SETA > Yorum |

Türkiye'nin Yeni Ortadoğu Vizyonu

Türkiye bölge ülkeleri ile arasına mesafe koyarken, ABD başta olmak üzere batılı ülkeler, Ortadoğu'yu şekillendiren etki gücüne ulaştılar.

Ortadoğu'daki köklü siyasal ve toplumsal değişimler bölgesel ve küresel dengeleri yeniden şekillendirmekte, sömürge döneminin kalıntılarını ve tortularını kademeli biçimde siyaset sahnesinden uzaklaştırmaktadır. Ortadoğu'da geriye dönüşü olmayan halk hareketleri en çok Batı'nın koruma şemsiyesi altında vesayet, baskı, sindirme, güvenlik ve ulufe dağıtma politikaları ile günümüze kadar gelmiş yönetimleri hedef almaktadır. Çünkü bu yönetimlerin toplumsal tabana dayalı meşruiyetinin bulunmadığı genel kabul gören bir gerçekliğe tekabül etmektedir.

Ortadoğu'da sömürge sonrası kurulan ve soğuk savaş döneminde pekiştirilen eski düzenin artık sürdürülemez olduğu aşikâr. Siyasal meşruiyet sorunlarına bir de ekonomik krizler, fırsat eşitsizliği ve halkın kendi kaderine yön verme iradesinin kuvveden fiile geçmesi faktörleri eklenince, önümüzdeki on yıllar boyu sürecek büyük değişimin ateşi yakılmış oldu. Ortadoğu tarihinin artık yerli ve yabancı hâkim güçler tarafından değil, bu kez bölge hakları tarafından yazıldığı bir dönemden geçiyoruz. Fransa, İngiltere ve İtalya gibi sömürge ülkeleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'dan çekilmek zorunda kaldıklarında yerlerine diktatörleri bırakmışlardı. Bugün bölge haklarının yapmaya çalıştığı şey, sömürge mirasından kurtulmaktır.  

TÜRKİYE ORTADOĞU'DAKİ DEĞİŞİMİN NERESİNDE?

Özallı yıllara kadar Türkiye, Ortadoğu'ya soğuk bakan, sıcak ilişkiler kurmayan, bölge ülkeleri ile arasına mesafe koymaya özen gösteren bir ülke görünümündeydi. Türk dış politika eliti de kurucu ideolojinin tercihleri doğrultusunda, batı ile ilişki kurmayı daha fazla önemsiyor, modernleşmenin adresi olarak gördüğü bu kampta yer almayı tercih ediyordu. Ekonomik gelişme ve ülke güvenliğinin sağlanması açısından Türkiye'nin çıkarı, bölge ülkeleri ile yakın ilişkiler kurmasını gerektirmesine rağmen, Türk dış politikasının ana kaygısı bu rasyonel gerçeklerden ziyade ideolojik bir çerçeve de gelişti. Bu yaklaşımın baskın olduğu dönemlerde Türkiye, özgün bir Ortadoğu vizyonu geliştiremedi çünkü kendisini bu bölgenin bir parçası ve öznesi olarak değil, Batı ittifakının bir üyesi olarak gördü. Böylece Türkiye, yüzyıllarca aynı coğrafyayı paylaştığı halklar ve ülkeler ile olan bağını güçlendiremedi, tarihi ve kültürel bağlarından doğan ince gücünün farkına bile varamadı. 

Türkiye bölge ülkeleri ile arasına mesafe koyarken, ABD başta olmak üzere batılı ülkeler, Ortadoğu'yu şekillendiren etki gücüne ulaştılar. Türkiye de ister istemez içinde yer altığı ittifakın seçenekleri doğrultusunda, bir anlamda kendisine dayatılan bölge politikalarının tutsağı oldu. Kendine özgü bir bölge vizyonu ortaya koyamadığı için Türkiye, en yakın komşuları ile dostane ilişkiler bir yana normal ilişkiler dahi kuramadı. Soğuk Savaş döneminde NATO şemsiyesi altında yer alan Türkiye (Kıbrıs'a müdahale istisna tutulursa) bağımsız bir dış politika izlemekten çok içinde yer aldığı blok içinde belirlenen öncelikleri takip etti. 

YENİ SİYASAL ELİT, YENİ ORTADOĞU VİZYONU

Son yıllarda, Türk dış politikası, içe kapanık ve güvenlik tehdidi temelli bir dış politikadan bölgesel ve küresel aktörler