PYD Afrin'de sıkıştıkça hırçınlaşıyor, savruluyor. Kendince taktikler uyguluyor. Harekât başladığında Türkiye'ye meydan okuyordu. ABD "Afrin operasyon bölgemiz" değil diye açıklama yaptığında duymazdan geldi. Kendince Afrin'de direnecek ve daha çok destek elde edecekti. Türkiye sahada ilerledikçe sivillerin öldürüldüğü yalanını devreye soktu. Müşterisi hazırdı zaten. Bir kısım uluslararası medya. Bu haberler inandırıcılıktan o kadar uzak ki kimse inanmadı. Hâlbuki yalan dediğiniz biraz inandırıcı olur değil mi? Hâlbuki kimin sivil katlettiğini görmek için Rakka'nın son halini yansıtan fotoğraflara bakmak yeterli. Burdan anlaşılmıyorsa BM Suriye Komisyonunun son raporuna baksın. Sivillerin saklandığı okul ve sığınakların nasıl bombalandığı ve kaç kişinin öldüğü açıkça yazıyor oralarda. Mesela Al-Badiya ilkokulunun bombalanması sonucunda 150 kişinin öldürüldüğü kanıtlanmış durumda. Ve bu olayda otuz DEAŞ'lının öldürüldüğü bir saldırı olarak duyurulmuş. ABD ile PYD ortaklığında sayısız savaş suçu işlenmiş durumda ve her geçen gün birisi ortaya çıkıyor. Bir sonuç üretmese de bu suçların üstünü örtemediklerini görmeleri bile anlamlı.
Şimdi yeni bir taktiği devreye soktular. Bir yandan ABD'yi Türkiye'ye karşı kışkırtmaya öte yandan ABD'ye blöf yapmanın peşine düştüler. Fırat'ın doğusundan Afrin'e militan gönderdiklerini ve buna devam edeceklerini sürekli gündemde tutuyorlar. Bu da haliyle DEAŞ'a karşı yürütülen mücadelenin zayıflaması anlamına geliyor. Böylece Türkiye'ye baskı yapması için ABD'ye malzeme vermiş oluyorlar kendilerince.
ABD'li yetkililer de zaten söyleyecekleri şeylere gerekçe bulmuş oluyorlar. Neymiş, SDG Türkiye'nin Afrin'e yönelik operasyonu dolayısıyla DEAŞ'a karşı savaşma motivasyonunu kaybetmiş. Dahası gücünü Afrin'e kaydırıyormuş da, DEAŞ'la mücadele zayıflıyormuş. Böyle buyurdu Pentagon sözcüsü Manning. Bununla da yetinmedi, Türkiye'nin kırmızı listeye koyduğu teröristi "General" olarak niteleyerek. Türkiye'den de uyarı ya da itiraz gelince de yeni bir açıklama geliyor. Türkiye tepki göstermezse bildiğiniz terörist "general" oluverecek.
Ancak ABD bu tiyatroya devam ettikçe YPG ya da Amerikalıların sevdiği deyimle SDG şımarık çocuk rolünden fazlasını üstleniyor. Tıpkı bugün Menbiç'ten Türkiye'ye ateş açarak yaptığı gibi. SDG'nin bu hamlesinin Türkiye ile ABD'yi karşı karşıya getirmekten başka amacı yok. Amerikan askerlerinin konuşlu olduğu bölgeden, Türkiye'nin karşılık vereceğini bile bile ateş açıyor. Türkiye'nin cevap ateşiyle bir Amerikan askeri ölür de ABD ile Türkiye sıcak çatışmaya girsin diye bekliyor. Başka bir deyişle ABD'nin çıkar bekçiliğini savunan terör örgütü, ABD'yi yönlendirmeye, politikasını belirlemeye çalışıyor.
Yalnız burada dikkat çeken bir ayrıntı var. Militanların Fırat'ın doğusundan Afrin'e kaydırılacağını PYD değil, ABD'nin PKK'dan ayırmak için "demokratikleştirdiği" SDG yapıyor. Bu açıklamayla SDG, yalnızca YPG'nin bir kılıfı olduğunu ve SDG'nin de mevcut haliyle Türkiye için meşru hedef olduğunu ilan etmiş oluyor.
Yalanın da tiyatronun da bir sınırı var. Türkiye sahada kazandıkça oyunun kuralları değişmeye devam edecek. ABD bu ikircikli tavrını terk etmek zorunda kalacak. Ya yaptığı işi sahiplenecek ya da bu iş tutma tarzını terk edecek.
[Fikriyat, 7 Mart 2018].