1. DAİŞ Libya’da ne zaman ortaya çıktı?
Irak ve Suriye örneklerinde olduğu gibi Libya’da da, DAİŞ’e evrilmiş cihadî grupların kökeni Afgan cihadına kadar gitmektedir. Rus işgali sonrası Afganistan’da, ABD müdahalesi sonrası Irak’ta ve Arap Baharı sonrası Suriye’de cihat için bulunan Libyalı savaşçılar, DAİŞ terör örgütünün Libya’daki lider kadrosunu oluşturmuştur.
Örgüt, 2014 yılı sonunda, Libya’nın doğu sınırına yakın bir sahil kenti olan Derne’de, Suriye’de bulunmuş bir grup cihadi savaşçının DAİŞ’in sözde halifesi Ebu Bekir Bağdadi’ye biat ettiğini duyurarak saha hakimiyeti kurmak için harekete geçmiş ve Libya’daki varlığıyla gündeme gelmiştir. Libya’da da, Irak ve Suriye örnekleriyle benzer şekilde zayıf devlet yapısından yararlanarak güç kazanmış, diğer cihadi gruplarla saha hakimiyeti için mücadeleye tutuşmuştur. Derne kentindeki diğer cihadi grupların ortak mücadelesiyle kentten dışarı atılan DAİŞ terör örgütü mensuplarının bir kısmı, 2016’nın Mart ve Nisan aylarında Kaddafi’nin doğduğu ve öldürüldüğü kent olan Sirte’ye geçmiştir. 2015’in başından itibaren Derne kentindeki mensuplarının katılımıyla birlikte Sirte’de DAİŞ güç kazanmıştır. 2015 yılı sonuna gelindiğinde Sirte kenti DAİŞ terör örgütünün Kuzey Afrika’daki başkenti olarak nitelenmeye başlamıştır. Bu iki kent dışında Sibrata, Bingazi ve başkent Trablus gibi kentlerde DAİŞ terör örgütü çok sınırlı kalmış ve yerel unsurlar karşısında güç kazanamamıştır. Örgüt, Libya’nın önemli petrol rafinerileri olan Sidr ve Re’s Lanuf’u ele geçirmek için hamle yapmışsa da başarılı olmamıştır.
2016 yılı Mart ayında Libya genelinde altı bin civarında DAİŞ mensubu savaşçı olduğu yönünde bilgiler basına yansımıştır. Şu an için ABD savaş uçaklarının hedefi olan Sirte’deki DAİŞ saflarında bin kadar savaşçının olduğu ifade edilmektedir.
2. DAİŞ ile mücadele eden yerel güçler kimlerdir?
Halihazırda Sirte kentinde DAİŞ terör örgütüyle mücadele eden askeri birlikler Birleşmiş Milletler (BM) inisiyatifiyle başlayan müzakere süreci sonunda ortaya çıkan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) bağlı “Çelik Gövde” güçleridir. Çelik Gövde güçlerinin ana omurgasını devrim sonrasında Libya’nın en önemli siyasi ve askeri aktörlerinden birine dönüşen Misrata kentindeki askeri birlikler oluşturmaktadır. Bunun yanında, başta Trablus olmak üzere, birçok kentten askeri birlikler Çelik Gövde güçlerinin içinde yer almaktadır. DAİŞ’in Trablus, Zilitan, Sibrata gibi var olmak için girişimde bulunduğu yerlerde yine UMH’ya bağlı askeri birlikler tarafından engellenmiştir.
Ülkenin doğusunda Temsilciler Meclisi’nin (TM) verdiği yetkiyle göreve devam eden Geçici Hükümet’e bağlı çalışan “Libya Ordusu” ve Halife Haftar, Bingazi ve Derne’de DAİŞ terör örgütü ve terörle mücadele ettiğini ifade etmektedir. Ancak Derne’de DAİŞ terör örgütüyle mücadelede Haftar’ın rakibi olan cihadi gruplar önemli rol oynamıştır. Bingazi’de ise Haftar’ın doğrudan hedef tahtasına oturttuğu cihadi grupların DAİŞ terör örgütüne bağlı olduğu tartışmalıdır. Hatta bu cihadİ grupların DAİŞ’le mücadele ettiği de basına yansımaktadır. Bu noktada Halife Haftar’ın terörle mücadele söyleminin tam bir zemine oturmadığı, ülkenin doğusundaki selefi/cihadi silahlı grupların DAİŞ’le mücadele ettiği görülmektedir.
3. DAİŞ ile mücadelede ABD’nin hava operasyonları ne anlama geliyor?
Pentagon’dan 1 Ağustos 2016 tarihinde yapılan açıklamayla “Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin talebi üzerine ABD jetlerinin Sirte’deki DAİŞ mevzilerini bombaladığı” duyuruldu. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Peter Cook, bu operasyonlarla ABD’nin yerel ortaklarına DAİŞ’le mücadelede stratejik avantaj sağlamayı hedeflediğini dile getirdi.
Ancak ABD’nin DAİŞ’le mücadele çerçevesinde Libya’daki varlığı daha eskilere dayanmaktadır ve bu, yerel ve uluslararası güç dengelerinin içinde farklı bir anlam taşımaktadır. 2015 yılı sonu itibarıyla ABD’nin özel operasyon güçlerini DAİŞ’le mücadele amacıyla Libya’da konuşlandırdığı biliniyordu. ABD savaş uçakları 2016 yılı Şubat ayında DAİŞ’e ait olduğunu açıkladığı eğitim kamplarını bombalamıştı. Bazı yerel kaynaklar ABD askerlerinin DAİŞ’le mücadele eden birliklere danışmanlık hizmeti verdiğini kaydetmişti. O tarihte ABD’ye bağlı askeri uzmanların Trablus ve etrafında konuşlanmış olması, Trablus’taki otoritenin rakibi olan Tobruk merkezli TM ile çekişmesinde meşruiyet açısından elini güçlendirmekteydi. Uzun süredir “terörle mücadele” üzerinden meşruiyet söylemi oluşturan TM’nin atadığı Halife Haftar, ABD ve İngiliz güçlerinin terörle mücadelede Trablus’taki otoritenin yanında yer almasıyla ciddi bir prestij kaybına uğramıştı.
Ancak aynı tarihlerde Fransız askeri uzmanların, Bingazi’de DAİŞ’le mücadelede “Libya ordusuna” destek vermek için Bingazi’de bulunduğu bilgisi basına yansımıştı. Fakat gerek Fransız gerek ABD askeri uzmanlarının Libya’daki varlığı yetkili ağızlardan çok açık bir şekilde ifade edilmemişti. Buna rağmen Fransızların Bingazi’de Halife Haftar’a destek verdiği bilinen bir gerçekti. Böylece Fransa’nın TM ve Haftar’ı, ABD ve İngiltere’nin ise UMH ve Çelik Gövde’yi desteklediği bir görüntü ortaya çıkmıştı.
20 Temmuz Çarşamba günü Fransa Devlet Başkanı François Hollande’ın yaptığı basın açıklamasında “çok gizli istihbarat çalışması yürüten üç Fransız askerinin bir helikopter kazasında öldüğünü” duyurmasıyla Bingazi’deki Fransız askeri varlığı resmi olarak kabul edildi. Bunun üzerine UMH yetkilileri kendilerinin haberi ve onayı olmadan Fransız askerlerin Bingazi’deki varlığından duydukları rahatsızlığı ifade ederek, Fransa’dan bu konuda açıklamada bulunmasını istedi. Hatta UMH, Fransa’nın Trablus Büyükelçisi’ni protesto amacıyla çağırarak, bu rahatsızlığı dile getirdi. ABD’nin Sirte’deki DAİŞ mevzilerini bombalaması ise bu tartışmaların yaşandığı siyasi ve diplomatik bir ortamda gerçekleşti. UMH ise 1 Ağustos’ta ise DAİŞ ile mücadelede hava desteği konusunda yardım istedi ve aynı tarihte ABD yetkili makamlarından yapılan açıklamada ABD güçlerinin yerel müttefiklerini destek amacıyla Sirte’deki DAİŞ mevzilerini vurduğu duyuruldu.
4. ABD’nin Sirte’deki DAİŞ mevzilerini vurması Libya’daki siyasi dengeleri nasıl etkiler?
ABD’nin Sirte’deki DAİŞ mevzilerini vurması bir yönüyle DAİŞ terör örgütüyle küresel ölçekte yürüttüğü mücadelenin bir parçasıyken diğer yandan bu mücadeleyi birlikte yürüttüğü yerel müttefikleriyle bölgesel ve yerel siyasi dengeleri de etkilemektedir.
Bu noktada, ABD’nin, UMH’nın talebiyle Sirte’de müdahalesini “yerel ortaklarına DAİŞ’le mücadelede stratejik avantaj sağlamak” şeklinde kavramsallaştırması, UMH’yı ve onunla birlikte hareket eden Çelik Gövde güçlerini yerel müttefik olarak seçtiğini göstermektedir. Çelik Gövde’nin ana omurgasını Misrata merkezli askeri güçlerin oluşturduğu ve Trablus ve diğer kentlerden de destek aldığı belirtilmişti. Buradan Halife Haftar’ın uzun süreden beri “terörle mücadele” üzerinden inşa ettiği meşruiyet söyleminin ikna ediciliğinin kalmadığı yorumu yapılabilir. UMH etrafında toplanan, başta Çelik Gövde güçlerinin omurgası olması itibarıyla Misrata merkezli askeri güçler olmak üzere, ülkenin doğusundaki askeri birliklerin uluslararası güçler tarafından şu an için kabul gördüğü söylenebilir. Bu güçlere yönelik “terörist” yakıştırmalarının şimdilik geçersiz olduğu yorumu yapılabilir.
Askeri helikopterinin düşmesiyle Fransa’nın Libya’daki varlığının daha da tartışmalı hale geldiği ve Libya komuoyunda bu konudaki tartışma ve eleştirilerin devam edeceği ön görülebilir. Bingazi’deki Fransız askeri hedeflerine yönelik saldırıların artacağı ihtimali üzerinde durulabilir. Halife Haftar’a UMH’nın onayı olmadan destek vermenin ortaya çıkarttığı tepkiden hareketle, bölgesel ve uluslararası güçlerin Halife Haftar’a destek konusunda daha dikkatli davranacağı düşünülebilir.
5. DAİŞ’le mücadelenin Libya’daki geleceği ne olacak?
DAİŞ terör örgütüyle mücadelenin öncü gücü olan Misrata kentinde şu ana kadar DAİŞ’le mücadelede 300 kişinin öldüğü, 1.300 yüz kişinin yaralandığı kaydedilmektedir. Belki de ABD’den hava desteği talep edilmesinin bir nedeni de DAİŞ’le mücadelede yerel güçlerin verdiği kayıplar olmuştur. Misrata’nın verdiği kayıpların bu denli fazla olması iç siyasi dengelerin istikrarsız yapısıyla bir araya gelince Misrata içerisinde bu kayıpların ciddi soru işaretlerine neden olduğu düşünülebilir. DAİŞ terör örgütüyle mücadelede kısa zamanda istenilen başarının elde edilememesi durumunda kayıpların artacağı için dış yardım talepleri artabilir. DAİŞ’le mücadelede kısa zamanda netice alınamazsa ABD’nin Libya’ya müdahalesinin önümüzdeki aylarda da devam edeceği düşünülebilir.
Ancak DAİŞ’in Libya’da güvenliği tehdit etmesine ve siyasi istikrarsızlığı tetiklemesine rağmen önemli kentlerde saha hakimiyeti kurması kısa vadede mümkün görünmemektedir. En çok güç kazandığı Derne ve Sirte Libya siyaseti için belirleyici konumda değildir. Derne’de cihadi grupların eskilere giden mevcudiyetinin olması, Sirte’nin devrim sonrası Libya siyasetindeki belirleyiciliğini yitirmesi DAİŞ’e buralarda güç kazanma imkanı sunmuştur. Ancak Trablus, Bingazi, Misrata ve Zintan gibi devrim sonrasında önemli aktörlere dönüşen kentlerde DAİŞ’in kısa vadede güç kazanması mümkün görünmemektedir. Libya’daki DAİŞ yapılanmasının Kuzey Afrika’daki DAİŞ hücreleriyle ilişkileri vurgulansa da Kuzey Afrika’da şu an için DAİŞ dışındaki cihadi gruplar DAİŞ’ten daha güçlü görünmektedir.