Suriye’de silahlı çatışmaların yerini siyasi müzakerelere bırakacağı hüsnükuruntusu son günlerde daha da anlamsızlaşıyor. DEAŞ sebebiyle Suriye’de bazı çatışmalar ve bölüşüm kavgası dondurulmuştu. DEAŞ’ın toprak hakimiyetinin büyük ölçüde kırılmasıyla, dondurulan çatışma ve rekabet alevleniyor.
ABD’nin doğrudan desteğiyle PKK, bazen DEAŞ’la da anlaşarak Suriye’nin kritik bölgelerini ele geçirdi. Bu bölgeler PKK’nın rüyasında bile görebileceği bölgeler değildi. Fakat ABD, PKK projesine can vermek için Suriye’nin en değerli bölgelerini PKK eliyle ele geçirdi. Hem enerji hem de su kaynakları açısından değerli olan bu topraklar aynı zamanda tarıma da elverişli. Esed rejimi ile PKK 2011’den beri centilmenlik anlaşmasını yürütüyor. Muhalefete ve Türkiye’ye karşı düşmanlıkta ittifak kurmuşlar. Öyle bir ittifak ki bu, rejim Afrin’e terör koridoru kurmuş durumda.
Buna rağmen bu zengin toprakların orta ve uzun vadede PKK’nın elinde kalması rejim için kabul edilebilir değil. Son günlerde rejim ve İran destekli yabancı terörist savaşçıların PKK ile it dalaşına girmesi ve ABD’nin müdahil olması tesadüf değil. Madalyonun iki tarafı var: Rejim kendi ekonomik idamesi için bu toprakları PKK’ya bırakma lüksüne sahip olmadığını düşünüyor. En büyük destekçisi de zenginlikle birlikte Irak-Suriye sınır hattını tekeline almak isteyen İran. Bu sebepten Rejim-İran, ABD destekli PKK ile çatışmayı göze alıyor.
Diğer taraftan ise ABD Doğu’daki rekabeti, İran’ı terbiye etmenin aracına dönüştürmeye çalışıyor. Deyrizor’da rejim ve İran’a karşı stratejik bir kayıp yaşadılar. Bunu telafi etmenin peşindeler. Ama PKK’yı İran’a karşı uzun vadeli kullanmaları zor. Zira PKK ile İran’ın arasında da “ilginç” bir bağ var. İran hem çatışmasızlık bölgelerine hem de Afrin Operasyonu’na karşı, PKK ve milisleri eliyle mobilize olmuş durumda. İran’ın endişesi Afrin ve çatışmasızlık bölgeleri üzerinden Suriye’deki kontrol haritasının Türkiye lehine değişmesi. Rejim-İran’a karşı ABD-PKK tırmanışına eşzamanlı olarak İsrail-İran (rejim) hattının da ısındığını görüyoruz. Şimdiye kadar İsrail hep vurdu, rejim ve İran on yıllardır olduğu gibi boş konuştu. Açılan kaçıncı “cehennem kapısı” bilinmez. Önce İsrail’in bir İran IHA’sını düşürmesi, Suriye’nin savunma sistemlerinin bir İsrail F-16’sını düşürmesi ve İsrail’in çok sayıda rejim ve İran konuşlanmasını vurması, yeni bir döneme mi giriyoruz sorusunu sordurdu. İsrail açıkladıkları gibi bir tırmanış gerçekten istemiyor; istedikleri şu: ihtiyaç gördüklerinde Suriye içerisine saldırı düzenlesinler fakat şimdiye kadar olduğu gibi rejim-İran sadece konuşsun. Her ne kadar İsrail F-16’sının düşürülmesi ciddi bir hadise ise de rejim-İran’ın şu an isteyeceği son şey, İsrail’le sonunda kaybedecekleri bir it dalaşına girmek. 1982 İsrail-Lübnan Savaşı’ndan bu yana bu iki eksen arasındaki teknolojik fark kapanmadı, aksine açıldı. Yani İsrail Suriye’de rejim ve İran’ı vurmaya devam edecek; rejim-İran da arada bir İsrail uçaklarını hedef alacak.
Aylardır farklı renklerin simgelediği Suriye kontrol haritasının nihai olduğu düşüncesi de son gelişmelerle rafa kalkıyor. Kesin olan bir şey var, o da Suriye’nin bölüşüm haritasının sabit kalmayacağı.
[Akşam, 12 Şubat 2018].