Pandemi, ortaya çıkardığı birçok kriz ve problemin yanı sıra küresel yoksulluk üzerinde önemli sorunlara neden oldu. İstihdam piyasasının dışına çıkan alt gelir grupları dünya genelinde işsizliğin 200 milyondan fazla artmasına sebebiyet verdi. Salgının başlangıcından iki yıldan fazla süre geçse de istihdam dışına çıkanların hepsi işlerine geri dönemediler. Orta gelir grupları refahlarındaki azalma ve artan yaşam maliyetleriyle krizi daha fazla hissederken küresel yoksulluk artış gösterdi. 2022'de Ukrayna Savaşı'nın neden olduğu enerji ve gıda krizleri ise süreci daha kötü etkiledi. Artan enflasyon da aşırı yoksul kesimler üzerinde yıkıcı etki yarattı. Birleşmiş Milletlere göre 2022-2023 döneminde Afrika, Latin Amerika ve Güneydoğu Asya'da alt gelir grupları gelirlerinin yüzde 40'dan fazlasını gıdaya harcamak zorunda kaldılar. Salgının başında dünya genelinde 641 milyon kişi aşırı yoksul olarak kabul edilirken 2020'de bu rakam 713 milyona çıkarak 2016'daki seviyesine geri geldi. Pandeminin olmaması halinde 2022'de 581 milyona düşmesi beklenen aşırı yoksul sayısının 130 milyondan fazla arttığı görülüyor.
Gıda krizinin ulaştığı mevcut konum göz önüne alındığında ise yoksulluğun dünya genelinde artış gösterebileceği söylenebilir.
Kronik hale geldi
Mozambik, Zambiya, Nijerya, Kenya ve Etiyopya kronik yoksullukla mücadele eden ülkelerin başında geliyor. Dünya Bankasına göre günlük satın alma gücüne göre 2,15 doların altında yaşamını sürdüren nüfus kronik yoksul olarak kabul ediliyor. Mozambik (yüzde 60), Zambiya (yüzde 60) ve Nijerya (yüzde 30) gibi ülkeler salgının ardından kronik yoksullukla mücadelede daha fazla zorlanmış ve kronik yoksul oranlarında artış görülmüştür. Afrika kıtası kronik yoksullukta öne çıkarken tedarik, enerji ve gıda krizlerinden de en fazla etkilenen coğrafya olmuştur. Ukrayna Savaşı'nın başlamasıyla küresel gıda enflasyonunun iki katına çıkmasıyla daha da derinleşen Afrika'daki yoksulluk krizine yetersiz kamu kaynakları eşlik etmiştir. Yurt dışından gerekli finansmana erişimi kısıtlanan devletler krizle mücadelede gerekli önlemleri alamamıştır. Gıda krizine ek olarak enerji fiyatlarında meydana gelen aşırı yükseliş dünya genelinde enflasyonun yükselmesine neden oldu. Merkez Bankaları enflasyonla mücadele için faizleri artırmayı seçerken az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler süreçten negatif etkilendiler. Küresel durgunluk endişelerinin de dünya genelindeki istikrarsızlara etki etmesi muhtemel. Sri Lanka, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerde yaşanılan kur krizleri ise ülkelerdeki yoksulluk seviyesini ciddi anlamda etkiledi. Özellikle Lübnan'da son 3 yılda kurlarda yaşanılan 30 katlık artış aşırı yoksul ve yoksul kesimleri daha zorlu şartlara mahkûm etti. Ülkenin içinde bulunduğu krizden dış finansmanla kurtulması ise artan küresel faiz oranları nedeniyle daha maliyetli hale geldi.
Bir kısır döngü
Dünya nüfusunun yüzde 9'dan fazlasını oluşturan bir kesimi aşırı yoksul olarak kabul ediliyor. 2015'de yüzde 10'nun üzerinde olan mevcut rakam bir iyileşmenin yaşandığını, ancak salgınla birlikte sürecin tersine döndüğünü gösteriyor. Pandeminin ortaya çıkardığı sorunlara ek olarak yaşanılan yoksulluk döngüsü az gelişmiş ülkeleri daha derinden etkiledi. Birleşmiş Milletlere göre az gelişmiş ülkelerde aşırı yoksul kesimlerin büyük kısmını gençler oluşturur. Nüfus artış hızları gelişmekte ve gelişmiş ülkelere göre çok yüksek düzeyde olan az gelişmiş ülkeler hem nüfus artışıyla hem de yoksullukla mücadele etmek zorunda kalıyor. Aşırı yoksul kesimler arasında kadınlar en büyük yoksul grubu oluşturuyor. Temiz su, gıda ve eğitim gibi temel insan ihtiyaçlarına erişimi çok daha kısıtlı olan aşırı yoksul kesimler yaşanılan döngü nedeniyle nesiller boyu aşırı yoksulluktan çıkamıyorlar. Uluslararası kuruluşların yaptığı araştırmalara göre bölgelere göre farklılık göstermekle birlikte yoksulluktan çıkış iki veya üç nesil sürebiliyor.
Günlük 3,2 ve 5,5 dolar gelirin altında yaşayan nüfus yoksul olarak kabul ediliyor. Dünya üzerinde 3,3 milyar kişinin geliri günlük 5,5 doların altında yer alıyor. 3,2 dolar yoksulluk seviyesi olarak alındığında ise 1,9 milyar kişinin orta düzeyde yoksulluk çektiği görülüyor. Aşırı yoksul nüfusa göre gelirleri daha iyi bir seviyede olmalarına rağmen yoksulluktan çıkışın pandemi sonrası zorlaştığı söylenebilir. 2010-2019 döneminde yoksulluk oranı dünya üzerinde gerilerken Angola, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Güney Sudan gibi ülkelerde artış gösterdi. Venezüella, Yemen ve Suriye gibi ülkelerde iç istikrarsızlıklar nedeniyle yoksul sayısı milyonlarca kişiyi genişleyecek şekilde yükseldi. Birleşmiş Milletler dünyadaki yoksulluğu azaltmak için çalışmalar yürütse de az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde meydana gelen iç ve dış şoklar sürecin yönetimini zorlaştırıyor. Az gelişmiş ülkelerde kamu otoritesi yeterince gelişmemişken toplumun büyük çoğunluğu yoksul olarak kabul ediliyor. Kamunun büyük oranda vergi gelirlerinden yoksun oluşu ve yolsuzluğun bir problem olarak öne çıkışı yoksulluk ile mücadelede ilerlemeyi sınırlı tutuyor.
2025'de 535 milyona düşmesi beklenen aşırı yoksul nüfusun gerçek anlamıyla yoksulluktan çıkmasının daha zorlu olduğu ise bir gerçek. Yoksul olan toplam nüfusunda 2026'da 2,98 milyar kişiye düşmesi ve 370 milyondan fazla kişinin yoksulluktan çıkması bekleniyor. En büyük yoksul grup azalmasının da günlük 3,20 dolardan az gelire sahip kişilerde olması ihtimal dâhilinde. 2026'da dünya nüfusunun yüzde 36'sının hala yoksul olması beklenirken 2010'lardaki rakamlara göre bir iyileşme olabilir. Ancak problemin temelde çözümü için uzun yıllar daha zaman gerektiğini söylemek mümkün. Küresel enflasyonun günümüzde ciddi bir krizi dönüştüğü göz önüne alındığında yoksul olarak kabul edilen 3,3 milyar kişinin yaşamının daha fazla zorlaştığı söylenebilir.
Yoksullukla mücadele
2010-2023 yıllarında yoksullukla mücadelede büyük başarı elde edinildi. Tedarik, enerji ve gıda krizleri nedeniyle tekrar yükselişe geçen yoksulluk 2030'lara doğru ciddi anlamda düşüşe geçebilir. Ancak Ukrayna Savaşı'nın yarattığı gıda krizi süreci sekteye uğratabilir. 1990-2020 döneminde Çin, Hindistan ve Endonezya yoksullukla mücadele konusunda büyük başarı elde eden ülkeler. Çin 30 yılda 780 milyondan fazla kişiyi yoksulluktan çıkarmış aynı dönemde Hindistan 260 milyon kişiyi yoksul sınıflandırmasının üstüne taşımıştır. Endonezya'da yoksul nüfus 2010'da yüzde 19 gibi yüksek bir seviyede iken 2019'da yüzde 2'ye kadar düşmüştür. Ancak Afrika için aynı başarı düzeyinden söz etmek henüz mümkün değil. Dünyada en fazla yoksul nüfusun yaşadığı kıta az gelişmiş ülkelerin yoğunlukta olduğu kronik bir yoksulluk döngüsü içerisindedir. Bu yoksulluk döngüsünün temel sebepleri arasında sömürgecilik, yolsuzluk ve altyapı eksikliğinin büyük payı var. 2010-2021 döneminde Afrika'da aşırı yoksul nüfus 416 milyondan 457 milyona çıkmıştır. Latin Amerika'da da 1 milyonluk bir artış söz konusudur. Güney ve Doğu Asya'da ise ciddi bir düşüş gözlenmektedir. Salgının etkisiyle yoksul kesimlere verilen destekler artış gösterse de az gelişmiş ülkelerde yolsuzluk nedeniyle yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşması pek mümkün değildir. Bu nedenle Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların yoksul kesimlere daha rahat ulaşımı sağlanabilir. Sonuç itibariyle salgın sonrası küresel yoksullukta ve özellikle kronik yoksullukta yükseliş görülmüştür. Gıda ve enerji krizleri ise süreci daha da zorlu hale getirmiştir.
[Star, 18 Şubat 2023].