2019’un son ayında Çin’de ortaya çıkan yeni tip koronavirüsün (Covid-19) tedrici şekilde dünyanın birçok bölgesine yayılarak küresel çapta bir salgına dönüşmesi virüsün etkisinin halk sağlığı boyutunun ötesine geçmesine neden olduğu görülmektedir. Dünya ABD ve Avrupa’yı tartışadursun salgının Ortadoğu coğrafyasında hangi boyutlarda olduğunu tam olarak kestirmek pek mümkün görünmemektedir. Bölge fakir ve zengin ülkeleri birlikte barındırmakta ve uzun yıllardır istikrarsızlık ve gerilime şahit olmaktadır. Özellikle devam eden iç savaşlar ve çatışmalar bölgedeki birçok ülkenin sağlık sistemini ve altyapısını zayıflatmıştır. Ayrıca Ortadoğu’nun koronavirüsün ana merkezleri olan Çin ve İran ile jeopolitik ve ekonomik bağlara sahip olması da salgın bağlamında bölgenin karmaşık bir hal almasına neden olmuştur.
Ortadoğu’daki vaka sayısının yüzde 33’üne sahip olan Körfez bölgesi Arap dünyasındaki diğer aktörlerden finansal anlamda daha güçlü olmasına rağmen koronavirüsten çok boyutlu şekilde olumsuz etkilenmektedir. Koronavirüs kaynaklı ilk ölüm 16 Mart’ta Bahreyn’de gerçekleşirken Körfez ülkeleri içerisinde Suudi Arabistan’ın yüzde 39’luk bir payla salgının en fazla etkilediği ülke olduğu görülmektedir. Körfez’in ekonomik anlamda gerek ithalat/ihracat gerekse iş gücü ve sermaye bağlamında dış dünyaya bağımlı olması koronavirüsün oluşturduğu krizin Körfez’e sosyal, ekonomik ve siyasal anlamda çok boyutlu yansıyacağını göstermektedir. Bu anlamda salgının küresel ticareti adeta dondurmuş olması petrol arz-talep dengesini, fiyatlarını ve dolayısıyla Körfez ülkelerinin ekonomilerini sarsmaktadır. Bu anlamda iç krizlerin derinleşmesi siyasal boyutu, yabancı işçiler sosyoekonomik boyutu, uluslararası turizm, yatırım ve ticaret de ekonomik boyutu işaret etmektedir.
Sosyoekonomik Boyut
Körfez ülkeleri barındırdıkları milyonlarca yabancı işçi nedeniyle demografik anlamda özel bir statüye sahiptir. Suudi Arabistan nüfusunun yüzde 35’i ve Suudi özel sektörünün yüzde 80’i, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) çalışma hayatının da yüzde 80’i yabancı işçilere dayanmaktadır. Bu anlamda yabancı işçilerin varlığı Körfez’in koronavirüsle mücadelesinde birçok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. İş gücünün ve mobilizasyonun yabancı işçiler üzerinden devam etmesi Körfez ülkelerinin virüsle mücadelesini zorlaştırmaktadır. Nitekim sayıları oldukça fazla olan yabancı işçiler içerisinde bulundukları yaşam koşulları sebebiyle potansiyel anlamda virüse yakalanma riski en fazla olan şahıslar olarak görülmektedir.
Bu anlamda koronavirüsle mücadele bağlamında Körfez’in karşılaştığı bir diğer sorun da sağlık sisteminin yabancı işçilere bağımlı olması ve henüz tam anlamıyla gelişmemiş olmasıdır. BAE yüzde 85 ve Suudi Arabistan yüzde 70 oranında yabancı sağlık personeli ile çalışmaktadır. Bu oranların BAE’nin 2021, Suudi Arabistan’ın ve Katar’ın 2030, Kuveyt’in 2035 ve Umman’ın 2040 vizyonu kapsamında artırılması hedeflenmiştir. Dolayısıyla yabancı sağlık personeli ve işçilerin virüse yakalanmasının Körfez’in sağlık sistemini doğrudan etkilemesi beklenmektedir.
Öte yandan işçi sayısının yüksek olmasından ötürü virüsle mücadelenin maddi boyutu artmaktadır ve bu durum Körfez’in en önemli kaygıları arasında yer almaktadır. Körfez’deki işçilerin çoğunluğu Çin’e komşu ülkelerden gelmesi ve BAE’de 180 bine yakın Çinlinin istihdam edilmiş olması ülkenin güvenlik alarmlarının çalmasına neden olmuştur.
Yabancı işçilerin Körfez’in koronavirüsle mücadelesinde ikinci noktası salgının oluşturduğu durgunluğun devam etmesiyle yakından alakalıdır. Kriz nedeniyle ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması hatta durma noktasına gelmesi yabancı işçileri çalıştıran işletmeler ve sahiplerinin finansal kayıplarını azaltmak için işçilerin kontratlarına son vermesiyle sonuçlanabilir. Bu durumda işçiler kendi ülkelerine dönmek zorunda kalabilir. Dolayısıyla BAE-Hindistan ilişkilerinde yaşandığı gibi “işçi göçü krizi” meydana gelebilir Ayrıca söz konusu durum Körfez’de ekonomik hayatın donmasıyla da neticelenebilir.
Öte yandan kalabalık ortamlarda yaşamaları ve sürekli mobilize olmalarından ötürü işçilerin virüsün yayılma hızında etkili olduğu tahmin edilmektedir. Bu durum var olan yabancı karşıtlığının artışında önemli bir etken olmuştur. Bu anlamda Kafala sistemi birçok Körfez ülkesinde modern kölelik olarak adlandırılmakta, yabancı işçilere yönelik kötü muameleler basına yansımaktadır.
Başta nüfusunun yüzde 70’i yabancı işçi olan Kuveyt olmak üzere birçok Körfez ülkesinde koronavirüs vakası arttıkça yabancı düşmanlığının da arttığı gözlemlenmektedir. Dolayısıyla virüsün Körfez’in sosyal gerilimlerini de artırdığı söylenebilir. Ayrıca Körfez ülkelerinin vatandaşlarını iş gücüne katmayı hedefledikleri “Suudileştirme”, “Ummanlılaştırma” gibi iş piyasasını millileştirme projeleri de virüsün petrol fiyatlarını dolayısıyla Körfez ekonomilerini derinden etkilemesinden dolayı dondurmuştur. Bununla birlikte koronavirüs bölge siyasetini de doğrudan şekillendirmektedir.
Jeopolitik Boyut
Körfez ülkeleri virüsle mücadele bağlamında ortak adımlar atmaktadır. Bu anlamda dışarıdan gelen uçuşlar askıya alınmıştır. Umman bunun yanında geçici süreliğine vize verilmeyeceğini duyurmuştur. Suudi Arabistan ise hac ve umre başta olmak üzere birçok faaliyeti dondurmuştur. Fakat bu ortak adımlara rağmen 2017’de başlatılan Katar’a yönelik ambargo ve blok siyaseti sona ermemiştir. Ayrıca Suudi Arabistan Şubat’ta düzenlediği Körfez ülkeleri sağlık bakanları toplantısına Katar temsilcisine vize vermeyerek Doha yönetiminin katılmasını engellemiştir.
Bölgedeki gerilimin koronavirüsle birlikte daha da arttığını söylemek pek de abartı olmayacaktır. Bu özellikle ülkelerin birbirlerini suçladıkları propaganda çatışmasında kendisini göstermektedir. Bu anlamda örneğin Kuveytli yetkililer İran’ın Kum şehrinden gelen Şiilerin ülkeye virüsü taşıdıklarını dile getirmiştir. Dahası Irak ve İran’dan gelen uçuşlar askıya alınmış ve bu ülkelerden gelenlerin karantinaya alınması kararlaştırılmıştır.
Kuveyt içişleri bakanı karantinaya girmeyi reddedenleri İran ajanı olmakla suçlamıştır. 4,2 milyonluk nüfusunun yaklaşık 1,3 milyonu Şii olan Kuveyt’in bu tutumu gerek İran ile ilişkilerin gerilmesine gerekse bölgedeki mezhepsel gerilimin devam edip artmasına neden olabilir. Nitekim birtakım akademisyen tarafından koronavirüsün Sünni çoğunluktaki ülkeleri etkilemek için üretilen Şii bir fenomen olduğu iddia edilmiştir. Ayrıca Suudi Arabistanlı analizci Türki Hamad, İranlı mollaların başta Suudi Arabistan olmak üzere koronavirüs salgınını komşu ülkelere karşı silah olarak kullanma ihtimali üzerinde durmuştur. BAE ise virüsü Katar’ı karalamak için bir araç olarak kullanmıştır. BAE’li siyaset araştırmacısı Nura Muteyra virüsün Katar kaynaklı olduğunu iddia etmiştir. Dolayısıyla koronavirüs Körfez siyasetindeki bloklaşmaları derinleştirmiş ve gerginlikleri artırmıştır. Bu durum ise bölgede bir süredir devam eden jeopolitik gerilimlerin artmasına da neden olabilir.
Ekonomik Boyut
Salgının Körfez üzerindeki bir diğer etkisi de ekonomik alanda yaşanmaktadır. Koronavirüsün Körfez ekonomileri üzerine olumsuz etkiler bıraktığı görülmektedir. Nitekim virüsün petrol, turizm, üretim, inşaat ve ticaret gibi Körfez ekonomilerinin bağımlı olduğu sektörlere ciddi ölçüde etkisi olmuştur. Başta Abu Dabi merkezli Etihad ve Dubai merkezli Emirates hava yolu şirketleri olmak üzere birçok Körfez merkezli hava yolu şirketi virüsten dolayı birçok uçuşunu durdurmuş ve bu durum ciddi mali kayıplara yol açmıştır. Bu anlamda Riyad yönetimi de bütçe harcamalarını düşürüp mali tedbirler alacağını duyurmuştur. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s ise Suudi Arabistan’ın “A1” seviyesindeki kredi notunu korurken görünümünü “durağan”dan “negatif”e çevirmiştir. Öte yandan Rusya ile girilen petrol savaşı da Körfez ekonomilerini olumsuz etkilemiştir. Bununla birlikte son yıllarda Körfez’de faaliyetlerini artıran Çin’in virüsten etkilenmesi de Körfez ekonomisini doğrudan etkilemektedir.
Öte yandan koronavirüs nedeniyle etkilenecek olan bir diğer sektörün de turizm olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlamda turizmden önemli gelir elde eden Suudi Arabistan ve BAE büyük kayıplar yaşamaktadır. BAE’nin 2020 Expo Dubai festivalini ertelemesi ekonomisine zarar verirken Suudi Arabistan’ın hac ve umre faaliyetlerini askıya almasıyla birlikte yıllık gelirinde yüzde 2 azalmayla karşılaşması beklenmektedir. Suudi Arabistan 2030 vizyonu kapsamında dünyanın en iyi beş turistik yeri arasına girmeyi, 1 milyon yeni iş imkanı oluşturmayı ve turizmini GSYH’sinin yüzde 10’u yapmayı hedeflemektedir. Fakat salgının etkileri dolayısıyla Körfez’deki veliahtlar eliyle ekonomilerin çeşitlendirilmesi bağlamında turizm gelirlerinin artırılmasının sekteye uğradığı görülmektedir. Özellikle virüsün Çin menşeli olması bu ülkeden Körfez’e giden turistlerin ekonomiye katkılarını azaltmıştır.
2023’e kadar 2,2 milyon olması beklenen ve yıllık yaklaşık 1,4 milyon Çinli turisti ağırlayan Körfez ülkeleri bu kazanımlarını koronavirüsten dolayı kaybetmektedir. Nitekim 2019’da 1 milyon Çinli turiste ev sahipliği yapan Dubai’deki oteller birçok etkinliğin iptal edilmesinden ötürü en düşük seviyeye gerilemiştir. Öte yandan Çin’in uluslararası ticaret bağlamında yaşadığı düşüş de Körfez ekonomilerini olumsuz etkilemektedir. Nitekim Çin, Körfez ülkelerinden gaz ve petrol ithal ederken birçok hizmet ve ürünü ihraç etmektedir. Bu anlamda ticaret dengesinin Körfez lehine olması Körfez ülkelerinin Çin’in virüsle mücadelesine destek olmasına neden olmuştur. Benzer şekilde Çin tıbbi destek bağlamında Körfez’e yardım göndererek bölgedeki yumuşak gücünü artırmıştır.
Umman’ın ihracat pazarında yüzde 45’lik bir oranla önemli bir konumda yer alan Çin diğer Körfez ülkelerinin ihracat ve ithalat pazarında da oldukça etkilidir. Bu anlamda henüz vizyon projeleri kapsamında ekonomilerini çeşitlendiremeyen Körfez ülkeleri koronavirüsün oluşturduğu güvenlik problemlerinden kaynaklanan Çin’in ithalat ve ihracatındaki azalmalarından olumsuz etkilenmektedir. Diğer taraftan virüs Körfez’in borsa piyasasını da olumsuz etkilemiştir. Bu anlamda Bloomberg’in yayımladığı rapora göre petrol fiyatlarının düşmesiyle birlikte “ikiz kriz” yaşayan Körfez borsası toplamda 77 milyar dolar zarara uğramıştır. Aralık 2019’da halka arz edilen Aramco hisselerinin en düşük seviyelerine gerilemesi ile birlikte Körfez borsasında en çok zarar gören ülke Suudi Arabistan olmuştur.
Son olarak her ne kadar ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyi ile gıda güvenliği arasında yakın bir ilişki olsa da Körfez temel gıda maddeleri bağlamında büyük ölçüde dışarıya bağımlıdır. Bu anlamda salgının küresel ticaretteki olumsuz etkisi Körfez’in gıda güvenliğini doğrudan tehdit etmektedir. Sonuç olarak koronavirüs ile birlikte Körfez ülkeleri sosyal, ekonomik ve siyasal boyutlarda meydan okumalarla karşı karşıya gelmiştir. Bu meydan okumalara rağmen gerek BAE gerekse Suudi Arabistan bölgesel ölçekte Türkiye karşıtı maceracı siyasetlerine devam etmektedir.