Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's Türkiye'nin notunu düşürdü. Nasıl düşürmesin ki?
Türkiye değil mi
mega yatırımlar yapan,
üçüncü havalimanı inşaatına
hız kesmeden devam edip,
Kanal İstanbul'un hazırlıklarına tam gaz
devam eden?
Olumsuzluklardan olumsuzluk beğenin;
büyümede rekor kırmamız da notumuzun düşürülmesinin bir diğer nedeni. Dünyanın büyük ekonomileri için artık hayal olmuş büyüme oranlarını peşpeşe yakalayan Türkiye'nin notunu düşürmesin de ne yapsın garibanlar!
Bitmedi,
farklı terör örgütleri ile eş zamanlı mücadele ediyor Türkiye. Sınır ötesinde devam eden
Zeytin Dalı Harekatı da cabası. Ve
tüm bunlar olurken, siyasal ve sosyal
hayatta bir daralma da yaşanmıyor.
Askerin siyaset üstündeki ağırlığı da artmıyor. Hepsi büyük kabahat, şüphesiz not düşürülmesini hak ediyor.
Hepsinin üstüne ekonomide
yapısal reformlar hız kesmeden devam ediyor. Muhtemel ekonomik krizlere karşı daha dayanıklı olmak için neler yapabiliriz sorusu bir an bile akıllardan çıkmıyor. Enerji alanında uluslararası anlaşmalar ve yatırımlar birbiri ardına geliyor. Yerli ve milli savunma sanayi hedefinde büyük aşama kaydettik. Gün geçmiyor ki ordumuzun ihtiyacı olan bir savunma sisteminin artık yerli üretimle temin edildiği haberlerini duymayalım. İşin daha fenası kendi ürettiğimiz silahları başka ülkelere satar hale geldik.
Moody's eğer kağıt üzerinde yazdığı gibi objektif bir kredi derecelendirme kuruluşu olsaydı, Türkiye'nin notunu düşürmek şöyle dursun yükseltmesi gerekirdi.
Ama Moody's eşitsiz ve zalim küresel düzenin bir uzantısıdır. İşi de Türkiye gibi her alanda bağımsızlaşmaya ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan ülkelere karşı tetikçilik yapmaktır.
Onun için kızmaya ve sinirlenmeye hiç gerek yok! Moody's işini yapıyor ve Türkiye'nin ilerlemesini baltalamak için çalışıyor!
Peki biz ne yapacağız?
Cevap basit;
biz de işimizi yapacağız. Sınır ötesi operasyonlara
devam edeceğiz, terörle mücadelede
hız kesmeyeceğiz, yeni yatırımlar ve iş
alanları oluşturacağız.
TÜRKİYE YİNE HAKLI ÇIKTI
Suriye'de Türkiye'nin temel tezi, DEAŞ'la mücadelede bir başka terör örgütünü yani PKK'nın Suriye kolunu kullanmanın uzun vadede daha büyük sorunlar doğuracağıydı. Bugün gelinen noktada Türkiye kelimenin tam anlamıyla haklı çıktı.
Son birkaç gündür PKK terör örgütü yandaşları Avrupa'da şiddet eylemlerine başladılar. Türkler'e ait camilerin, derneklerin ve işyerlerinin yanında kamu kuruluşlarına da saldırılar düzenliyorlar. PKK Marxist- Leninist bir terör örgütü olduğu için kapitalist sistemi temsil ettiğini düşündükleri bankaları hedef alıyorlar.
Saldırılar henüz can kaybına neden olacak boyuta ulaşmadı ancak mal kaybına neden olmanın yanında kamu düzenini bozuyor.
Avrupa'nın esas korkması gereken nokta ise şu; şimdiye kadar Türkiye karşıtlığı nedeniyle göz yumdukları PKK bir terör örgütü. Yani herhangi bir ilkesi, sınırı, duracağı yer olmayan bir örgüt. Bugün bankalara saldırır, yarın Kuzey Suriye'de tamamen kaybetmenin öfkesiyle canlı bomba saldırısı düzenler. Neticede ilkesiz, ahlaksız, kutsalsız bir terör örgütünden bahsediyoruz.
Saldırıların birincil hedefinde Türkler'e ait kurumlar olduğu için Avrupa bu tehlikeyi fark etmiyor. Şu an yeterince sıkı tedbirler almıyorlar.
Ancak terörizmin bir huyu var; eninde sonunda sahibini ısıran bir kuduz bir köpek gibi hareket ediyor. Maalesef Türkiye haklı çıktı ve haklı çıkmaya devam edecek. PKK terörü batı metropollerini vurduğunda iş işten geçmiş olacak..
[Takvim, 15 Mart 2018]