Kılıçdaroğlu'na için bir yol daha var. Her şeye rağmen seçim kazanabilir, iktidar olabilir, ülke cumhurbaşkanlığı sistemine geçmesine rağmen parlamenter sistemde başbakan olabilir. Üstelik başbakan olduğunda istediği kadar yabancı karşıtlığı yapıp, Suriyeli mültecilere kapıyı gösterebilir, kendi ifadesi ile 'ortadoğu bataklığı'na bulaşmadan dış politika yapabilir...
Bunların hepsi mümkün lakin Türkiye'de değil Almanya'da. Bir süredir sayın genel başkan ortalama Türk'ün nefretini çekecek ancak Almanları memnun edecek bir tavır içerisinde.
Tavrının son örneği de Almanlara çağrı yapıp 'Türkiye güvenli değil, gelmeyin' demek oldu.
Keşke bununla kalsa, tekil bir örnek olsa, muhalefetin dozunu kaçırmış der geçer gideriz. Maalesef söz konusu Almanya olunca Kılıçdaroğlu'nun ve CHP'nin ilk vukuatı değil bu.
2017 yılının ilk aylarında Alman polisi ülkedeki Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)'e bağlı bazı imamların evine baskın düzenlemişti. Türkiye için casusluk yapmakla suçlanan imamların evinde arama gerçekleştirilmişti.
Beklendiği gibi Türkiye baskınlara sert tepki gösterdi. Konu uzun müddet Almanya gündeminde yer aldı ve iki ülke arasındaki ilişkilerde önemli bir gerginlik noktası oldu.
Almanya'nın skandal baskınları ve asılsız ithamları döndü dolaştı iki noktadan CHP ile ilişkilendi. Birincisi Almanya iddialarına dayanak olarak TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimi Araştırma Komisyonu'na sunulmuş bir belgeyi ileri sürüyordu. Evet yanlış okumadınız, TBMM araştırma komisyonuna sunulan bir belge Almanya'daki Türk imamları casuslukla suçlamak için kullanıldı.
Peki nasıl?
Komisyon 15 Temmuz ve FETÖ hakkında bilgi toplarken Diyanet İşleri Başkanlığı'na bir yazı yazıp, yurtdışındaki din işleri ateşeleri vasıtasıyla FETÖ'nün yurtdışı yapılanması hakkında bilgi verilmesini istedi. Diyanet meclisin talebini bir üst yazı ile ateşeliklere iletti.
Ateşeliklerden gelen cevaplar yine diyanet tarafından meclis komisyonuna iletildi.
Ve Almanya casusluk soruşturmasında meclisin mahreminden, araştırma komisyonundan çıkan belgeleri kullandı.
Belgeleri kimin çıkardığı sorusu o zaman da akıllara geldi. İddialara göre belgeler bir CHP'li milletvekili tarafından bir alman gazeteciye ulaştırılmış ve bu yolla da Alman makamlarının eline geçmişti.
Aynı konuda CHP'nin diğer vukuatı ise CHP İzmir milletvekili Murat Bakan'ın başbakanın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesi olmuştu. Sayın vekil sorusunda Başbakan'a açıktan Türkiye Almanya aleyhine casusluk faaliyetinde bulunuyor mu diye sormuştu.
Almanya'nın cevabını çok merak ettiği, Türkiye Cumhuriyeti'nin milli güvenliği ve milli çıkarı ile alakalı bir soru bir Türk vekil tarafından Türk başbakanına Türk meclisinde soruldu maalesef.
Şimdi de Almanlara yapılan Türkiye'ye gelmeyin çağrısı... Bunları hepsini üst üste koyunca CHP ve Kılıçdaroğlu sanki Türkiye'nin çıkarları için değil Almanya'nın çıkarları için siyaset yapıyorlarmış gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Türkiye ile Almanya arasındaki rekabet malum ve maalesef CHP bu rekabette Almanya'nın yanında yer alır bir performans ortaya koyuyor.
Almanya'da seçimler yaklaşıyor.
Alman solu krizde. Merkel bir ara toparlanır gibi olduysa da son günlerde anketlere göre durum pek de parlak değil.
Son zamanlarda Almanya'da Türkiye karşıtlığının prim yaptığı da bir sır değil.
Demem o ki Kılıçdaroğlu bu performansla Almanya'da seçime girse kazanabilir.
Üstelik ekstra bir şey yapmasına da gerek yok. Türkiye'ye verdiği zararlarla Türkiye karşıtlığının zaten yüksek olduğu Almanya'da yeterince popülarite toparlamıştır. Bu performansla Türkiye'de muhalefet olarak kalmaya devam eder ama Almanya'da iktidar şansı var.
[Takvim, 10 Ağustos 2017].