Muhalefet partileri de bu durumun farkında. Cumhur İttifakı’nın erken bir seçime gitmeyeceğini bildikleri hâlde, CHP ve diğer muhalefet partilerinin her iki haftada bir “erken seçim olacak” çıkışlarının siyaset üretememekten kaynaklandığını artık muhalefeti destekleyen kesimler de farkında.
Yerel seçimlerin hemen ardından, büyükşehirleri kazanmanın verdiği motivasyonla Millet İttifakı partileri, erken seçim tartışmasını sözde kendileri başlatmayacaktı. Türkiye uzun bir seçim sürecini geçirdiği için seçmen yorgundu. Bundan dolayı, muhalefet erken seçimi AK Parti’nin istemek zorunda kalacağını iddia eden bir yönteme başvurdu.
Muhalefete göre, yerel seçimlerin ardından AK Parti, “büyükşehirleri kaybetmenin sorumluluğu tartışması” üzerinden iç bütünlüğünü koruyamayacaktı.
Beklediği gerçekleşmedi.
Böyle olunca birkaç hafta erken seçim tartışmasını rafa kaldırdı. Hatta Kılıçdaroğlu, kazandıkları belediyelerde icraat ortaya koymak için belirli bir sürenin geçmesinden yana olduğunu açıklayarak, kendilerinin erken seçim derdinde olmadıklarını bile söylemişti.
Ancak bu açıklamasının üzerinden bir hafta bile geçmeden, ekonomik sorunların derin bir krize dönüşeceği ve iktidarın bölgesel ve küresel sorunlarla sıkışacağını düşünerek yeniden erken seçimi gündeme getirdi.
Beklentisi yine gerçekleşmedi.
Sonrasında, koronavirüs salgınının hükûmet altından kalkamayacağını varsayarak erken seçimin artık ertelenemeyecek bir zorunluluk olduğunu falan söyledi. İktidar, Covid salgını ile mücadeleyi de başarılı yürütünce, güvendiği dağlara bir kez daha kar yağdığı için erken seçim tartışmasını bir süre yine soğumaya bıraktı.
AK Parti’den ayrılanlar parti kurunca, beklenen fırsatın doğduğunu düşünmüş olacak ki, yeni kurulan partileri ziyaretinde bu sefer Davutoğlu ve Babacan’ı da yanına alarak bir kez daha erken seçim talebinde bulundu.
CHP genel başkanı, kendi cephelerindeki partilerle erken seçime gitmenin mümkün olmayacağını nihayet anlayınca, bu sefer MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye “yeter artık de ve Türkiye’yi seçime götür” diye bir anlamda âdeta yalvardı.
Hâlbuki Devlet Bahçeli yerel seçimlerin hemen ardından; “Erken seçim söylemi ayıplı bir tuzaktır, kirli bir tertiptir, dibi uçurum olan bir tezgâhtır. Bu tuzağa düşecek, bu tertibe kanacak, bu tezgâha gelecek aklı başında hiç kimse yoktur. Erken seçime ihtiyaç olmadığı gibi bununla ilgili dolambaçlı yollardan zorlama yapanlar demokrasi ve millet muhalifi çevrelerden başkası değildir” diyerek bu konuda partisi üzerinden yapılan tartışmalara son noktayı koymuştu.
Geçtiğimiz hafta Bahçeli, bir kez daha CHP genel başkanına ağır sözlerle yüklenerek, “Kılıçdaroğlu ne oldu da seçim diye tutturdu. Seçim isteği sipariş ve hezeyandır. Sana kimler ne söyledi, neyi vadettiler? Kılıçdaroğlu’na diyorum ki seçimi falan boş ver...” sözleri ile erken seçimden hemen sonra söylediklerini hemen hemen aynı içerikle tekrar etti.
Salı günü Cumhurbaşkanı Erdoğan da partisinin grup toplantısının ardından seçimlerin zamanında yapılacağını özellikle üzerine basa basa vurguladı.
Yani ufukta bir erken seçim yok. Zaten yeni sistemde teknik olarak erken seçim kararı almak öyle kolay değil. Muhalefet bu gerçekliği bilmesine rağmen, maalesef erken seçim tartışmasını gündemde tutmaya devam edecek.
Bu tartışmayı gündemde tutarak, yönetmekte ve 2023’e taşımakta zorlandığı ittifak içi sorunların derinleşmesini engellemeye çalışacak. İttifaklara odaklanmaktan siyaset üretemediği için de kendi tabanından gelen eleştirileri perdelemeyi deneyecek.
CHP, dış politika ve güvenlik siyaseti üzerinden yürüttüğü muhalefet alanının giderek daraldığını görüyor. Hükûmetin dış politikada attığı adımların seçmen onayının yüksek olduğunu biliyor. Kendi tabanı ve İyi Parti seçmenlerinin, dış politika konusunda yaptığı eleştirilerden rahatsızlık duyduğunun farkında.
Ayrıca partisi ve adayları, belediyelerde yerel seçim öncesi popülist vaatlerini gerçekleştiremiyor. Devraldığı belediyeleri yönetmekte giderek zorlanıyor.
Tüm bu gerçeklikler bir yana, sanki bir erken seçim olsa CHP ve içinde bulunduğu ittifak seçimi kazanabilecek mi?
Yapılan kamuoyu anketleri Cumhur İttifakı’nın oy oranının hâlâ yüzde 50’nin üzerinde olduğunu gösteriyor. Bu durumda, CHP ve muhalefet açısından erken seçimin tek bir faydası olabilir. O da cumhurbaşkanın iki dönemlik görev süresinin kısalacak olması.
Muhalefet, erken seçimi sürekli gündemde tutarak Türkiye’ye kötülük ediyor. Bile bile Türkiye’nin hayrına olmayan bir konuda ısrar etmenin bugüne kadar kendilerine de bir faydasının olmadığını görmüş olmaları gerekirdi. Ama olmayınca olmuyor işte...
[Türkiye, 15 Ekim 2020].