YÖK’e kimi yeni yetkilerin verilmesini öngören kanun tasarısı tartışılmaya devam ediyor. Bu tartışmaların devam edeceÄŸini rahatlıkla öngörebiliriz. Çünkü Türkiye’deki yükseköÄŸretim sisteminin mevcut durumuyla ilgili zaten bir memnuniyetsizlik söz konusu. Aslında, bütün bu tartışmaları daha anlamlı bir noktaya çekmek ve toplumun ihtiyaçlarına cevap üretebilecek çaÄŸdaÅŸ bir yükseköÄŸretim sistemi kurabilmek için, bazı kurucu ilkeler üzerinden ilerlemek gerekir. Bu çerçevede, YÖK eleÅŸtirilerinde de sıklıkla karşımıza çıkan “üniversite özerkliÄŸi” kavramı, Türkiye’deki yaygın kullanılışı açısından sorunlu.
Zira “üniversite özerkliÄŸi” kavramı, tıpkı “yargı özerkliÄŸi” kavramında olduÄŸu gibi, belli bir zümrenin kendi çıkarlarını toplumun üstünde tutmasının bir kılıfı olmuÅŸtur. Bir baÅŸka ifadeyle, üniversite özerkliÄŸi, üniversitelerin gerçek anlamda bilimsel bağımsızlığını ifade eden bir kavram olmamıştır. Daha ziyade, üniversitenin, topluma ve toplum tarafından seçilenlere karşı hesap vermez tavrını örtmek için kullanılmıştır. Zaten aÅŸağıda ifade edeceÄŸim üzere, Türkiye’de üniversite özerkliÄŸi, özerkliÄŸin toplum tarafından üniversiteye bahÅŸedilmesinin asıl sebebine yeterince hizmet etmemiÅŸtir.
ÇaÄŸdaÅŸ bir yükseköÄŸretim sistemi kurmak için bize rehberlik edebilecek ilkenin, akademik özgürlük olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Zira bir üniversitenin varlığını meÅŸrulaÅŸtıran en önemli husus, hak ve hakikati bağımsız bir ÅŸekilde söylemesine olan ihtiyaçtır. Bu çerçeveden bakıldığında, üniversitenin gerçek anlamda misyonunu yerine getirebilmesinin ön koÅŸulu, akademik özgürlüktür. Zaten özerklik dediÄŸimiz kavram da aslında, akademik özgürlüÄŸü korumak için geliÅŸtirilmiÅŸ bir kavramdır.
Özetle, toplum üniversiteye özerklik bahÅŸetmiÅŸtir ki üniversite akademik özgürlük çerçevesinde kendisinden beklenen iÅŸlevi en iyi bir ÅŸekilde yapabilsin. Türkiye’de bu dengenin kurulabildiÄŸini söylemek maalesef mümkün deÄŸil. Bundan dolayı, özerklik zırhı sayesinde, akademisyenlerin ve öÄŸrencilerin akademik özgürlüklerinin çiÄŸnendiÄŸine bugüne kadar çok ÅŸahit olduk. Aslında YÖK öncesi dönemde üniversitelerde yaÅŸanan sorunlar, YÖK’ün kurulmasının bir gerekçesi olan üniversiteler arasındaki koordinasyon eksikliÄŸi ve üniversitelerin toplumun taleplerine daha fazla cevap üretememesi, üniversitelerde yanlış bir özerklik anlayışının sonucudur. Bugünlerde tartışılan YÖK’e yeni yetkiler verilmesi konusundaki tartışmalar da, özünde akademik özgürlük ekseninde kaldığı sürece saÄŸlıklıdır.
Kısaca ifade edecek olursam, Türkiye’de akademik özgürlük konusunda büyük bir kafa karışıklığı ve bilgi eksikliÄŸi söz konusu var. Bu kafa karışıklığı, doÄŸal olarak yasal ve idari süreçlere sirayet ediyor. Bundan dolayı, akademik özgürlüÄŸün ne olduÄŸu ve daha önemlisi ne olmadığı, özerkliÄŸin nasıl anlaşılması gerektiÄŸi gibi konularda geniÅŸ tartışmalara ihtiyaç var.
SETA, Türkiye’de yükseköÄŸretim ve bilim politikaları konusunda çok sayıda çalışma yaptı bugüne kadar. Akademik özgürlük konusunda da Marmara Üniversitesi ile birlikte daha önce bir çalıştay gerçekleÅŸtirmiÅŸti. Salı günü de, “GeçmiÅŸten Günümüze Türkiye’de Akademik Özgürlük” baÅŸlıklı SETA Analiz kamuoyuna açıklandı. Analiz, BoÄŸaziçi Üniversitesinden Fatma Nevra Seggie ile Pittsburg Üniversitesinden Veysel Gökbel tarafından hazırlandı. Analiz, dünyadaki ve Türkiye’deki geliÅŸmeler ışığında akademik özgürlüÄŸün ne olduÄŸunu, akademik özgürlüÄŸün geçmiÅŸte nasıl sınırlandırıldığını ve nasıl geniÅŸletilmeye çalışıldığını ortaya koyuyor.
Analizi tartışmak üzere, 24 Haziran 2014 Salı günü SETA’da YÖK BaÅŸkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, TÜBA BaÅŸkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, Ä°zmir Milletvekili Mehmet TekelioÄŸlu, MEB YükseköÄŸretim ve Yurtdışı ÖÄŸretim Genel Müdürü Dr. Semih Aktekin, SETA’dan Talip Küçükcan, çok sayıda akademisyen ve eÄŸitim sendikaları temsilcilerinin katılımıyla bir toplantı da yapıldı. Toplantı hakkında çok ÅŸey söylenebilir. Ancak bence çıkan en önemli sonuç, Türkiye’de akademik özgürlük konusunda, akademisyenler, YÖK üyeleri ve rektörler arasında büyük bir farkındalık ve kültür eksikliÄŸi olduÄŸudur. Bundan dolayı, akademik özgürlük konusunda daha fazla tartışmayı sürdüreceÄŸiz. Sürdürmeliyiz. Zira akademik özgürlüÄŸün kısıtlanması, Türkiye’nin de içine kapanmasına ve geliÅŸmemesine neden olmaktadır.
[Star, 26 Haziran 2014]