Suriye krizine ilişkin Mart 2011’deki çözümalternatiflerimizle an itibariyle elimizdeki alternatifleri kıyaslarsak, hem keyfiyet hem de kemmiyet itibariyle geri bir noktada olduğumuzu söylemek mümkün. Diplomasiden askeri tedbirlere kadar krizin başında atılması halinde çözümün kapısını aralayacak alternatifler şu an sadece geçmişe dönük bir “keşke”den ibaret. Esed rejimi ve özellikle rejimin bölgesel hamisi İran ve başından beri atması gereken adımları atmayan uluslararası toplum- diğer bir ifadeyle ABD- kötünün iyisi alternatiflerle başbaşa kalmamızın en büyük müsebbipleri.
Arap devrimlerinde özgürlük türküleri okuyan bazılarının iş Suriye’ye dayandığı zaman nasıl da statüko bekçiliği yaptığını gördük. Şimdilerde bile sair mecralarda dört senedir savunageldikleri katliamları ve ahlaksızlığı meşru gösterme çabalarına devam ediyorlar. Şimdilerdeden kastım en mütevazi tahminlere göre Esed rejimi ve avaneleri 300 binden fazla Suriyeli’yi kimyasal silah da dahil olmak üzere sair metotlarla dünyanın gözleri önünde öldürmüşken. Çevre ülkeler Esed’in zulmünden kaçan milyonlarca Suriyeli’ye ev sahipliği yaparken.
Hala doğrudan ve/veya dolaylı olarak yarattıkları, besledikleri, büyüttükleri radikalizm üzerinden radikalizmin öncelikli hedefi Esed karşıtı Suriyeliler’e saldırma peşindeler. IŞİD’in faturasını Suriyeli muhaliflere keserken Esed’i üstüne oturttukları dokunulmazlık tahtında aklama ve Batı’nın statüko müttefiki yapma uğraşındalar. Yerli ve yabancı Esedciler’in (veya İrancılar’ın) yüzsüzlüğü ve muhalif katline verdikleri cevaz, uluslararası toplumun umarsızlığı ve Suriye üzerinden Ortadoğu’yu terbiye etme çabalarıyla birleşince karşımıza tünelin ucunu göremediğimiz bir Suriye çıkıyor.
ESED KAZANMADIYSA YENİLİYORDUR
En büyük dayanakları Esed rejiminin hala ayakta olması. Esed rejiminin yedi düvelin yardımıyla ayakta durmasından meşruiyet ve haklılık elde ettiklerini düşünüyorlar. Oysa bu şartlarda ve her türlü kösteğe rağmen muhalefetin ayakta kalması bile bir başarı. Devrim hareketleri kaybetmediği zaman kazanır; rejimler ise kazanmadığı müddetçe kaybeder. Bu sebepten mevcut durumdan illa meşruiyet anlamında bir sonuç çıkaracaksak, bu İran, Rusya ve kendi var ettikleri radikalizme rağmen muhalefeti bertaraf edemeyen rejimin değil sahipsiz kalan muhalefetin lehine olur.
Devrimin başlamasından 4 sene geçtikten sonra ABD’nin ancak başlayacağı eğit-donat bile bu sahipsizliği anlatmaya yeter. Eğit-donat çerçevesinde ABD ilk planda 400 askeri personelini Suriyeli muhalifleri eğitmesi için Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’a gönderiyor. Hedef 1 yıl içerisinde 5000 tane muhalif eğitmek. 4 senedir Esed’den hiçbir desteği esirgemeyen yerli-yabancı çevreler yakında başlayacak eğit-donat’a karşı saldırılara başlamış durumdalar. Hem de iki hususu çok iyi bilmelerine rağmen.
ÇOK GEÇ VE EKSİK
Birincisi, 5000 kişinin 1 sene sonra hazır olacağını hesap edersek devrimin başlamasından 5 sene geçtikten sonra Suriye’ye 5000 tane “Rambo” koysanız bile hiçbir sonuç alamazsınız. Sadece bazı hassas noktaları koruyacak ve koalisyonun hava saldırılarına destek çıkacak küçük bir ekip oluşturmuş olursunuz. İkinci ve daha önemli husus ise, bu 5000 kişinin Suriye rejimine karşı değil IŞİD’e karşı savaşmak üzere eğitiliyor olması. ABD Kongresi’nde onaylanan kararda da bu net olarak ifade ediliyor. Karara göre eğitimin amacı “Suriyeliler’i IŞİD saldırılarından korumak”. Bir diğer ifadeyle Esed rejiminin Suriyeliler’e saldırmasında bir sorun yok. Hatta eğitimden geçen muhaliflerin rejime yönelmesi kararın çiğnenmesi anlamına gelecek ki bu durumda Kongre, ABD Yönetiminin başını bayağı ağrıtacaktır.
Kararda ifade edilen amaçlar arasında yer alan “Suriye’deki krizin anlaşmalı bir şekilde çözülmesi için gerekli şartları teşvik etmek” maddesi ise en muğlak ifade. Esed severler, bunun, rejimi askeri alanda sıkıştırıp müzakereye zorlamak anlamına da geleceğini düşünüyor. Muhalifler’in bir kısmı ise eğitilen muhaliflerin özellikle İslami gruplara karşı kullanılacağını ve muhalifleri müzakaereye zorlayacağını düşünüyor.
ABD, Suriye’de muhalif seçme konusunda koca bir başarısızlık hikayesi. Eğitilecek muhaliflerin seçimini yine ABD’nin Suriye Devrimciler Cephesi ve Hazm Hareketi’ni desteklenmesi gereken grup olarak belirleyen danışmanlar ekibi yapacaksa, muhalifleri zor günler bekliyor. Çünkü ABD’nin her faciası, muhalifleri zayıflatırken Esed rejimini güçlendiriyor...
[Akşam, 19 Ocak 2015]