SETA, “21. Yüzyılda Afrika’nın Dönüşümü ve Türkiye’nin Rolü” başlıklı bir etkinlik düzenledi. Yaşayan en başarılı 100 halk entelektüeli arasında gösterilen ve Afrika'da İslam kültürü ve demokrasi çalışmaları alanında önde gelen isimlerden birisi olan Ali Mazrui, Afrika’da yaşanan dönüşümün tarihsel arka planını detaylarıyla anlatarak yeni durumda Türkiye’nin rolü üzerine bir konuşma yaptı.
Konuşmasına Türkiye’nin Afrika kıtasındaki etkisinin Osmanlı dönemine kadar uzandığını belirterek başlayan Mazrui, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Osmanlı İmparatorluğu’nun güçlü olduğu coğrafyalardaki etkisini devam ettirmeyerek, bölgeden uzaklaştığını ifade etti. Osmanlı’nın son dönemlerinde Arap elitlerinin büyük kısmının hâlâ akıcı bir şekilde Osmanlı Türkçesi konuştuğunu hatırlatan Ali Mazrui, Türkiye Cumhuriyeti elitlerinin farklı bir vizyon takip ederek İslam kültürünü de barındıran Osmanlı tarihini reddettikleri için Afrika ile yeni ortaklıklar kurma fırsatını değerlendirmediğini söyledi.
Türkiye’nin bağlantısızlar bloğunda olmayı kabul etmeyerek NATO üyesi olmasını, Afrika ile olan tarihî bağlarını inkâr etmesi olarak yorumlayan Mazrui, Afrika’nın bir kısmının Türkiye’yi hiç bilmediğini fakat bunun yeni bir tanışıklık oluşturma adına avantaja dönüşebileceğini belirtti.
Afrika’da Hindistan ve Çin’in etkili modeller olduğundan bahseden Mazrui, Hindistan’ın yemek ve müzik kültürünü kullanarak yumuşak gücünü artırırken; Afrika'nın doğal kaynaklarıyla ilgilenen, altyapıya yatırım yapan fakat Afrikalılar için iş imkânı oluşturmayan Çin’in de sert gücünü artırdığını ileri sürdü. Türkiye’nin Hindistan ve Çin’den farklı olarak üçüncü bir model olabileceğini ileri süren Mazrui, bu modelin Hindistan’ın yumuşak güç stratejisi ve Çin’in katı uygulamalarından ayrışarak kapsamlı bir medeniyetler ittifakı pratiği olabileceğini belirtti. Mazrui bu bağlamda Türkiye’nin Osmanlı sonrası dönemde kaçırdığı fırsatı 21. yüzyılda yakalamasını umduğunu ifade etti.