Sizin de dikkatinizi çekiyordur. Muhalefetin tüm kesimlerinin tek bir gündemi var: 2023 seçimlerine kadar ittifakı dağıtmamak ve tek çatı adayla seçime gitmek. Diğer gündemler tali konular. Ülkenin meseleleri şimdilik kenarda dursun…
Muhalefet derken sadece CHP, İyi Parti, HDP gibi partiler anlaşılmasın. Gazetecisinden, medyada çalışanına, STK’sından, oda yönetimlerine, medya yorumcusundan, kendini kanaat önderi zanneden trollere kadar tüm muhalefet cephesi sadece bu konuya odaklanıyor.
Özellikle uluslararası sermaye tarafından fonlanan dış güdümlü medyanın ürettiği tüm içerik söz konusu amaca hizmet etmek için oluşturuluyor.
Muhalefet Türkiye’nin sahici meseleleri ve sorunları ile giderek bağını koparıyor. Sadece soyut siyasetin imkânları ile işi idare etmeye çalışıyor. İktidarın her konuda yanlış yaptığını tekrar ederken, doğrusunun ne olduğu ile hiç ilgilenmiyor. Zahmet edip derli toplu, çerçevelendirilmiş alternatif bir politika önerisi ortaya koymuyor. Sadece karşı çıkıyor.
Çünkü kendisi de biliyor ki, gerçekten herhangi bir meselede somut bir siyaset üretse gelecekte söyledikleri karşısına çıkarılacak.
Bir örnek vermek gerekirse…
Bugünlerde Türkiye’nin en önemli gündemi Doğu Akdeniz ve Ege’de giderek yükselen gerginlik. Yunanistan’ın geçmişten gelen şımarıklığı ve Ege’de yaptıklarının karşılığının geçmiş dönemlerde verilmemesi, gelinen noktada sürdürülemez bir boyuta geldi. Her geçen gün maksimalist taleplerini artırıyor.
İktidar ise Yunanistan’ın oldubittilerine karşı esnek davranmıyor. Türkiye, çıkarları için, ne olursa olsun karşılığının verileceğinde ısrar ediyor. Geri adım atmıyor. Bunula birlikte, hakkaniyetli bir yaklaşım ve uluslararası hukukun gereklerine göre de müzakereye hazır olduğunu her defasında tekrarlıyor. Ancak arkasına Fransa ve AB’yi alan Yunanistan müzakere masasına gelmeye yanaşmıyor. Cevapsız kalmış geçmiş alışkanlıklarının benzerini sürdürüyor.
Böyle bir durumda ve ülkenin millî çıkarı söz konusu olduğunda muhalefetin duracağı yer bellidir. Devletin elini güçlendirmek için üzerine düşeni yapması ve açıklamalarını da yine ülkenin millî çıkarlarını gözetecek bir düzeyde sürdürmesi gerekir.
Ancak muhalefet partileri bunu yapmıyor. Aynı zamanda iktidarın Doğu Akdeniz’de yürüttüğü politikayı da doğrudan eleştiremiyor. Eleştirse ilk itiraz kendi tabanında gelecek. Yunanistan’a haddini bildiren açıklamalar yapması durumunda ise, iktidarın elini güçlendirecek.
İşte böyle bir durumda soyut siyasetin imkânlarından yararlanıyor. “İktidar diplomasiyi yeterince işletmiyor” diyerek, ne anlama geldiği belli olmayan, içi tamamen boş bir argümanı tekrar ediyor.
Diplomasiden ne kastettikleri ile ilgili bir soru sorulunca, ülkeyi yönetenlerin muhatapları ile yeterince görüşmediği gibi ezber bir cümle cevap olarak veriliyor.
Türkiye tarihinde muhatapları ile en çok görüşen, müzakere eden liderlerden birinin Erdoğan olduğunu bu cevabı verenler de biliyor. Hatırlatmak gerekirse, Erdoğan 2018’de 16, 2019’da 14 ve 2020 yılında ise 10 ülkeye toplam 47 ziyaret gerçekleştirmiş. Türkiye’de 98 devlet ve hükûmet başkanını ağırlamış, mevkidaşları ile 366 telefon görüşmesi yapmış bir lider. Bu rakamlar da iki ay öncesine ait.
Diğer devlet ve hükûmet yetkililerinin de çok yoğun ziyaret ve görüşmeler gerçekleştirdiğini biliyoruz.
Yani Türkiye gerektiğinde diplomasiyi sonuna kadar işletiyor. Masayı deviren olmamak için farklı inisiyatifleri sürekli devreye sokuyor. Dolayısıyla muhalefetin iddia ettiği gibi diplomasi eksikliği falan yok.
Aslında muhalefetin diplomasi eksikliği derken kastettiği, binlerce insanın katili olan Beşar Esad’ın ve darbeci Sisi’nin iktidar tarafından doğrudan muhatap alınmasından başka bir şey değil.
Muhalefete göre Esad ve Sisi bir muhatap alınsa, Doğu Akdeniz’den tutun da Orta Doğu’nun kronik sorunlarına kadar her çatışma bir anda çözülüverecek!
Soyut siyasetin imkânlarından yararlanmak, bir politikasızlık tercihidir. Politikasızlıkla da ülke yönetilemez.
[Türkiye, 8 Eylül 2020].