Terör ve ÅŸiddet ülkemizin geleceÄŸi ve kalkınması için harcanması gereken kaynakların bir kısmını tüketiyor, sosyal barışı tehdit ediyor ve ince gücüne zarar veriyor. Demokrasi, insan hakları, eÅŸitlik, özgürlük ve adalet gibi deÄŸerlerin toplumsal barış, ulusal, bölgesel ve küresel iliÅŸkiler açısından önem taşıdığının sık sık vurgulandığı günümüzde, bu deÄŸerlerle çeliÅŸen ÅŸiddet ve terör eylemlerinde göze çarpan bir artış var. Terörün ekonomik maliyetinin yüksekliÄŸini biliyoruz. Ä°stikrar ve barış ortamında bu zararlar zaman içinde telafi edilebilir. Ancak insani ve toplumsal maliyetinin telafi edilmesi mümkün olmayacaktır, terör ve ÅŸiddet sarmalı yeni hedef ve düÅŸmanlar yaratmakta, bireysel ve toplumsal travmalara yol açmaktadır.
Terör, uzlaÅŸma ve hoÅŸgörü kültürünün sosyal zeminini zayıflatarak ortak yaÅŸam alanlarını ve ortak gelecek kurgularını imkânsız hale getirmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle terörün insani ve toplumsal maliyetlerinin neler olabileceÄŸi üzerine sosyolojik analizler yapmak ve toplumsal araÅŸtırmalar yapmak durumundayız. Artık herkes biliyor ki sadece güvenlik perspektifi ile ÅŸiddet ve terörü anlamak ve önlemek mümkün deÄŸil. Bu nedenle yeni bakış açıları, ortak anlayışlar ve bir gelecek vizyonu geliÅŸtirmek zorundayız. Politikacılar, aydınlar, düÅŸünce kuruluÅŸları ve üniversiteler sosyolojik araÅŸtırmalara önem vermeli, terörün toplumsal köken ve sonuçlarını enine boyuna tartışmalıdır.
NÄ°ÇÄ°N SORUSU YETERÄ° KADAR Ä°RDELENMÄ°YOR...
Siyaset bilimi ve uluslararası iliÅŸkiler çerçevesi terör ve ÅŸiddetin anlaşılmasına önemli katkılarda bulunmaktadır. Ancak her ne kadar bu çerçeve söz konusu olayların analizinde ufuk açıcı kuramsallaÅŸtırma ve açıklamalar üretse de konunun sosyolojik bir gözle de ele alınmasında yarar vardır. Ne var ki Türkiye'de sosyologların ÅŸiddet ve teröre iliÅŸkin araÅŸtırma ve kuramsallaÅŸtırmalarının kapsamlı ve doyurucu olduÄŸunu söylemek zordur. Birçok ülkede gözlenen siyasal ÅŸiddet aslında aynı zamanda sosyal bir soruna da iÅŸaret etmektedir. Ancak bu sorunun ne olduÄŸu, neden kaynaklandığı ve nasıl anlaşılması gerektiÄŸi gibi sorular, günümüzde terörle ilgili tartışmalarda çoÄŸunlukla sosyolojinin imkânları kullanılarak ele alınmamaktadır.
Åžiddet ve terör sadece güvenlik perspektifi ile anlaşılamayacağına göre bu kavramlarla birlikte düÅŸünülmesi gereken, amaçlar, araçlar, çevre, motivasyon, talepler, olaylarda aktif veya pasif yer alanlar, etkilenenler ve kurbanlar gibi bir dizi etken zincirinin bütün yönleri ile ele alınmasının gerekliliÄŸi ortadadır. Åžiddet ve teröre iliÅŸkin sosyolojik analizi diÄŸer yaklaşımlardan farklı kılan en önemli faktörlerden biri, bu olayların doÄŸasına iliÅŸkin deÄŸiÅŸim ve etkileÅŸim zincirinin bütün halkalarının bir deÄŸiÅŸken ve veri olarak, analiz sürecinde deÄŸerlendirmeye alınmasıdır.
Åžiddet ve terör olaylarına iliÅŸkin siyasal yaklaşımlar daha çok bu olayların amaçlarına (siyasi taleplere) yoÄŸunlaÅŸtıkları, hukuki yaklaşımlar ise konuyu daha çok biçimsel ve normatif bir düzlemde (amaç-araç-sonuç baÄŸlamında) deÄŸerlendirme eÄŸiliminde olduÄŸu için, sosyolojik yaklaşımın, bu olayların daha kapsamlı açıklanmasına ve orta/uzun vadede karşı önlem alınmasına imkân tanıdığı söylenebilir. Ancak Türkiye'de teröre iliÅŸkin sosyolojik araÅŸtırmaların hâlâ baÅŸlangıç aÅŸamasında olduÄŸunu not etmeliyiz ki bu durum özellikle üniversitelerimizin bu konuda toplumsal taleplere cevap veremediÄŸini göstermektedir.
Terörle ilgili günümüzdeki literatüre bakıldığında, bu tür olaylara iliÅŸkin tanım ve açıklamaların odak noktasını "siyasi amaçlı ÅŸiddet eylemi" vurgusunun oluÅŸturduÄŸu görülür. Bu odak noktasından hareketle yapılan analizlerde de daha çok terörün bir araç ve yöntem olarak seçildiÄŸi, siyasal taleplerin yerine getirilmesi için askeri ve sivil hedeflere yönelik saldırıların düzenlendiÄŸi, ÅŸiddet ve terörün artık sınır ötesi eylemlere dönüÅŸtüÄŸü, kamuoyunda korku ve panik yarattığı ve bu tür eylemlere karşı alınacak siyasi, hukuki ve güvenlik tedbirlerinin neler olması gerektiÄŸi, ayrıca ÅŸiddet ve terörün nasıl önlenebileceÄŸi üzerinde durulmaktadır. Daha açık bir ifade ile ÅŸiddet ve terör eylemleri söz konusu olduÄŸunda hem analizler hem de çözüme iliÅŸkin görüÅŸler söz konusu eylemlerin yaÅŸanması, hedeflerine yönelik saldırıların görünür hale gelmesi ve kamuoyunu etkisi altına almasıyla baÅŸlamaktadır. Bu anlamda baÅŸlıca analiz ve açıklama odağı ÅŸiddet ve terör olaylarının "nasıl" olduÄŸunu merkeze almakta ancak "niçin" sorusuna cevap imkânı saÄŸlayan sosyo-politik arka planı ve küresel toplumsal deÄŸiÅŸimlerle ilintisini, yani sosyolojik kökenlerini yeterince dikkate almamaktadır.
Bu bakış açısının ağırlıklı olarak tercih edilmesi, "nedenler" üzerinde derin analizler yapılması yerine "sonuçlar" üzerinde tartışma yapılmasına ve kuramsal açılımların kilitlenmesine yol açmaktadır. Ä°ÅŸte bu noktada "niçin" sorusunun cevaplanması, ÅŸiddet ve terör olaylarının toplumsal kökenlerinin gözden geçirilmesi, birey ve grupların hangi neden ve süreçlerin etkisiyle, ne toplumsal ne de siyasal olarak kabul görmeyen yöntemlere baÅŸvurarak taleplerini dile getirmeleri, siyasi aktörler ve kamuoyunu etkileme ve yönlendirme giriÅŸimlerinin deÄŸerlendirilmesi anlamlı olacaktır.
Artık ÅŸiddet ve teröre baÅŸvurmanın siyasal ve stratejik nedenlere baÄŸlı bir seçenek olduÄŸunu, bu eylemlerin bazı psikolojik ve sosyal faktörlerin istenmeyen sonuçlarından çok, mantıklı ve stratejik bir seçim olduÄŸu gerçeÄŸini görmeliyiz. Yani terör ve ÅŸiddet faaliyetlerinin tümünü akıldışı ve patolojik olgular olarak görmek yanlıştır. Sosyolojik analizlerle beslenmeyen ve zenginleÅŸtirilmeyen siyasal ve normatif yaklaşımların, ÅŸiddet ve terör konusuyla ilgili analizleri "güvenlik" ve "tehdit" bakış açılarının belirlediÄŸi kısır bir döngüye mahkûm etme riski yüksektir. Bu riskin ortadan kaldırılması, geniÅŸ çaplı toplumsal etki yaratma ve kamuoyunu yönlendirmeyi amaçlayan ÅŸiddet ve teröre baÅŸvurma davranışının gerisindeki olası motiflerden her birinin analizini gerekli kılmaktadır. Teröristleri sadece mantık dışı paranoyak birer fanatik olarak görmek ve böyle kalıp yargılarla deÄŸerlendirmek onların zihin yapıları ve davranış kalıplarının çözümlenmesine engel olabileceÄŸi için, aşırılık yanlısı grupların sahip olabilecekleri potansiyel zarar verme güçlerinin de görmezden gelinmesine yol açabilir. Ayrıca terörün toplumsal temellerine iliÅŸkin bilgilerin yetersiz oluÅŸu üstünkörü genellemeler yapılmasına neden olmaktadır.
ÜNÄ°VERSÄ°TELER TERÖR KONUSUNU ÇALIÅžMALI
Åžiddet ve terör, karmaşık süreçlerin ve çok sayıda deÄŸiÅŸkenin ürünü olarak ortaya çıkar. Bu nedenle ÅŸiddet ve terörü siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel ve güvenlik baÄŸlamlarından soyutlayarak, bir veya birkaç deÄŸiÅŸkene indirgeyerek anlamak ve açıklamak mümkün görünmemektedir. Åžiddet ve terör iç içe girmiÅŸ süreç ve etkenlerin sonucudur. Aynı ÅŸekilde bu tür davranışları sergileyen gruplara katılanlar karmaşık sosyal, psikolojik ve siyasal etkenlerin yönlendirmesiyle ÅŸiddet, çatışma ve terör eylemlerinde rol almaktadır. Åžiddet ve terörün sosyolojik kaynakları söz konusu olduÄŸunda bu karmaşık süreç, etken ve faktörlerin göz önünde bulundurulması, bireysel ve toplumsal davranış ve tercihleri yönlendiren siyasi ve ekonomik deÄŸiÅŸkenlerin de toplumsal etkiler yaptığı unutulmamalıdır.
Åžiddet, sürtüÅŸme, düÅŸmanlık ve çatışmanın toplumsal yapıyı ve iliÅŸkileri belirgin biçimde etkilediÄŸi sosyalleÅŸme ortamlarında dört ana faktörün buralarda doÄŸup büyüyen ve kimlik edinen kuÅŸakları ÅŸiddet ve teröre sürüklediÄŸi, bir anlamda yeni kuÅŸaklar arasında çatışmacı, ÅŸiddet yanlısı ve terör eylemi gönüllüsü ürettiÄŸi belirtilmektedir. "Åžiddetin yenilenmesi" denilen bu süreçteki faktörleri ÅŸöyle sıralayabiliriz: 1- SürtüÅŸme ve çatışmanın hâkim ve sürekli olduÄŸu çevrelerde çocuklardaki saldırganlık duygusunun normal eÄŸitim, çevre ve sosyal etkilerle bastırılması ve törpülenmesi zor olmaktadır. Aksine, bu tür güdüler denetimsiz kalmakta, kontrol dışına çıkmakta ve ÅŸiddet tarafından özendirilmekte ve teÅŸvik edilmektedir. 2- Åžiddet, sürtüÅŸme, çatışma ve savaÅŸ ortamlarında büyüyenler, ÅŸiddet ve terörü kendini ifade etme ve talepte bulunmanın meÅŸru bir yolu ve yöntemi olarak görmektedir. 3- Åžiddet ve çatışma kuÅŸakları, kendilerini bir maÄŸdur/kurban olarak algılamaya baÅŸlamakta ve içinde yaÅŸadıkları çatışmanın sorumlusu olarak baÅŸkalarını görmektedir. Böyle bir kurban edilmiÅŸlik algısı, maÄŸdurun hayatta kalmak ve varlığını sürdürmek için özel haklarının olduÄŸu ve bunları kullanabileceÄŸi inancını doÄŸurmaktadır. 4- Åžiddetin günlük hayatın parçası olduÄŸu sosyal ortamlardaki ergenler, hayat döngülerinin bu dönemindeki doÄŸal bir geliÅŸmenin sonucu, yani otoriteye karşı direnç gösteren ve baÅŸkaldıran bağımsız bir kimlik inÅŸası sürecinin etkisiyle mevcut siyasal ÅŸartlar ve politik geliÅŸmelerle kendilerini yakından özdeÅŸleÅŸtirmektedir.
Türkiye'deki üniversite sayısı neredeyse 150'ye dayandı. Bunun elliye yakını vakıf üniversitesi. Çok sayıda araÅŸtırma merkezine sahip üniversitelerimizin kaynaklarının bir kısmını, en önemli sorunlarımızdan biri olan terör ve ÅŸiddetin köken ve sonuçlarını analiz etmeyi amaçlayan projelere ayırması gerekir. Sayıları memnuniyet verici biçimde artan bağımsız düÅŸünce kuruluÅŸlarının da bu alanda harcadıkları mesainin artırılması zaruridir. Zira bürokrasinin çarkları içinde bağımsız ve serbest düÅŸünme ve analiz yeteneÄŸinin körelmesi riskine karşı en iyi ilaçlardan biri sivil fikirler ve öneriler olacaktır.