Çevre Hassasiyeti Yüksek Şehirler
"Türkiye Yüzyılı'nda Şehir ve Çevre" hiç şüphesiz beyannamedeki en dikkat çeken bölümlerden biri. Çevrenin insan hayatının ve tüm canlıların yaşam döngüsünün devamı için ne denli önemli olduğunun farkında bir anlayış göze çarpıyor. Olabilecek maksimum düzeyde çevrenin korunması için kaynak tüketiminin verimlilik ile birlikte ele alınması günümüzde olmazsa olmaz iken Türkiye Yüzyılı "Verimliliğin ve Sürdürülebilirliğin Yüzyılı" olarak da nitelendiriliyor. Bu anlayışla şehirler; i) benzersiz kimlikli şehirler, ii) şehir ekonomisini merkezine alan üreten şehirler, iii) mimarisiyle özgün estetik şehirler, iv) çevre dostu sürdürülebilir şehirler, v) iklim uyumlu net sıfır emisyonlu şehirler, vi) yeşil kalkınmayı destekleyen sıfır atık uyumlu şehirler, ve vii) risklerini bilen ve yönetebilen dirençli şehirler şeklinde tanımlıyor. Türkiye'nin ilk 10 ekonomi arasında yer alma hedefiyle örtüşerek sürdürülebilir kalkınmayı önceleyen, yerinde üretimle şehirlerin kendi kendine yetebilir hale gelmesini önemseyen, insanlar için değer üretirken aynı zamanda doğaya ve tüm canlılara saygılı, çevre duyarlılığı yüksek bir yönetim anlayışı da yine beyannamede görülüyor. Bu anlayışla doğaya saygılı yatay mimarinin yaygınlaştığı ve estetik kaygısının yüksek olduğu şehirlerde insanların yaya olarak da daha konforlu bir yaşam sürmesi hedefleniyor.İklim Dostu ve İklim Dirençli Şehirler
Sürdürülebilir kalkınmanın "yeşil kalkınma" olarak nitelendirildiği bir zamanda şehirlerin doğanın karşısında olmak yerine doğaya saygılı bir anlayışa sahip olması önem arz ediyor. Türkiye gibi iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ve etkilenmesi beklenen bölgelerden biri ve yine bir Akdeniz ülkesi olarak iklim değişikliği ile mücadeleyi aktif şekilde yürütmesi de hayati öneme sahip. İklim değişikliği ile mücadelenin hükümetler kadar yerel yönetimlere de sorumluluk yüklediğinin bilincinde olan belediyecilik anlayışı ile düşük emisyonlu uygulamaları yaygınlaştıran, başta su olmak üzere tüm doğal kaynakları verimli kullanan, yeşil iş kollarını ve yeşil istihdamı destekleyen ve artıran şehirler hedefleniyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliğine neden olan sera gazlarının insan eylemlerinin yanı sıra doğal yollarla da ortadan kaldırılması mümkün. Bu noktada doğal yutak niteliğinde olan akarsu, göl ve denizlerin yanı sıra ormanlar da önem kazanıyor. üç farklı iklimin yaşandığı, yedi bölgesi çok çeşitli bitki örtüsü ile çevrili Türkiye, yeşil alanların sayısının ve hacminin artırılması için uzun yıllardır çaba gösteriyor. 2053'te Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda yeni dönem yerel yönetimlerinin de mevcut yeşil alanları koruyup muhafaza ederken ağaçlandırma çalışmalarını hızlandırarak orman varlıklarını artırmaya devam etmesi hedefleniyor. Büyükşehirler merkezlerinin yanı sıra ilçe, mahalle ve köylerde de yeşil alanların korunması ve artırılması planlanıyor. Bu sayede mümkün olan en yüksek düzeyde sera gazlarının doğal yollarla atmosferden silinmesi amaçlanıyor.İklim değişikliğinin etkilerinin her geçen gün arttığı bir dünyada iklim değişikliği ile mücadele çabalarına iklim değişikliğine uyum çalışmalarının eşlik etmesi gerektiği de kaçınılmaz bir gerçek. Her geçen gün artan olumsuz etkileri ile küresel ısınma devam ederken şiddetli yağışlar, seller, su baskınları ve taşkınlar, şiddetli kuraklık, orman yangınları ve fırtınalara karşı önlemlerin artırılması gerekiyor. Yeni dönemde şehirlerde mevcut yapıların doğal afetlere dirençli hale getirilmesi, altyapı çalışmalarının artırılması ve gerekli yerlerde yeniden yapılması, ulaşım ve diğer tüm hizmetlerin bu durumla uyumlu olacak biçimde yeniden şekillendirilmesi hedefleniyor.