Hepimize geçmiş olsun, hepimizin başı sağ olsun. Ne söylesek kafi değil, ne kadar üzüldüğümüzü dile getirecek kelime yok. Gözyaşlarımız kurudu, canımız yanıyor. Yaralarımız taze, kabuk bağlamak bir kenara kanaması devam ediyor. Bu cümleleri yazarken çekiniyorum, utanıyorum, sadece ve sadece sürece katkı sunabilir mi diye avunuyorum.
Yeniden bir depremle sınav olduk. Bu kez o kadar büyük bir sınav ki "yüzyılın felaketi" tanımlamaları hafif kalıyor. Canlarımız için mücadele devam ediyor. Afet yönetiminde başarılı mücadelenin temel unsurlarından birinden bahsetmek istiyorum ben de: Yönetişim ve iş birliği.
Yönetişim, devlet ve devlet dışı aktörlerin birlikte hareket ettikleri, karar süreçlerini iyileştiren, yönetimi etkinleştiren sihirli bir kelime. Kamu Yönetimi Sözlüğü[i] yönetişimi; "Bir toplumsal ve politik sistemdeki ilgili bütün aktörlerin ortak çabalarıyla elde edilen sonuçların oluşturduğu yapı ya da düzen" olarak tanımlıyor. Dolayısıyla yönetişim, bir tür etkin iletişim ve etkileşim sistemi, birlikte yönetim algısı olarak nitelenebilir. Burada aktörlerin her biri politikalar için paydaşlar kabul edilir ve kamu, özel sektör ve devlet dışı örgütlenmeler arası bir güç bağımlılığına da işaret vardır.
Tarihsel kökenleriyle, gelişim nedenleriyle şu an ilgilenmiyorum, çünkü bu kavram birliktelik vurgusuyla yönetim adına önemli bir olumlu vurguyu içeriyor. Yönetişim yaklaşımı hem karar sürecini iyileştiren hem de kamu hizmetlerinin sunumunda kapasite artışına olanak sağlayan bir yaklaşım. Yönetişim dediğimizde birbirleriyle bağlı ama birbirlerinden bağımsız aktörlerden söz ediyoruz ve bu aktörler sürekli olarak birbirleriyle etkileşim içerisinde hareket ediyorlar.
Afet yönetimi açısından yönetişim, tam bir ideal yapılanma anlayışı sunuyor. Burada kamu gücü; özel sektör ve sivil toplum aktörleriyle olan ilişkide bir kolaylaştırıcı görevi üstlenmektedir. Yani çok aktörlü yönetim modelinde bir tür koordinatör olarak işlev görecektir. Burada sivil toplum örgütlerinin ya da özel sektörün etkin katılımının teşvik ediliyor olması, afetle mücadele ve iyileştirme aşamalarında daha etkin bir kapasiteyi sağlayacaktır. Yönetişimci bir afet yönetimi yaklaşımı hem ihtiyaçların belirlenmesini hem de etkin ve etkili kaynak kullanımının sağlanacağı da unutulmamalıdır. Özellikle son dönemdeki teknolojik gelişmeler bir yandan küreselleşme lehinde bir araç rolü oynamakta, öte yandan yönetişimci yapıları mümkün kılmakta ve hızlandırdığı bilgi akışı sayesinde yönetişimin uygulanması için gerekli koşulları hazırlamaktadır.
Üçüncü sektör olarak kabul gören sivil toplum, kamu ve özel sektörün tamamlayıcısı olarak süreçte rol oynamaktadır. Sivil toplum örgütleri ağırlıkla afetlerde insan kaynağı oluşturan bir tür gönüllü kaynak olarak görülmektedir. Bu nedenle daha çok bu kaynakların yönetimi, eğitimi, koordinasyonu üzerinde durulmaktadır. Öte yandan bu yaklaşım gerekli ama eksiktir. Günümüzde sivil toplum örgütlerin yalnızca afetler sırasındaki ve acil müdahalelerde ya da sonrasındaki iyileştirme faaliyetlerinde değil; kapasite geliştirme, analiz, organizasyon ve entegrasyon süreçlerinde yer almaktadırlar. Uluslararası örneklerde risk ve afet yönetiminde politikaların belirlenmesi noktasında da aktif olarak görev alan sivil toplum örgütleri özellikle yerel düzeyde planlama ve strateji belirleme süreçlerinde etkin olmaktadırlar.
Türkiye açısından Afet ve Acil Durum Danışma Kurulu, farklı kamu kurum ve kuruluşları, öğretim üyeleri ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan temsilcileriyle politika belirleme açısından aktörler arası iş birliğine bir örnek. AFAD Gönüllülük Sistemi ise sivil alana yayılan bir yaklaşım olması hasebiyle ikinci örnek. Ancak çok kritik bir diğer boyut ise sivil toplum kuruluşlarıyla oluşturulan kurumsal iş birlikleri. Bu nokta çok önemli, çok kritik. Müdahale döneminde olduğumuz şu süreçte sivil toplum kuruluşlarının çabaları, gönüllülerin çabaları o kadar değerli o kadar önemli ki bu çabalara ket vuracak her türlü açıklama tehlikeli. Sivil toplum kuruluşlarının çabalarını destekleyen, birlikte hareket ederek kapasite artışını sağlayan, iş birliği içerisinde afetzedelere yönelen her bir emek Türkiye için bir kazanç. İşte bu yüzden iş birliği ve yönetişim, afet yönetiminde kıymetlidir.
Özellikle, "insan ilişkilerinin, ekonomik, siyasi ve toplumsal örgütlenmelerde yerel ölçekten bölgeler arası, kıtalar-arası ve küresel ölçeğe sıçraması"[ii] olarak tanımlanan küreselleşmenin de etkisiyle bir boyut ulusal aktörleri içerirken diğer bir yanında uluslararası aktörler yer alır. Küreselleşme ülke içi dinamikleri etkilerken ve özellikle ekonomik, hukuki, siyasi, idari benzeşimler yoluyla yönetim yapılarında değişimleri tetiklerken diğer taraftan küresel aktörler arası iş birliği imkânlarını da doğuruyor.
Yönetişimin iş birliğine dayanan afet yönetimi anlayışı yalnızca ulusal değil, uluslararası aktörleri de bir araya getirebilmekte. Kızılay ve Kızılhaç birlikte çalışmakta, büyük kriz dönemlerinde ülkeler hem maddi hem teknik yardım seferberlikleriyle birbirlerine destek olmaktadır. Türkiye'nin yaşadığı bu büyük afet için de şimdiye kadar 75 ülke destek sağlamış, binlerce arama kurtarma personeli ve ekipman deprem bölgelerine yönlendirilmiştir. Dün, Türkiye'nin dünyanın dört bir yanına yönlendirdiği yardım çabaları bugün dört bir yandan Türkiye'ye yönelmiştir. İşte bu yüzden iş birliği kıymetlidir.
Yurtiçindeki tüm aktörlerimizin el birliğiyle, yurtdışından ülkemize uzatılan her bir elin iş birliğinde inşallah iyileştirme sürecine geçilecektir. Kamusal, sivil, özel tüm aktörler birlikte güçlüyüz. Yüce Milletimizin seferberliği bize bunu gösteriyor. Şu an topyekün bir mücadeledeyiz. Deprem bölgesindeki tüm canlar, bizim canımız. Canımız yanıyor ama inşallah tez zamanda yaralarımız sarılmaya başlanacaktır.
Kaybettiğimiz canlara Allah'tan rahmet, yaralılarımıza şifa diliyorum.
[i] Ömer Bozkurt, Seriye Sezen, Turgay Ergun, (1998). Kamu Yönetimi Sözlüğü, Ankara: TODAİE, s.274.
[ii] Coşkun, Recai. (2002). Küreselleşme ve Türkiye Eksenli Analizler, İstanbul: Betaş.
[Sabah, 11 Åžubat 2023].