Zeytin Dalı Harekatı sonrasında Suriye ve ötesinde yeni dinamiklerin ortaya çıktığı görülüyor. An itibarıyla büyük kırılmalar olmadıysa da sahadaki dişe dokunur tüm aktörler pozisyonlarını, müttefiklerini ve politikalarını sorguluyor. Bunun en önemli sebebi, Türkiye’nin Zeytin Dalı’yla Suriye ve ötesinde kendi gerçekliklerini bina etmesi ile Suriye ve ötesindeki bölgesel ve küresel çalkantıların aynı zamana denk gelmesidir.
Biraz açalım: Türkiye Afrin’le birlikte Suriye’deki birçok ezberi bozdu ve “devleti” ana aktör olarak Suriye coğrafyasına zerk etti. Devlet dışı aktörler (terör örgütleri, milis güçler vs.) eliyle dizayn yapmaya alışan ABD ve Rusya için Türkiye gibi bir devletin imkan ve kapasitesi göz açıcı rol oynadı. Terör örgütleriyle ve milis güçlerle birlikte operasyonlar yapabilirsiniz, kısa vadeli sonuçlar alabilirsiniz. Fakat bir devlet aktörü gelir ve imkân ve kapasitesiyle tüm planlarınızı altüst eder.
Ya bu devletle doğrudan çatışmanız gerekir ki sahadaki tüm devlet aktörlerinin en büyük kırmızıçizgisi bu. Kimse bir başka devletle doğrudan çatışmak istemiyor. ABD Rusya’yla, Rusya ABD’yle, İsrail Esed rejimiyle, hatta İsrail İran’la doğrudan çatışmaya girmek istemiyor. ABD yüzlerce Rus milisi öldürdü, Rusya’dan ses çıkmadı. İsrail defalarca Şam’ı vurdu düşürülen F-16 dışında bir tepki yok. Devletler doğrudan savaşmaktansa vekillerle savaşmayı tercih ediyor.
Ya da “devlet” gerçekliğine tabi olmanız gerekir. Eğer uzun vadeli plan yapıyorsanız yanınıza imkân ve kabiliyeti olan diğer devletleri çekmelisiniz. Rakka’yı PKK’ya verdiğiniz hava ve Özel Kuvvetler desteğiyle ele geçirebilirsiniz ama PKK’yla birlikte Rakka’yı yönetemezsiniz. Şii milislerle muhalefete karşı alan kazanırsınız ama asıl fark yaratan Rusya’dır İran’dır. Devlet dışı aktörler hedefinize ulaşmak için bir araçtır, kullanım alanları sınırlıdır.
Bu gerçekliklerin yanına bölgesel ve küresel gelişmeleri yazalım: İran’ı sınırlandırmak ABD’nin en büyük gündemlerinden birisine dönüşüyor, bunun ilk adresi Suriye. Irak zor lokma, Yemen bir çıkmaz sokak, Lübnan’da işler iyi gitmedi. Şu an İran’ın nüfuz merkezine dönüşen Suriye sahası İran’ı sınırlandırma için en uygun yer. Rusya ile Batı arasında çok sert bir bloklaşma yaşanıyor. Retorik yükseldi, diplomatlar kovuluyor. Rusya ile İran’ın Suriye vizyonlarında ayrışmalar ortaya çıkıyor. İdlib, Afrin, hatta Astana’nın çerçevesi konusunda fikir ayrılıkları bariz. ABD’nin PKK’yla birlikte elinde tuttuğu bölge tarım ve enerji açısından Suriye’nin en az 4’te üçünü içeriyor. Rejim-İran çatışma sonrası sürdürülebilir bir yönetim kurmak için bu bölgeyi ABD’ye bırakma lüksüne sahip değil.
Hal böyleyken mevcut kutuplaşma ve dondurulmuş çatışmaların (ABD-Rusya, Rusya-İran, PKK-Rejim vs.) erimeye başladığı bu dönemde pozisyonunu Afrin’le birlikte yükselten Türkiye ile herkes görüşmek ister. Suriye’de ve mücavir alanlarda sürdürülebilir ve uzun vadeli stratejilerin yolu Türkiye’yle işbirliğinden geçer. Son günlerde Ankara’nın yoğun diplomatik trafiğini bu açıdan okumak lazım.[Akşam, 30 Mart 2018]