Libya'daki askeri varlığımız Cumhuriyet tarihinin en önemli dış politika açılımlarından birisi. Türkiye'nin hem Akdeniz hem Ortadoğu siyasetinin geleceğine büyük damga vuracağını söyleyebiliriz.
Birçok ülke bir araya gelip Libya'da ve Akdeniz'de bir oldu bitti yaratmaya çalışırken Türkiye son derece temiz operasyon serileriyle Libya'daki tüm dengeleri altüst etti. Hibrit savaş yöntemlerinin yoğun bir biçimde kullanıldığı Libya'da Suriye tecrübesinin büyük faydasını gördük. İnsansız hava araçları savaşın kaderini değiştirdi. İngiliz Savunma Bakanı Libya'daki başarımıza bakarak "Eğer bunların yarısı bile doğruysa büyük bir dönüşüm yaşıyoruz" diyor. Gerçekten de öyle. İHA'lar özellikle bu tür çatışma sahalarında devrimci özellikler sergiliyor. Havadan tespit edilen hedefler kolayca imha edildiğinde kara unsurlarının ilerlemesi çok daha kolay oluyor.
Fakat bu ilerlemeden rahatsız olanlar eli yükseltiyor. Rusya ve Mısır başta olmak üzere birçok ülke bu alanda önümüzü kesmek için harekete geçecektir. Rusya bir düzineden fazla savaş uçağını getirdi bile. Mısır Parlamentosu da Libya'ya askeri müdahale için tezkere çıkardı. Bu tehditkâr tavra rağmen Mısır ordusunun böyle bir alana girmekte çok da cüretkâr olduğunu kimse düşünmüyor. Tank, top ve asker sayısına bakarak Mısır ordusunu abartmaya lüzum yok. Hibrit bir çatışma ortamında en belirleyici faktör sayılar değil bu tür çatışmaları yürütme becerisi ve tecrübesidir. Bu açıdan Mısır ordusu çok da başarılı görünmüyor.
Dolayısıyla Mısır'ın böyle bir muhtemel müdahalede çoğunlukla hava kuvvetlerine dayanacağı çok açık. Mısır jetlerle insansız hava araçlarını vurmak isteyecektir.
Bu nedenle Türkiye'nin de karşı hazırlık yapması gerekecek. Suriye iç savaşından da çok iyi biliyoruz ki, hava üstünlüğü kilit öneme sahip. Türkiye'nin de artık F-16'ları Libya'da devreye sokması kaçınılmaz gibi. Uzmanlardan Vatiye Hava Üssü ve çevresinin yeterli yüksekliğe sahip olmadığından, radar sistemleriyle korunmasının çok kolay olmadığını ve bu nedenle de F-16'ları orada konuşlandırmanın tehlikeli olabileceğini duyuyoruz.
Doğrudur. Libya sahasına konuşlanmanın teknik zorlukları ve riskleri olabilir. Ama en nihayetinde Rusya ve diğerleri de aynı riskle karşı karşıya. Coğrafya onları da aynı şekilde etkiliyor. Eğer onlar bu riski alabiliyorsa bizim de alabiliyor olmamız gerek. Aksi halde hava kontrolünü yitirecek olursak bu zamana kadar elde ettiklerimizi teker teker kaybedebileceğimizi herkes biliyor.
Teknik çözüm tartışmaya açık. Ama mesele sadece teknik boyuttan ibaret değil. Türk jetlerinin konuşlanması tekniğin de ötesi siyasi bir anlam ve güçlü bir iradeyi temsil eder. Bunun da önemli bir caydırıcı unsur olduğu ortada. Eğer Mısır jetleri bizi caydırabilecekse Türk jetleri de Mısır'ı caydırabilir.
Suriye'de canımızı çok yakan hava üstünlüğü senaryosunun kendisini tekrar etmesini istemiyorsak bir an önce teknik risklere bir çözüm bulup siyasi iradeyi ortaya koymak zorundayız. Risk zaten her yerde. Teknik risk var diye göz göre göre tüm kazanımları kaybedemeyiz. Madem başladık. Devam edelim. Biraz da çabuk olalım. Zira karşı taraf zaman kazanmaya çalışıyor.
[Sabah, 23 Temmuz 2020].