Türkiye’nin Libya angajmanı dâhil olmak üzere Doğu Akdeniz’deki adımlarını küçümseyerek izleyen ve gerçekçi bulmayan kesimler utanıyorlar mı acaba?
Ne işimiz var Libya’da diyenler şimdi ne düşünüyorlar?
Libya’daki meşru hükûmete destek verilmesi ve ardından o hükûmetle imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması ile güvenlik anlaşması Türkiye’nin bölgedeki haklarını garanti altına alan adımlardı.
Türkiye’nin kararlı adımları sayesinde Yunanistan’ın Türkiye’ye dayatmaya çalıştığı Sevilla Haritası’nı ciddiye alan kimse kaldı mı? Atina bile artık bu haritayı ciddiye alacak durumda değil. Ankara ile gerçekçi bir anlaşma için Türkiye’nin haklarını yok saymayan yeni bir harita konusunda uzlaşı sinyalleri veriyor.
[caption id="attachment_74178" align="aligncenter" width="1200"] Yunanistan ve Türkiye ilişkileri ışığında gündeme gelen Sevilla Haritası'nın resmi bir niteliği bulunmamasına rağmen, harita Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanlarının belirlenmesinde sıklıkla Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından temel alınmaya devam ediliyor.[/caption]
Kuşkusuz bu anlaşma da kolay olmayacak ama uzlaşının Sevilla Haritası üzerinden olmayacağı artık kesinleşti.
Türkiye’nin sesini yükseltmesi, enerji filosunu ve onlara eşlik eden savaş gemilerini bölgeye göndermesi Yunanistan ve ona destek veren ülkelerin bir hayalden uyanmaları sonucunu doğurdu.
Şimdi hakkaniyetli bir çözüm için görüşmeler başlayabilir.
Uluslararası deniz hukuku da zaten Ege ve Akdeniz gibi yarı kapalı ve çok sayıda adanın yer aldığı denizlerde kıyıdaş ülkelerin hakkaniyetli bir anlaşmayla aralarındaki deniz alanlarını sınırlandırmalarını öngörüyor.
Yunanistan, arkasına AB’nin desteğini alacağı umuduyla böyle bir anlaşmadan kaçıyordu. Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye baskı yapması sonucu maksimalist taleplerini hayata geçireceğini düşünüyordu. Doğrusu Kıbrıs örneği bu hayallerini destekliyordu. AB’nin Kıbrıs meselesinde olduğu gibi, Ege ve Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları sorununda da kendisine destek vereceğini düşünüyordu.
Aslında bazı Avrupa ülkeleri Atina’nın bu beklentilerini boşa çıkarmayıp Türkiye karşısında Yunanistan’ın maksimalist taleplerini desteklemeyi denediler ama Türkiye’nin bu meseledeki sert ve kararlı duruşu onların da geri adım atması sonucunu doğurdu.
Bu meseleden dolayı Türkiye ile doğrudan bir çatışmanın tarafı olmak istemediler. Kuşkusuz Erdoğan ve AK Parti iktidarından hoşlanmıyorlar ve devrilmesi için çok şey yapmaya hazırlar. Ama Türkiye’nin haklı olduğu bir meselede gerginliği daha fazla tırmandırmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yarayacağını fark ettiler. Erdoğan ve AK Parti’yi yıpratmak için başka yollar aramak zorunda kalacaklar.
Peki şimdi ne olacak?
Yunanistan, Kıbrıs’ta olduğu gibi çözümsüzlüğü isteyen taraf olarak görünmemek için Türkiye ile müzakereler yoluyla bir uzlaşı aramak zorunda. Adaların deniz yetki alanları konusunda uluslararası yargı kararlarına bakıldığında Atina’nın işi pek kolay görünmüyor. Doğu Akdeniz ve Ege’deki adalarının anakara ülkesi gibi deniz yetki alanlarına sahip olamayacağını kabullenmek zorunda Yunanistan.
Türkiye’nin müzakerelerde adaların uluslararası anlaşmalara aykırı olarak silahlandırılması meselesini de gündeme getireceğine kuşku yok. Bu da Yunan tarafının cevap vermekte zorlanacağı bir mesele olacak.
Bu müzakerelerde varılacak bir uzlaşı Doğu Akdeniz’de bulunan ve bundan sonra bulunacak enerji kaynaklarının çıkarılması ve Avrupa pazarına taşınması konularında iş birliğini de doğurabilir ki bu gerek Türkiye ve Yunanistan, gerekse diğer bölge ülkelerinin yararına olur.
[Türkiye, 23 Eylül 2020].