Yunanistan, Doğu Akdeniz’de Türkiye ile yaşadığı sorunlara AB’yi de ortak etmek istiyor. Bu şekilde askerî açıdan Türkiye karşısındaki güçsüzlüğünü AB’nin desteğiyle dengelemek istiyor.
Öyle görünüyor ki, bunu sadece Yunanistan yapmıyor.
Doğu Akdeniz’in bir başka cephesi olan Libya’da Türkiye karşısında düştüğü ters pozisyondan kurtulmak için Fransa da AB’yi Ankara karşısında devreye sokmaya çalışıyor.
Her ikisi de AB yaptırımları yoluyla Türkiye’yi Libya ve diğer Doğu Akdeniz meselelerinde geri adım attırmak istiyorlar.
Aslında Fransa askerî güç açısından bakıldığında Türkiye karşısında Yunanistan gibi dezavantajlı bir konumda değil. Nükleer silahlara sahip, yıllık askerî harcamaları Türkiye’nin 2-3 katı olan ve Afrika’da sayısız dış müdahale tecrübesi olan bir ülkeden bahsediyoruz.
Buna rağmen Fransa’nın Türkiye karşısında AB’yi devreye sokmaya çalışmasının iki ana nedeni var.
Bunlardan ilki Libya’da uluslararası camia tarafından meşru kabul edilen Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükûmetini (UMH) destekleyen Türkiye karşısında, isyancı Hafter güçlerini desteklediği için gayrimeşru bir pozisyonda bulunan Paris’in AB’yi devreye sokarak konumunu güçlendirmek istemesidir. Türkiye’nin desteği sayesinde UMH güçleri son dönemde Fransa, BAE ve Rusya tarafından desteklenen Hafter karşısında ciddi başarılar elde etti ve Sirte-Cufra hattının kurtarılması için yeni bir saldırıya hazırlanıyor.
Fransa, desteklediği Hafter’in çöküşünü önlemek için bu saldırıyı engellemek istiyor ve bunun için AB’yi devreye sokarak Türkiye’ye baskıyı artırmasının işe yarayacağını düşünüyor. AB’nin desteğiyle sıkıştıracağı Türkiye’nin Libya’da geri adım atmak zorunda kalacağı beklentisi içerisinde.
Paris’in Ankara karşısında AB’yi oyuna dâhil etme çabasının ikinci nedeni ise, bu şekilde Türkiye ile girdiği mücadelenin diplomatik, ekonomik ve askerî maliyetini azaltacağını düşünmesidir. AB üyesi olan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Türkiye ile yaşadığı sorunları gündeme getirip Avrupa’da Ankara’ya karşı bir atmosfer oluşturmak istiyor. Zira Libya konusunda kendisi de İtalya gibi Avrupa ülkeleriyle sorun yaşadığı için bu meselede Türkiye karşısında AB’yi arkasına almasının mümkün olmayacağını biliyor.
Yunanistan ve GKRY ile ilgili sorunlarda ise AB içerisinde Türkiye’ye yönelik karşıtlığın daha yüksek olduğunu bilen Fransa, özellikle bu konuları kaşıyarak Brüksel’den Ankara’yı zorlayacak yaptırım kararları çıkarmak istiyor.
Fransız Cumhurbaşkanı Macron’un, Türk ve Fransız savaş gemileri arasında Libya açıklarında yaşanan gerilimi önce NATO’nun sonra da AB’nin gündemine taşıyıp Türkiye’ye karşı yaptırım talep ettiğini ancak bu girişimlerinde başarısız olduğunu biliyoruz. Buna karşılık AB’nin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sondaj ve sismik arama faaliyetleri nedeniyle Ankara’ya karşı sınırlı da olsa bir yaptırım kararı almış olması, Paris’e Ankara karşısında Brüksel’de nereden yürüyeceği konusunda ipucu veriyor. AB, 18 Ekim 2019 tarihindeki genel yaptırım kararının ardından Şubat 2020’de Kıbrıs açıklarındaki sondaj faaliyetleriyle bağlantılı olarak TPAO’nun iki üst düzey yöneticisini yaptırım listesine almıştı.
Fransa, Türkiye’nin Libya’daki faaliyetleri konusunda değil de Yunanistan ve GKRY ile Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarına dair yaşadığı sorunlar konusunda AB kurumlarını Ankara’ya karşı harekete geçirebileceğini düşünüyor. Macron’un perşembe günü Elysee Sarayı’nda ağırladığı Rum lider Anastasiadis ile görüşmesinin ardından Türkiye’yi hedef alan sert sözleri bu politikaya hizmet ediyor.
Bu noktada AB’ye ve dönem başkanı Almanya’nın Başbakanı Merkel’e çok iş düşüyor.
Fransa’nın Libya meselesinde AB’yi Türkiye karşısında istismar etmesine şimdiye kadar izin vermediler. Aynı tavrı Yunanistan ve GKRY ile yaşanan sorunlar konusunda da gösterecekler mi yoksa bu meselede Fransa’nın peşine takılıp Türkiye ile ilişkileri iyice riske mi atacaklar?
Uluslararası Deniz Hukuku’nun temel kurallarından biri doğrultusunda, adaların deniz yetki alanlarının sınırlı olacağını ileri süren Türkiye karşısında Yunanistan ve GKRY’nin maksimalist taleplerine ve onların Ankara ile yaşadığı anlaşmazlığı kendi çıkarları için kullanmak isteyen Fransa’nın ihtiraslı politikalarına destek vermesi AB’nin yapacağı ciddi bir hata olur.
[Türkiye, 25 Temmuz 2020].