Özellikle son dönemde altılı masa üyeleri, seçimi kazandıkları takdirde, geçiş sürecinde nasıl bir yönetim modeli uygulayacaklarına yönelik birçok açıklama yaptı. Bu açıklama silsilesini başlatan ise Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun geçtiğimiz ayın başında yaptığı "eşgüdüm kurulu" çıkışıydı. Buna göre altılı masanın cumhurbaşkanı adayı, seçildiği takdirde ülkeyi altı genel başkanın içinde yer alacağı bir "eşgüdüm kurulu" ile yönetecekti. Ahmet Davutoğlu da bu açıklamanın hemen ardından planlanan modelin bu yönde olduğunu onayladı. İYİ Parti ise bu modeli prensip olarak reddetmedi, ancak hükümete paralel bir kurulun varlığına itiraz ederek onun yerine cumhurbaşkanı ve kabinesini ön plana çıkaran, anayasal bir modeli işaret etti.
Geçtiğimiz hafta ise altılı masanın, yaptığı son toplantıda söz konusu yönetim modeli üzerinde belli bir uzlaşıya vardığı ortaya çıktı. Davutoğlu, Ali Babacan, Gültekin Uysal ve Kemal Kılıçdaroğlu, bazı nüanslar dışında altı genel başkanın oy oranı fark etmeksizin eşit bir biçimde cumhurbaşkanı yardımcısı olduğu, kritik konularda altı ismin birlikte karar alacağı bir model tasarladıklarını onayladı. Buna ek olarak her partinin, aldığı oy oranı doğrultusunda kabinede sandalye alacağı söylendi. Dolayısıyla altılı masa, kendi varlığını kabinenin merkezinde bir iç kurul mekanizması ve onay mercii olarak sürdürdüğü ikili bir yapının çerçevesini çizdi. Ancak bir hükümet modeli olarak bu mekanizmanın ve ortaya konulan siyasi mühendisliğin anayasal meşruiyeti veya dayanağının nasıl olacağı soruları cevapsız kaldı.
Tüm bunlara ek olarak, Davutoğlu'nun söz konusu sözde hükümet modelini anlatırken "cumhurbaşkanının altılı masanın onayını almadan hareket etmesi durumunda kriz çıkacağını söylemesi", en çok tartışılan mesele oldu. Özellikle CHP ve İYİ Parti'ye yakın muhalif kesimler Davutoğlu'na tepki gösterdi. Ancak burada Davutoğlu'na tepki gösterilmesinin asıl sebebi, modelin çerçevesi değil, krizlere sebep olabileceği itirafının yapılmasıydı. Bu da aslında altılı masanın hayalini kurduğu, hatta irrasyonel bir şekilde inandığı 2023 hayallerinin; düşünülmek istenmeyen, kaçınılan veya ertelenen gerçek ihtimaller karşısında düştüğü durumun acziyetini gözler önüne serdi.
Hayaller: "Altılı Koalisyon" Modeli ve İkili Mekanizma
Altılı masanın hayalini kurduğu ve oy istediği model, esas itibarıyla masada yer alan partilerin kuracağı bir koalisyon hükümetidir. Öyle ki yürütmeyi temsil eden cumhurbaşkanı, altılı masa tarafından fiili bir yetki devrine zorlanmakta, dolayısıyla yönetecek değil, yetkilerini pazarlıklar dahilinde devredecek bir isim cumhurbaşkanı yapılmak istenmektedir. Bu durum, parlamenter sistemin veya koalisyoncu başkanlık sisteminin de ötesinde, anayasal olmayan, ancak fiili ve masadan mülhem "altılı koalisyon" şeklinde adlandırılabilecek, masanın mühendislik ürünü olan bir hükümet modeli olarak tanımlanabilir.
Anlatılan modelde ayrıca altılı masayı merkezine alan bir mekanizma da bulunmakta. Buna göre altı genel başkan oy oranlarından bağımsız bir şekilde ve eşit biçimde cumhurbaşkanı yardımcısı olarak bu mekanizmada yer alacak. Kabinenin merkezine yerleştirilen bu yapıda altı isim hem karar alma hem de onay alma mercii olarak hareket edecek.
Dolayısıyla kamuoyuna anlatılan geçiş süreci modeli, çekirdeği altılı masa, çeperi ise altılı koalisyon olan, ikili bir mekanizma olarak tanımlanabilir. Söz konusu modelin işlemesinin yegâne yolu ise cumhurbaşkanının güç paylaşımı ve kullanımı hususunda vereceğine inandıkları sözlere sadık kalması. Buna göre bakanlıklar ve kritik kurumların altı parti arasındaki paylaşımı üzerinde uzlaşıldıktan sonra masa, cumhurbaşkanının koordinatörlüğünde ülkeyi yönetecek. Diğer bir deyişle anayasal açıdan yürütmede tek yetkili olan cumhurbaşkanı, güç ve yetkisini altı isimle paylaşacak ve yalnızca koordinasyon görevi yürütecek.
Gerçekler: Kriz ve Kilitlenme
Bu tür bir geçiş modelinin, rasyonel bir akıl ve reel-politik yaklaşımla ele alındığında, Davutoğlu'nun da söylediği gibi, krizler üretmesi kaçınılmazdır. Çünkü altı muhalefet partisi, her ne kadar bir masanın etrafında toplanma becerisi gösterse de başta CHP-İYİ Parti olmak üzere birbiriyle rekabet eden ve bunu, gayet doğal biçimde, muhalefetteyken dahi engelleyemeyen yapılardır. Zira siyasetin doğası gereği her partinin gayesi iktidara gelmek, bunu başaramadığı takdirde ise olabildiğince fazla siyasi kazanım elde etmektir.
Dolayısıyla altılı masa; cumhurbaşkanı adayı, seçimlerde ortak liste ve strateji, bakanlık paylaşımı gibi ciddi meseleleri henüz yeni tartışmaya başlamasına rağmen geçtiğimiz bir sene içerisinde birkaç ciddi kriz yaşadı. Söz konusu ve esas meselelerin tartışılmaya başlanmasıyla birlikte masa içinde çıkacak krizlerin yoğunluğu da artacaktır. Dolayısıyla altılı masa şu an dahi kriz üreten bir yapıya sahiptir. İktidar gücüne sahip ve rekabet eden, meselelere farklı perspektiften bakan altı aktörün her konuda uzlaşmasına ve cumhurbaşkanının da bu mekanizmaya verdiği söze bağlı kalması üzerine kurulu olası modelin kriz ve yönetim sorunları üretmesi kaçınılmazdır.
Tüm bunların dışında bir diğer realite ise güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş sürecini yönetmek adına üretildiği iddia edilen söz konusu modelin en iyi ihtimalle bir azınlık hükümeti olarak ülkeyi yönetmek mecburiyetinde kalacak olmasıdır. Çünkü kamuoyuna yansıyan seçim araştırmaları ve anket sonuçları göstermektedir ki altılı masa, en iyi ihtimalde dahi HDP desteği olmadan meclis çoğunluğunu kazanamamaktadır. Dolayısıyla ya altılı masanın önerdiği model, ya HDP'nin de eklemleneceği bir koalisyona ya da yine HDP'nin dışardan destek verdiği bir azınlık hükümetine dönüşmek mecburiyetindedir. Ancak tüm bu durumlarda dahi bu model, sistemin kilitlenmesi sonrası ortaya çıkacak krizleri çözmekte yetersiz, hatta doğrudan krizlerin sebebi olacak mahiyettedir.
Sonuç olarak altılı masanın mevcut yapısı, üyelerinden gelen açıklamalar ve çerçevesi çizilen süreç ve modeller birlikte değerlendirildiğinde irrasyonel bir siyasi yaklaşım kendini belli etmektedir. Ancak bu irrasyonel yaklaşımın kaynağı, altılı masanın gereksiz bir şekilde kendisine yüklediği öte anlamdır. Dolayısıyla yönetimle alakalı her ciddi sınamada masanın ürettiği hayaller gerçeklik duvarına çarpmakta, bunun doğal sonucu olarak da masanın yapısı, stratejisi ve kapasitesi sorgulanır hale gelmektedir. Seçim tarihinin yaklaştığı da düşünüldüğüne seçmen nezdine artan bu sorgulamaların oy tercihine etki etmesi de kaçınılmazdır.
[Sabah, 14 Ocak 2023].