SETA > Yorum |
Epistemoloji Yetmez Ontoloji De İsteriz

Epistemoloji Yetmez, Ontoloji De İsteriz

Yeni dönemde AK Parti'nin kendisini başarısızlık abidesi parti ve siyasetlere referansla başarılı görme ve gösterme lüksü kalmayacak.

Başarı elbette göreli bir şeydir. Hele siyasi başarı çok daha görelidir. Kimin, kime göre, hangi eylem, söylem veya tasarımla başarı elde ettiği, içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak değişir.Çoğunlukla kendilerini başarılı olarak konumlandıran siyasi aktörler rakiplerinin halini veri alarak hareket ederler. Eğer karşılarındaki aktörlerin başarısızlıkları aşikarsa kendilerini başarılı hissetmeleri daha kolaylaşır.

Türkiye’nin tarihsel, toplumsal, siyasi, ekonomik ve kültürel koşulları söz konusu olduğunda 13 yıldır tanıklık ettiğimiz AK Parti siyaseti başarılı bir siyasettir. AK Parti’nin kurucu lideri R. Tayyip Erdoğan başarılı bir liderdir. AK Parti’nin yeni genel başkanı ve Türkiye’nin yeni başbakanı Ahmet Davutoğlu, başarılı bir siyasetçidir. Nefret yüküyle baskılanmamış olanlar açısından bu tespiti yapmak alelade bir durumdur. Bir başka deyişle bu tespit, kendisine hiçbir değer atfetmeksizin kolaylıkla yapılabilecek bir tespittir.

Söz konusu başarının temelinde AK Parti’nin yürüttüğü “alan temizliği” vardır. AK Parti siyasete, topluma, ekonomiye musallat olan demonları kovma başarısı göstermiş, kelimenin tam anlamıyla bir normalleşme yaşanmasına hizmet etmiştir. Bu bile başlı başına “büyük bir başarı”dır. Bu başarıyı “büyük” olarak nitelememin nedeni ise kendilerini AK Parti siyasetinin karşısına konumlandıran koalisyonun acziyeti ve siyasetsizliğidir. Eğer, AK Parti’yi Türkiye için yararsız yahut tehdit olarak görenler ülkenin yapısal sorunlarından herhangi biri ile ilgili bir çözüm üretebilmiş olsaydı, AK Parti’nin öncülük ettiği normalleşme sürecini “büyük bir başarı” olarak niteleyemeyebilirdik.

YENİ DÖNEMİN ZORLUĞU

Yeni bir döneme girdik. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bunu söylemek zafer çığlıkları atmak anlamına da gelmiyor. Siyasetin, müzakerenin, çatışmanın, uzlaşmanın, musafahanın, helalleşmenin, hesaplaşmanın ve melezleşmenin yeni halleriyle karşı karşıya gelecek, yeni dönüşüm, karşılaşma ve iç içe geçişlerle yüz yüze kalacağız. Bütün bunlara bir kurumsallaşma süreci eşlik edecek.

Yeni Türkiye tahayyülü iddialı bir siyasetin adı. Zorlu bir süreç bu. Bu sürecin bizi nereye ulaştırması gerektiği ile ilgili bir siyasal mutabakat da söz konusu. Kutuplaştırıcı dilde ısrar ederek siyasete yaklaşanlar bizi yanıltmamalı. Bugün siyasal söylemlerdeki ortaklaşmaya baktığımızda bunu görebiliriz. Tartışma varılacak yere hangi yol ve yöntemlerle ulaşılacağı ile ilgili olacak. İşte tam da siyaset buna denir.

Eğer bir tartışmadan bahsediyorsak, o takdirde bu tartışmanın taraflarının kimler olduğunu da söylememiz icap eder. Mesela, muhalefet partileri bu tartışmaya, müzakereye katılabilecek mi? Bugünkü hallerine, liderlik yapılarına, siyasi söylemlerine ve örgütlenme tarzlarına baktığımızda bu hiç de kolay gözükmüyor. Görünen o ki yeni dönemde, örneğin 2023 hedeflerine nasıl ulaşılacağı, bu hedeflerin yeni meydan okuma ve ihtiyaçların da dayatmasıyla nasıl geliştirilebileceği konusu AK Parti siyaseti içerisinde bir tartışma konusu olacak. AK Parti, hakim parti olarak farklı eğilimleri bünyesine katacak ve biraz da mücadele AK Parti siyasetine hükmetme mücadelesi olacak.

Yeni dönemde AK Parti’nin kendisini başarısızlık abidesi parti ve siyasetlere referansla başarılı görme ve gösterme lüksü kalmayacak. Cemal Paşa Birinci Dünya Savaşı'ndaki mağlubiyetimizi izah ederken “Türkiye için yegane teselliye medar bir şey varsa, asırlık düşmanı olan çarlığın da mahv ve perişan olduğunu görmekten ibarettir” demişti. Bu yaklaşımı Türkiye’de siyasetçiler yıllarca kullandı. “Biz yenildik, bir şey yapamadık ama onlar da mahvoldu” yaklaşımının bundan böyle bir karşılığı olmayacak.

2015’in AK Partisi, 2000’lerin AK Partisini aşmak durumunda kalacak. O yüzden doğanın imarı meselesine de, kültürel rönesansa da, eşit vatandaşlığa da, Türkiyeliliğe de, insani kalkınmaya da ve evet epistemolojiye de kafa yormaya mecbur kalacak. Bu bağlamda kurucu misyonunu sürdürse de, vizyonunu gözden geçirerek, temizlenmiş bir alanda siyaset yaptığının bilinciyle yol yürümesi gerekecek.

Bunun için de siyasetin hiçbir düzeyde baskılanmaması, sembolik şiddet uygulanmaması gerekiyor. Duverger, yıllar öncesinin Fransası için “halksız demokrasi” tehlikesinden bahsetmişti. Bütün partilerin “ortacılık koalisyon”larına yöneldiği, politikacıların komformizm tuzağına düştükleri ve seçmene herhangi bir alternatif imkanı bırakmayan bir demokrasiydi bu.

Yeni Türkiye bence tam da gerçek siyasetin ve demokrasinin hayata geçeceği Türkiye’nin adıdır. Sayın Davutoğlu’nun genel başkan seçildiğinde yaptığı manifesto niteliğindeki konuşma, yeni dönemde siyasetin alanının daha da genişleyeceğinin işareti sayılmalı. Davutoğlu’nun siyasete getireceği yeni dili, ciddi bir imkan olarak görüyorum. Özgünlüğünü hiçbir zaman yitirmemeli, kendi rengini vermeli. O yüzden ben, “Hocam, epistemoloji yetmez, ontoloji de isteriz” diyorum.

[Akşam, 31 Ağustos 2014]