Danışmanları Amerikan Başkanı Trump’ı fena hâlde yanıltıyorlar herhâlde.
Washington Post’a verdiği bir mülakatta, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’dan övgüyle bahsedip, İsrail konusunda oynadığı önemli rolün altını çizmiş:
“Orada İsrail’i korumaya yardım edecek başka kimsemiz yok.”
Bu sözün Suudi Arabistan-ABD ilişkileri ve Riyad’ın Amerikan Orta Doğu düzeninde oynadığı rol açısından ne anlama geldiği üzerine çok şey söylenebilir. Ama önce danışmanlarının Trump’ı neden yanılttıklarını açıklayalım.
Trump’ın rahat olması gerekiyor. Zira “orada”, yani Orta Doğu’da İsrail’i koruma konusunda ABD’ye yardım edecek başka kimseler var.
Hem de çok kimse var.
Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başındaki kişilerin İsrail’i korumak için neler yaptıklarını bilmiyor mu Trump?
Damadı Jared Kushner’e sorsa, onun sadece Prens Selman ile değil, aynı zamanda Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed ile de çok iyi “dost” olduğunu öğrenecek aslında.
Sormuş olsaydı, BAE’nin İsrail’i korumak için Orta Doğu’da nasıl bir ittifaklar sistemi kurduğunu da görecekti.
Mısır’daki darbenin de en büyük finansörleri arasında yer alan BAE’nin, bu darbeyle birlikte “İsrail’i korumaya yardım edecek” bir başka aktör olan Sisi’yi nasıl iktidara taşıdığını Trump’a anlatacak başka kimseler de vardır Washington’da.
Amerikan Başkanının bu sözü Washington-Riyad ilişkileri ve Suudi Arabistan’ın Orta Doğu Politikası açısından çok şeyler söylüyor
Trump’ın aynı mülakatta Prens Selman’ı överken, “İsrail’i korumaya yardım etmesinin” yanında ileri sürdüğü diğer gerekçelere baktığımızda, bütün bu gerekçeler aslında bu konuda fikir veriyor.
Suudi Arabistan’ın ABD’den milyarlarca dolarlık silah alması,
İran’ın köşeye sıkıştırılmasına yardım etmesi,
İsrail’i korumaya yardım etmesi Trump’ın Suudi Prensi övmesi için kendi zikrettiği gerekçeler.
Bunlar Suudi Arabistan’ın Trump yönetimi ile çok yakın çalıştığının ve Washington’un Orta Doğu politikasındaki çıkarlarına uygun davrandığının açık göstergesi. Trump’ın sözleri aslında Riyad yönetimini, ABD’nin Orta Doğu’daki yıkıcı politikalarının bütün olumsuz sonuçlarına ortak yapıyor.
ABD’nin Orta Doğu’da oluşturduğu BAE-Mısır-Suudi Arabistan blokunun İsrail’e yardım etmek ve İran’ı köşeye sıkıştırmaktan başka ortak faaliyetleri olduğu da biliniyor. Türkiye, Katar, Ürdün, Tunus ve Libya konusunda izledikleri politikalar bunun açık göstergesi.
15 Temmuz darbe girişimi sırasında bu ülkelerin ABD ve İsrail ile birlikte darbecilere destek veren bir politika izledikleri, darbeyi AK Parti iktidarından kurtulmak için bir fırsat olarak gördükleri ve hatta bazılarının darbenin planlanması aşamasında doğrudan aktif bir rol oynadıkları görüldü. Mısır’daki gibi Türkiye’de de darbeyi finanse etmeye hazır olduklarını gösterdiler.
Türkiye’nin “İsrail’i korumaya yardım eden” ve “İran ve Katar’ı sıkıştırmaya destek vermeyen” bir politika izlemesi hedef seçilmesinin nedenleri arasında yer aldı. Aynı zamanda AK Parti iktidarının Mısır’daki darbeye karşı çıkması ve darbe sonrasında da Sisi yönetiminin baskı politikalarına karşı çıkması, Libya ve Tunus’ta BAE-Suudi Arabistan ekseninin nüfuzu altında olacak despotik yönetimler kurulmasına itiraz etmesi de hedef seçilmesinin gerekçelerindendi.
Öyle görünüyor ki, Trump yönetimi İsrail’in korunması ve gelişmesi konusunda Riyad yönetimine önemli bir rol vermiş durumda. Bunun için uzun zamandır yaptığı yatırımın Kaşıkçı cinayeti nedeniyle oluşan atmosferde heba olmasına da müsaade etmek istemiyor.
İki hafta sonra ABD’de yapılacak seçimler öncesinde muhalefetin bu konuyu Beyaz Saray’ı yıpratmak için bir araç olarak kullanması Trump’ın başını ağrıtıyor, ancak desteğini kaybetmek istemediği İsrail lobisinin Prens Selman’a sahip çıkması konusundaki telkinini de önemsiyor.
Bu durumda Trump, İsrail lobisi ve silah lobisinin Prens Selman’a destek vermesine yönelik talepleri ile iç siyasetteki muhaliflerinin Kaşıkçı cinayetinin arkasında yer aldığını düşündüğü Suudi yönetimine karşı sert tedbirler almasına dair talepleri arasında tercih yapmak zorunda.
Her iki tercihin de riskleri az değil.
[Türkiye, 24 Ekim 2018].