-
Avusturya’da yeni kurulan koalisyon hükümetinde dikkat çeken yenilikler nelerdir?
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından galip devletlerin lütfuyla kurulan Avusturya Cumhuriyeti’nde geçtiğimiz günlerde göreve başlayan hükümet birçok açıdan ilklerin hükümeti sıfatını hak etmektedir. Her şeyden önce Avusturya halkı ilk kez bir Hristiyan Demokrat Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve Yeşiller Partisi’nin koalisyonuna şahitlik etmektedir. Aynı şekilde ilke kez Entegrasyon Bakanlığı bu hükümet döneminde oluşturulurken yine Boşnak asıllı Alma Zadic Yeşiller’den adalet bakanı olarak göçmen kökenlileri bu düzeyde temsil eden ilk kişi unvanını almıştır. Öte yandan kimi Avrupa ülkelerinde daha önce gözlemlediğimiz üzere Avusturya’da da Savunma Bakanlığı Klaudia Tanner ile ilk kez bir kadına emanet edilmiştir. Bütün bunlardan daha önemlisi de potansiyel tehdit taşıdığı düşünülen kişilere yönelik önleyici tutukluluk uygulamasına geçme kararının alınmasıdır. Avusturya’nın aşırı sağ söyleme teslim olduğunun en iyi göstergelerinden biri olarak nitelenen bu uygulamanın dışında Entegrasyon Bakanı Susanne Raab’ın “müjdelediği” öğretmenlere başörtüsü yasağı da yeni hükümetin ilklerinden olacak gibi görünmektedir.
-
Yeni hükümetin Avusturya siyasetinin geleceğine etkisi ne olacaktır?
ÖVP lideri Sebastian Kurz’un başbakanlığındaki ÖVP-Yeşiller koalisyonunun hükümet programı uzun yıllar önce aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) başlattığı ve Kurz’un ÖVP’yi bir çeşit “siyasal darbe” ile teslim aldığı 2017’den itibaren bayraktarlığını yaptığı aşırı sağcı ve İslamofobik siyasetin büyük oranda bir devlet politikası haline dönüştüğünü göstermektedir. İlk planda Yeşiller’in hükümet ortağı olmasıyla söz konusu gidişatın gerçekleşme olasılığının mantıksal olarak zayıf olduğu düşünülebilir. Ancak 326 sayfalık hükümet programında “Entegrasyon” başlığı altında uygulanacağı karara bağlanan İslam karşıtı uygulamalar ise bunun tam tersini işaret etmektedir. Bilindiği gibi Entegrasyon Bakanlığı Yeşiller’in uhdesindedir.
Aşırı sağcı ve İslamofobik parti politikalarından devlet politikasına evrilmesine dair iddiamızı destekleyen bir başka husus da hükümet dışında kalan siyasal partilerden aşırı sağcı FPÖ’nün ideolojik açıdan, Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPÖ) de ilk planda taktiksel açıdan bu yönelişi desteklemesidir. Nitekim SPÖ’nün sağcı kanadının en güçlü temsilcisi ve belki de geleceğin SPÖ genel başkanı Burgenland Eyalet Başbakanı Hans Peter Doskozil’in geçmiş dönemde yapmış olduğu açıklamalarında İslam karşıtlığı tartışma götürmez netliktedir. Doskozil’in Burgenland’da FPÖ ile koalisyon hükümeti olduğunu da hatırlarsak Yeşiller’in hükümete girme karşılığında aşırı sağcı söyleme destek vermesinde katetmiş olduğu mesafeyi SPÖ’nün de hiç zorlanmadan gerçekleştirebileceğini öngörebiliriz. Geriye Avusturya Parlamentosunda yer alan son parti olarak liberal Yeni Avusturya Partisi (NEOS) kalmaktadır. Sözüm ona liberal olan bu partinin de ÖVP-FPÖ hükümeti döneminde okullarda on dört yaşına kadar her türden dinsel sembolün yasaklanması çağrısı yapmış olması düşündürücüdür.
-
Hükümet programındaki İslamofobik politikalar nelerdir?
ÖVP-Yeşiller hükümetinin programı bazı hususlarda ÖVP-FPÖ hükümetinin yenilenmiş hali olarak görünmektedir. Özellikle söz konusu Müslümanlar olunca bu ülkede mukim Müslümanların Yeşiller yerine FPÖ’lü bir hükümeti mumla arayacağı yeni bir döneme girdikleri şeklinde bir kanıya varmak mümkündür. Örnek olarak FPÖ döneminde uygulanmaya başlanan anaokulu ve ilkokul öğrencilerine yönelik İslamofobik başörtüsü yasağı şimdi on dört yaşına kadar genişletilmek istenmektedir. İslam dini derslerine yönelik devlet gözetiminin artırılması, 2015’te yürürlüğe konulan İslam Yasası’nda öngörülen dış yardım yasağının genişletilmesi, “siyasal İslam’la mücadele” adı altında Müslümanların ve kurumlarının gözetim altına alınması, Avusturya iç istihbarat örgütü Federal Anayasayı Koruma ve Terörizmle Savaş Teşkilatının (BVT) dini kaynaklı politik aşırılıkla mücadele raporları oluşturması kararları işlerin hangi yöne gittiğini açıklıkla ortaya koyan örneklerdir.
-
Avusturya Müslümanlarının hükümet programına ilk tepkileri ne olmuştur?
ÖVP-Yeşiller hükümetinin İslamofobik olarak nitelenebilecek programına Müslümanlar tarafından olumsuz tepkiler yöneltildiğini görüyoruz. Avusturya’daki Müslümanların en önemli kurumu konumundaki Avusturya İslam Cemaati’nin (IGGÖ) hükümet programına yönelik ilk tepkisinde kullandığı “düşmanca tutum” ifadesi meselenin Avusturya Müslümanları tarafından nasıl algılandığının en güzel göstergelerindendir. IGGÖ’nün Yeşiller’in hükümete katılımı dolayısıyla daha insan haklarına saygılı bir tutum beklediklerini oysa durumun tam aksi olduğunu ifade etmeleri de Avusturya siyasetinin İslamofobik politikalar söz konusu olduğunda bir konsensüs içinde olduğunu işaret etmektedir. IGGÖ Başkanı Ümit Vural da hükümet tarafından Müslümanların kriminalize edilmeye çalışıldığı, Müslümanların ve kurumlarının izlenmesine yönelik planlanan uygulamaların Avusturya devletinin geleceğini tehdit edecek boyutta bir ötekileştirmeyi işaret ettiğini vurgulamaktadır.
-
Avusturya Müslümanlarını nasıl bir gelecek bekliyor?
İkinci Dünya Savaşı öncesi dönemleri hatırlatırcasına zaman ilerledikçe adım adım bir yol ayrımına gittikleri gözlemlenen Avusturya Müslümanlarının gelecekleri açısından karamsar olmaları için birçok sebep var. Çok yakın zamanda öğrencilerin dışında öğretmenler için de başörtüsü yasağı uygulanmasına yönelik yasal düzenlemelerin yapılacağı açıktır. Bununla da yetinilmeyip yasağın tüm eğitim hayatını kapsayacak şekilde genişletileceği düşünülmektedir. Halihazırda kamusal mevkilerin birçoğunda zaten fiilen uygulanan başörtüsü yasağının yasal zeminle güçlendirilerek Müslüman kadınların önüne en büyük engel olarak dikileceği günlerin de çok uzağında olmadığımızı belirtmemiz gerekmektedir.