşmil eden Ek Protokol’ü imzalamamış ve bunu imzalarken (Güney) “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni tanımadığını ilan etmemişti. Schröder’in sağcı muhalefet lideri Angela Merkel ile son günlerde girdiği televizyon düellolarından açık farkla galip ayrılması, Japonya’da güven tazelemek için erken seçime giden Başbakan Koizumi’nin seçimleri kazanması ve ardından Norveç’teki genel seçimlerin sosyal demokratların zaferiyle sonuçlanması Almanya’da koalisyon ortaklarını umutlandırdı. Ancak Alman halkı iliklerine kadar hissettiği işsizlik sorununu kesinlikle sandığa taşıyacak ve muhafazakâr bir iktidara yol vereceğe benziyor. Almanlar Schröder’den önceki Başbakan Kohl’un ekonomide ve dış politikadaki yükseliş günlerini arıyorlar.

Merkel-Kohl, Çiller-Demirel Bir zamanlar Türkiye’yi de saran “ilk kadın başbakan” heyecanı Merkel’in hemcinslerini romantik bir kuşatma altına almış durumda. Partisindeki geleneksel Katolik Batı Alman egemenliğine son vermeyi başaran 51 yaşındaki Doğu Almanya kökenli Protestan kimya profesörü Angela Merkel’in Helmut Kohl ile ilişkisi, Süleyman Demirel-Tansu Çiller ilişkisine benziyor: Geçen yıl partide patlayan bir rüşvet skandalından sonra, kendisini parlatıp bugünlere getiren Kohl ile ilişkilerini ilk kesen Merkel oldu. Eski Sosyal Demokrat Başbakan Helmut Schmidt’in Türkiye’nin üyeliği ile ilgili olarak sabık partisinin görüşü yerine Merkel’in d