1. AK Parti ve MHP arasındaki koalisyon görüşmelerinin de olumsuz sonuçlanmasından sonra tek alternatif olarak seçimlerin yenilenmesi görünüyor. Bu aşamadan sonra süreç nasıl işleyecek?
Anayasa’nın 116. Maddesi, yeni seçilen Meclis’te Başkanlık Divanı oluştuktan sonra 45 gün içerisinde yeni bir hükümet kurulamazsa veya kurulduğu halde güvenoyu alamazsa Cumhurbaşkanının Meclis seçimlerini yenileyebileceğini düzenleniyor. Bu hükmün amacı, TBMM’den bir hükümet çıkmaması durumunda, yani bir hükümet krizi yaşanması halinde halkın hakemliğine başvurarak krizin çözülmesidir. Mevcut duruma bakacak olursak; AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na 9 Temmuz’da hükümeti kurma görevi verilmiş ve bugün itibarıyla 39 gündür devam eden hükümet kurma çalışmaları henüz başarıya ulaşamamıştır. AK Parti dışında kalan üç partinin de –MHP’nin tercihleri sebebiyle– hükümet kuramayacağı anlaşıldığına göre 45 günlük süre sonunda yeni bir hükümet kurulamayacağını söyleyebiliriz. Yani 116. Madde’de belirtilen süreç işleyecek ve Cumhurbaşkanı Meclis seçimlerini yenileyecektir.
Meclis seçimlerinin yenilenmesine karar verilmesi halinde ise seçime geçici Bakanlar Kurulu ile gidilecektir. Geçici Bakanlar Kurulu’nun nasıl kurulacağı ise Anayasanın 114. Maddesi’nde hükme bağlanmıştır. Buna göre; “Cumhurbaşkanı geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere bir Başbakan atar. Geçici Bakanlar Kuruluna, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki veya Meclis dışındaki bağımsızlardan olmak üzere, siyasi parti gruplarından, oranlarına göre üye alınır. Siyasi parti gruplarından alınacak üye sayısını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tespit ederek Başbakana bildirir. Teklif edilen bakanlığı kabul etmeyen veya sonradan çekilen partililer yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar atanır. Geçici Bakanlar Kurulu, yenilenme kararının Resmi Gazetede ilanından itibaren beş gün içinde kurulur. Geçici Bakanlar Kurulu için güvenoyuna başvurulmaz. Geçici Bakanlar Kurulu seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür.”
Görüldüğü üzere, siyasi parti gruplarının oranlarına göre bakanlık alacağı ve güvenoyuna ihtiyaç duymayan bir geçici Bakanlar Kurulu ile seçime gidilir. Mevcut Bakanlar Kurulu ile değil de geçici bir kurul ile seçime gidileceğine ilişkin bu düzenlemenin sebebi; Meclis’ten bir hükümet çıkmadığı için seçime gidildiğine göre siyasi partiler arasında yüksek bir gerilim olduğu ve tüm siyasi parti gruplarının katılacağı geçici bir hükümetle seçime gitmenin seçimlerin tarafsızlığı açısından daha uygun olacağı düşüncesidir.
2. Cumhurbaşkanının 45 günlük süreyle bağlı olmadığı ve bu süreyi uzatabileceği iddia ediliyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Anayasanın 116. Maddesi “...Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.” demektedir. Yani “karar verir” değil “karar verebilir” ifadesi kullanılmıştır. Bu ifadeden Cumhurbaşkanına bir emir verildiği değil bir yetki verildiği anlamı çıkmaktadır. Yani 45 günlük sürenin dolması ile seçimlerin yenilenmesine karar vermek zorunludur diyemeyiz. Eğer hükümet kurma çalışmaları devam ediyor ve hala kurulma ihtimali varsa 45 günlük süre dolmasına rağmen Cumhurbaşkanı şartları değerlendirerek seçimleri yenileme kararı vermeyebilir. Yani süreyi uzatabilir. Ancak bu yetki Maddenin amacına uygun olarak kullanılmalıdır. Eğer siyasi partilerin mevcut pozisyonlarına göre hükümet kurulması mümkün görünmüyorsa bu 45 günlük sürenin uzatılması hükümet krizinin uzatılmasından başka bir anlam taşıyamayacaktır. Amaç Meclis’ten hükümet çıkmadığı durumlarda seçime giderek halkın hakemliğine başvurmak olduğuna göre, mevcut partiler bir hükümet kuramıyorlarsa süreyi daha fazla uzatmak Anayasaya uygun olmayacaktır. Sonuç olarak hükümet kurulma ihtimali görünmüyor ise 45 günlük süreyi uzatmadan seçimlerin yenilenmesi gereklidir. Şu anda içinde bulunduğumuz siyasi koşullara baktığımızda partilerin uzlaşarak hükümet kurması gibi bir ihtimal olmadığından, Cumhurbaşkanının 45 günlük süreyi uzatması için bir sebep yoktur. Yani 45 gün dolduğunda seçimlerin yenilenmesi Anayasa’nın amacına en uygun çözümdür.
3. Koalisyon görüşmeleri sürecinde Meclis’in erken seçim kararı alması da gündeme geldi. Meclis’in veya Cumhurbaşkanının seçim kararı almasının farkı nedir?
Öncelikle kavramları doğru kullanmak gerek. Meclis’in 4 yıllık görev süresi dolmadan seçim kararı alması “erken seçim” olarak; Cumhurbaşkanının Meclis’i seçime götürmesi ise “Meclis seçimlerinin yenilenmesi” olarak adlandırılır. Ayrıca belirtmek gerekir ki; Meclis’in erken seçim kararı alması, Meclis’in kendi varlığı ile ilgili insiyatifi kendisinin kullanması ve partilerin uzlaşarak halkın hakemliğine başvurması anlamına gelecektir. Ama Cumhurbaşkanının seçimleri yenilemesi, Meclis’teki partilerin anlaşıp bir hükümet kuramamaları sonucu ortaya çıkan hükümet krizinin ancak Cumhurbaşkanının kararıyla çözülmesi demektir. Yani Meclis kendi kaderi ile ilgili kararı kendisi verememiş ve bu kararı Cumhurbaşkanı vermek zorunda kalmıştır. Bu açıdan aslında arzu edilen bu kararı Meclis’in almasıdır.
Anayasal açıdan Meclis’in erken seçim kararı ile Cumhurbaşkanının seçimleri yenileme kararı arasındaki bir diğer farklılık ise, seçime gidecek Bakanlar Kurulu açısından kendisini göstermektedir. Cumhurbaşkanı seçimleri yenilediği taktirde biraz önce belirttiğimiz şekilde Meclis’teki siyasi parti gruplarının oranlarına göre katılacağı bir geçici Bakanlar Kurulu kurulur. Buna göre AK Parti, CHP, MHP ve HDP’nin katılacağı bir Bakanlar Kurulu ile seçime gidilecektir. Ancak MHP bu Bakanlar Kurulu’na temsilci vermeyeceğini beyan etmiştir. Meclis erken seçim kararı alsaydı mevcut Bakanlar Kurulu ile seçime gidilecek ve yeni Meclis oluşup da bir hükümet kurulana kadar aynı Bakanlar Kurulu göreve devam edecekti.
4. CHP, AK Parti hükümeti kuramadığına göre görev bize verilmelidir diyor. Hükümeti kurma görevi CHP’ye verilmeli midir? Bu durumda seçime CHP hükümeti ile mi gidilir?
Anayasa’da Cumhurbaşkanının bir milletvekilini hükümeti kurmakla görevlendireceği belirtilmekle yetinilmiştir. Bu milletvekilinin kim olması gerektiğine ve o kişi hükümeti kurmazsa görevin kime verileceğine dair açık yazılı hükümler yer almamaktadır. Uygulamada hükümeti kurma görevi, tek başına güvenoyu alamayacak olsa dahi öncelikle TBMM’de en çok sandalyeye sahip partinin genel başkanına verilir. Eğer bu kişi hükümet kuramaz ise, sandalye sayısına göre diğer partilerin genel başkanlarına hükümeti kurabilecek olma durumuna göre bu görev verilir. Ancak gene uygulamada Cumhurbaşkanlarının partilerin büyüklük sıralamasına sıkı bir şekilde bağlı kalmadıkları güvenoyu alabilme koşulunu gözettikleri örnekler de olmuştur. Hatta 1997’de RP, DYP ve BBP’li milletvekillerinin desteğini içeren noter tasdikli imzaları olmasına rağmen Demirel görevi Çiller’e değil, Mesut Yılmaz’a vermiştir.
Günümüzdeki durumu değerlendirecek olursak, MHP’nin tavrı sebebiyle CHP’nin bir hükümet kurma ihtimali görünmemektedir. Bu açıdan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na hükümet kurma görevi verilmesi çok anlam taşımamaktadır, çünkü MHP desteklemediği sürece CHP’nin güvenoyu alabilecek bir hükümet kurması imkansızdır. Sonuç olarak geçmişteki farklı uygulamalara bakarak Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu’na görev vermeyi de vermemeyi de tercih edebilir.
Bir ara soru sormak istiyorum. Şöyle bir senaryo dile getiriliyor; CHP görevi aldıktan sonra hükümeti kurdum diyerek göreve başlasa fakat Meclis’ten güvenoyu alamasa da göreve devam etmesi ve seçime bir CHP hükümeti ile gidilmesi mümkün müdür?
Bu senaryonun gerçekleşmesi mümkün değil. Öncelikle hükümetin kurulması ve göreve başlayabilmesi için Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulu listesini onaylaması, yani Bakanlar Kurulu’nu ataması gereklidir. Diğer partilerle anlaşarak güvenoyu alacak yeterli desteğe ulaşamadığı halde CHP’nin “hükümeti kurdum” diyerek Cumhurbaşkanına Bakanlar Kurulu listesini sunması yeterli değildir. Cumhurbaşkanının bu listeyi onaylaması gereklidir. Yani Bakanlar Kurulunun kurulması ve göreve başlaması Cumhurbaşkanının ataması şartına bağlıdır. Kurulmuş ve göreve başlamış olan yeni hükümet bir hafta içinde Meclis’ten güvenoyu ister. Mevcut durumu değerlendirdiğimizde, güvenoyu alamayacak bir CHP hükümetini Cumhurbaşkanı onaylayıp atamayacaktır. Ayrıca böyle bir CHP hükümetini onaylasa ve bu hükümet göreve başlasa da güvenoyu alamayacak ve sadece yenisi kurulana kadar göreve devam edecektir. Sonuçta bu durumda da tekrar 116. maddedeki Meclis’in Cumhurbaşkanı tarafından seçime götürülme süreci gündeme gelebilecektir. Seçimler Cumhurbaşkanı tarafından yenilendiğinden geçici Bakanlar Kurulu kurulacak ve seçime bu Bakanlar Kurulu’yla gidilecektir. Yani seçime yönelik geçici de olsa bir CHP hükümeti mümkün görünmemektedir.
Ancak belirtmek gerekir ki; bu açıklamalar HDP ve MHP’nin bir CHP hükümetine destek vermeyeceği varsayımına dayanmaktadır. Eğer HDP ve MHP, CHP’nin kuracağı bir azınlık hükümetini destekler ise seçime kadar görevde kalacak üç aylık bir CHP hükümeti mümkün olabilir. Ancak bu ihtimalin de, MHP’nin seçimden itibaren aldığı pozisyon açısından imkansız olduğu açıktır. Sonuç olarak, Cumhurbaşkanının kararıyla Meclis seçimlerinin yenileneceğini ve geçici bir Bakanlar Kurulu ile seçime gidileceğini söyleyebiliriz.
5. Son olarak; bu seçimde partilere devlet yardımı yapılacak mı? Yapılmayacaksa sebep Demirtaş’ın belirttiği gibi HDP’nin yardım almasını önlemek mi?
Seçimlerin yenilenmesine karşı olan bazı kişiler bu seçimin devlet maliyesine çok yük getireceğini ve partilere tekrar hazine yardımı yapılacağını iddia ediyorlardı. Ancak üç gün önce Maliye Bakanı Mehmet Şimşek partilere bu yıl ikinci bir yardımın yapılmayacağını dile getirdi. Gerçekten de devlet yardımı konusunu düzenleyen 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun Ek 1. Maddesi’ne göre aynı yıl içerisinde ikinci defa böyle bir yardımın yapılması mümkün değildir. Çünkü Kanun, bu yardımların yıllık olarak yapılacağını, mahalli idareler seçimlerinin olduğu yıllarda iki katına ve milletvekili genel seçiminin olduğu yıllarda da üç katına çıkacağını hükme bağlamıştır. Görüldüğü üzere, partilere devlet her yıl düzenli olarak yardım yapmakta ve seçim yıllarında bu yardımlar katlanarak ödenmektedir. Yani devlet her seçim için ayrı ayrı yardım yapmamakta, zaten verdiği yıllık yardımları artırmakla yetinmektedir. Bu yıl genel seçim olduğu için yıllık devlet yardımı üç katı miktarda ödenmiştir. Artık seçimlerin yenilenmesi sebebiyle yardımların tekrar ödenmesi mümkün değildir.
Ayrıca Kanunun Ek 1. Maddesi’nde “...her yıl Hazineden ödenmek üzere o yılki genel bütçe gelirleri "(B) Cetveli" toplamının beş binde ikisi oranında ödenek mali yıl için konur.” hükmü yer almaktadır. Yani siyasi partilere yardım yapılabilmesi daha önceden bütçeye ödenek konulması ile mümkün olacaktır. 2015 yılı bütçesine 7 Haziran seçimleri göz önünde bulundurularak yıllık yardımlar üç katı olarak konulmuş ve bu yardımlar yapılmıştır. Benzer şekilde aynı Maddede mahalli idareler ve genel seçimlerin aynı yıl içerisinde olması durumunda yardımların üç katı geçemeyeceği öngörülmüştür. Ancak aynı yıl içerisinde iki genel seçimin yapılması halinde ne yapılacağı düzenlenmemiştir. Bütün bu hükümler değerlendirildiğinde siyasi partilere yeniden bir yardım yapılacağını söylemek mümkün değildir. Son olarak belirtmek gerekir ki, Demokratikleşme Paketi kapsamında 2014 yılında, devlet yardımına hak kazanmak için gerekli oy oranı yüzde 7’den yüzde 3’e indirilmiştir. Yani partiler için devlet yardımı almak kolaylaştırılmıştır.