SETA tarafından üç ayda bir çıkartılan hakemli İngilizce dergi Insight Turkey, yıllık konferanslarının üçüncüsünü Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Avrupa Parlamentosu’nda düzenledi. “Türkiye ve AB: Kopuş mu?” başlığıyla toplanan konferansın açılış konuşmasını derginin yayın yönetmeni İhsan Dağı gerçekleştirdi. Dağı konuşmasında, Türkiye’de daha önce demokratikleşme ile ekonomik kalkınmanın ancak AB perspektifi çerçevesinde gerçekleşebileceği algısı hâkimken, son yıllarda yaşanan gelişmeler ile Kürt meselesi bağlamında şahit olduklarımızın bu yargıyla alakalı soru işaretlerinin doğmasına yol açtığını ifade etti.
ADALET BAKANI ERGİN: “AB, KENDİ İLKE VE DEĞERLERİNDEN UZAKLAŞMAMALI”
Dağı’nın açış konuşmasından sonra söz alan konferansın ana konuşmacısı Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Türkiye-AB ilişkilerinin tarihsel arka planı ile Türkiye’nin AB ile uyum çerçevesinde gerçekleştirdiği yargı reformlarından bahsetti. Türkiye’nin AB üyelik perspektifinden herhangi bir sapmanın söz konusu olmadığını belirten Ergin, Victor Hugo’nun Avrupa’yı tanımlarken “fikirlere açık ruhlar, ticarete açık pazarlar” ifadelerinin bugünkü AB’nin de temel felsefesi ile çerçevesini oluşturması gerektiğini belirtti. Bu bağlamda, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı dillendirilen kültürel, medeniyetsel ve tarihsel itirazların bu Avrupa tasavvuruyla uyuşmadığının aşikâr olduğunun altını çizen Ergin, AB’nin bazı çevrelerinde görülen bu yaklaşımın, Türkiye’yi AB’den uzaklaştırmakla kalmayıp, aynı zamanda AB’nin de kendi ilkeleri ve değerlerinden uzaklaşmasına yol açtığını ifade etti.
Konuşmasını, son 10 yılda dış politika, ekonomi ve demokratikleşme konularında kaydedilen ilerlemelerin, Türkiye’yi geçmişe oranla dış politikasında daha etkin, daha demokratik ve daha müreffeh kıldığı yorumuyla sürdüren Ergin, AK Parti iktidarı döneminde hazırlanan uyum paketleri, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı ile kamu denetçiliği mekanizmasının oluşturulması, son iki yılda 3 yargı paketinin yasalaşması ile 4. Yargı Paketi’nin Meclis’e sunulması, ifade özgürlüğü alanında yapılan iyileştirmeler ve benzeri çalışmaların Türkiye’yi hukuk kriterleri açısından AB müktesebatına yakınlaştırdığına değindi. Bu çalışmaların bir ürünü olarak ilk defa 2012 yılında Türkiye’nin, AİHM’de en fazla insan hakları ihlali yapan ülke sıfatını başka bir ülkeye devrettiğini kaydeden Ergin, bu gelişmeler dikkate alındığında, Türkiye’nin AB üyeliğinin nasıl karşılıklı bir kazan – kazan mantığına dayandığının daha iyi anlaşılacağının altını çizdi.
2003’TEN 2012’YE TÜRKİYE’DE AB ALGISI
Ergin’in konuşmasından sonra konferans kapsamında düzenlenen “Türkiye ve Avrupa: Karar Zamanı” başlıklı panele geçilirken, panelin moderatörlüğünü Avrupa Politikalar Merkezi araştırmacılarından Amanda Paul üstlendi. Paul konuşmasında, Fransa Devlet Başkanı François Hollande’ın AB müzakerelerinde yeni başlıkların açılmasına rıza göstermesinin, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye karşıtlığını hafifletmesinin, buna karşılık Türkiye’de 4. Yargı Paketi’nin Meclis’e gelmesi ile Kürt meselesinde kat edilen gelişmelerin Türkiye’nin AB üyeliği önündeki engelleri daimi bir şekilde ortadan mı kaldırdığı, yoksa bu durumun geçici bir gelişmeye mi işaret ettiğini önümüzdeki dönemin ortaya koyacağını belirtti.
Aynı panelde konuşan Thomas Diez ise Avrupa kamuoyunun Türkiye ile İslam kavramlarını aynı çerçevede değerlendirdiği için Türkiye’nin üyeliğine karşı çıktığını, bu durumun da, siyasetçilerin Türkiye’nin üyeliğine yönelik yaklaşımlarını etkilediğini ifade etti. Buna karşın, Diez, Almanya’da yakın bir dönem sonra yapılacak seçimlerin Türkiye’nin AB üyeliğine daha olumlu yaklaşan bir hükümet kompozisyonunu ortaya çıkarmasının güçlü bir ihtimal olduğunu belirtti.
Diez’den sonra söz alan Hakan Yılmaz, ilki 2003 ikincisi ise 2012 yılında yapılan Türkiye’deki Avrupa/AB Algısı ile alakalı çalışmalarda, genel olarak 2012 yılının göstergelerinin 2003 yılına oranla daha olumsuz bir tabloya işaret ettiğini ifade ederken, bu süre zarfında Türkiye kamuoyunun AB üyeliğine sunduğu desteğin ciddi bir düşüş yaşadığını belirtti.
Panelde, ilişkilerin ekonomik boyutuna ilişkin söz alan Kemal Kirişçi ise Türkiye’nin komşularıyla geliştirdiği ilişkilerin bir sonucu olarak AB’nin Türkiye ekonomisi içindeki payının düşmesine rağmen AB’den Türkiye’ye gelen yatırımın diğer bölgelerden gelenlere oranla daha nitelikli bir yapıya sahip olduğunu ifade etti.
Panelde son olarak Arap Baharı bağlamında Türkiye’nin konumunu değerlendiren SETA Başkanı Taha Özhan ise devrimleri gerçekleştiren kitlelerin meydanlarda dile getirdikleri “ekmek, onur ve özgürlük” sloganlarının aynı zamanda Türkiye’nin bu ülkelerle kuracağı ilişkilerin niteliğine de işaret ettiğinin altını çizdi.