İslam, demokrasi ve piyasa ekonomileri birbirinden bağımsız kavramlar olarak sunuluyor. Oysa ki bu üç kavram arasındaki uyumu görmek için, 2000'li yıllardaki Türkiye performansına bakmak yeterli olacaktır.
Aslında Türkiye'de toplumun büyük bir çoğunluğunun Müslüman olması, aynı zamanda demokrasinin ve piyasa ekonomisinin işleyişi arasındaki ilişki, politikacılar, akademisyenler ve uzmanlar tarafından dikkatle takip edilmektedir.
Başlıca soru ise şu: Türkiye örneği, İslam ülkelerine örnek olabilecek alternatif bir ekonomik sistem olabilir mi?
Bu sorunun gerekçesi ise, 2001 krizi sonrasında iktidara gelen AK Parti'nin muhafazakâr özelliğine rağmen, birçok alanda reformist tavrıyla köklü bir değişimi başlatmış olması. Ekonomik yapının değiştirilmesi için yapılan meydan okuma deneyimleri sayesinde özelleştirilmeler hızlandırılırken, serbest ticaret anlaşmaları imzalandı ve kamunun ekonomideki payı azaltıldı.
Rekabet özendirilirken, doğrudan yabancı yatırımların ülkeye gelmesinde önemli adımlar atıldı. Yalnızca 2008 küresel ekonomik krizde bir duraksama yaşayan Türkiye, kısa sürede toparlanarakpozitif ekonomik büyüme trendini sürdüren nadir ülkelerden birisi oldu.
Kişi başı gelirin yaklaşık üç katına çıkması, sağlık, eğitim ve sosyal koruma alanındaki iyileşmeler, muhafazakâr bir partinin piyasa ekonomisini işleterek elde edilmiş kazanımlar. Ayrıca, yine bu dönemde finans merkezi, ulaştırma, enerji projeleri gibi büyük yatırımların uygulanmaya başlandığına tanıklık ettik.
Bunlar, muhafazakâr partilerden beklenmeyen adımlardı. Ancak, Türkiye ekonomisinde dışa açılma, serbest piyasa özelliklerinin uygulanması ve ekonomideki iyileşme, genellikle muhafazakâr iktidarla gerçekleşti. AK Parti'nin muhafazakâr özelliğini reformist tavrıyla birleştirmesi, Türkiye'nin ekonomide yazdığı başarı hikâyesinde öne çıkan faktör oldu.
Dolayısıyla İslam, demokrasi ve piyasa ekonomisinin sentezini başarmış olan Türkiye, İslam ülkeleri coğrafyasında önemli bir örnek teşkil etmektedir. Türkiye, yıllardır farkında olunan ama herhangi bir adımın da atılmadığı ekonomik sistemde alternatif bir yapının olabileceğini göstermesi açısından önemli.
Özellikle İslam coğrafyasında ülkelerin, İslam, piyasa ve demokrasinin işlediği Türkiye örneğinden yola çıkarak bir araya gelmesi, alternatif yeni bir iktisadi sistemin kurulması için, yalnızca kurulması da değil, küresel ekonomide etkili olabilmeleri için gerekli.
TÜRKİYE NEDEN İSLAMİ FİNANSIN BEŞİĞİ OLMASIN?
Türkiye, içerden ve dışardan kaynaklanan tüm negatif girişimlere rağmen ekonomik büyümesini aralıksız devam ettiren, piyasa ekonomisini savunan, bulunduğu coğrafyaya rağmen siyasi istikrarını sağlayabilen ve demokrasinin işlerliğini sürdürebilen nadir Müslüman ülkelerden birisi.Üstelik Batılı ülkelerin İslam karşıtlığına hizmet eden birçok radikal grupların varlığına karşı, siyasi istikrarını sağlayabilmiş, demokratik bir ülke. Bu yüzden, Türkiye'nin muhafazakâr ve reformist olarak adlandırılabilecek sisteme liderlik yapması önemli.
Cumartesi günü AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Dr. Fatma Betül Sayan Kaya'nın ev sahipliğinde, AK Parti'nin de üyesi olduğu Avrupalı Muhafazakârlar ve Reformistler İttifakı (AECR) ortaklığında düzenlenen, benim de konuşmacı olarak bulunduğum Zirve'de de, Türkiye'nin gösterdiği ekonomik performans konuşuldu. Zirve'de Türkiye'nin İslami özellikleriyle birlikte demokrasi ve piyasa ekonomisi arasında sağladığı uyumun, bu coğrafyada bir alternatif oluşturabileceği algısı hâkimdi.
Türkiye'nin ekonomideki başarısıyla İslam ekonomisi konusunda belirli bir farkındalığın oluştuğunu ve önyargıların azalması konusunda çabaların arttığını da söyleyebiliriz. Türkiye'ye düşen görev ise, örnek gösterilen siyasi ve ekonomik istikrarını koruyarak bu misyonunu güçlendirmek.
Bu aslında, İslam ülkelerinde veya farklı ülkelerde bulunan Müslüman yatırımcı ve iş çevrelerinin ekonomik faaliyetleri için Türkiye'yi finans merkezinin üssü olmasında, en önemlisi de İslami finans konusunda ayrıcalıklı hale getirecektir. Dolayısıyla, yatırım yapmak isteyen, ancak bunu İslami kurallar çerçevesinde yapmak isteyen kesime, İslam iktisadına uygun ekonomik ve finansal araçları sunmak elzem hale gelmiştir.
İslami ülkeler için ekonomik hayatın nehrin tersine aktığı bu dönemde, nehrin akışını normale çevirmek için, İslam ülkelerine Türkiye örneğini iyi anlatmak lazım.
[Yeni Şafak, 21 Mart 2016].