2009 yılında orta sınıf, reformcu, Batı’ya nispeten teşne kalabalıklar Yeşil Hareket adıyla sokaklara çıktığında uzun süre İran’ı konuşmuştuk. İran seçim sonrasındaki siyasi şikâyetlerin büyüttüğü bu hareketi bastırmış, Musevi ve Kerrubi gibi liderlerini ev hapsine almış; fakat belki de Ruhani’nin Cumhurbaşkanlığına giden yolu da açmıştı. 2009’da sokağa çıkanlar içerlerinde Batı ile güçlü-zayıf ilişkilere sahip isimleri de barındırıyordu. Ahmedinejad’a daha doğrusu muhafazakârların domine ettiği sisteme karşı öfke, Batı’nın özellikle de ABD’nin müdahalesiyle manipüle edildi. ABD sokak hareketlerini, İran’ı sınırlandırma planı (Obama daha sonra bu planı tam tersine çevirecekti) için bir fırsat olarak gördü. Washington’da İranlı aktivistlere İran devletinin yasaklarından ve kısıtlamalarından nasıl kaçabilecekleri, nasıl organize olabilecekleri ve haberleşebilecekleri konusunda muhtemelen CIA’in tertip ettiği dersler verildi.
Aradan geçen sekiz sene zarfında İran’da Cumhurbaşkanlığı koltuğuna reformcuların adayı Ruhani oturdu. İktidar ise değişmedi: 79 Devrimi sonrasında dini/siyasi tekeli elinde tutan Veliyyi Fakih ve etrafında kümelenen “devrimci” güç odakları. Ülkenin ekonomisinin büyük bölümünü elinde tutan bu odaklar, askeri ve dış politik konulardaki nüfuzlarını korudular. Bu esnada Batı’yla nükleer anlaşma imzalandı (muhafazakârlara rağmen veya onların izniyle) ve İran üzerindeki ağır yaptırımların kaldırılması beklenmeye başladı. Ardından Beyaz Saray’da koltuğa Trump oturdu ve İran’a karşı retoriği yükseltti. Yaptırımların gözle görülür bir şekilde kalkmaması, ekonominin (muhafazakârların ve sistemin rolü büyük) kötüye gitmesine yerel düzeyde batık bankalar ve kooperatifler gibi sorunlar da eklenince bu sefer sokağa çıkma sırası, taşrada normal şartlar altında muhafazakârların tabanını oluşturan ve kötü ekonomik gidişattan en fazla etkilenen alt/işçi sınıfına geldi. Bu sınıfın Batı’ya teveccühü 2009’dakilerin aksine yoktu.
Özünde ekonomik motivasyona sahip bu gösterileri iki blok manipüle etmeye çalıştı. Birincisi, sorunun parçalarından birisi olan muhafazakârlar ki gösterilerin Ruhani’nin son seçimdeki rakibi Reisi’nin kalesinde başlaması tesadüf değil. Gösterileri hükümete karşı bir gövde gösterisine çevirme gayretine girdiler; ta ki gösterilerin kendileri için rayından çıkıp rejimi ve Veliyyi Fakih’i hedef almaya başlamasına kadar. Rejim taraftarlarının da karşı gösterilerle sokağa inmesi, Devrim Muhafızlarının topa girmesi kaçınılmaz oldu.
İkinci blok ise 2009’da olduğu gibi fırsattan istifade İran’daki karışıklığı derinleştirmek isteyen ABD/İsrail vs. bloku oldu. ABD ve İsrail, an itibarıyla hüsnükuruntuyla gösterilerden bir karşı devrim çıkarmaya çalışıyorlar. Alt sınıfa temasta zorlanıyorlarsa da kaşıyacak yara arıyorlar. Bölgeyi nasıl şekillendirebiliriz gayretindeler. Başka ülkelerin iç işlerine karışmayı hak olarak gören bu blokun İran’a veya herhangi bir ülkeye müdahale (hangi türden olursa olsun) etmesi kabul edilemez. İran’daki kalabalıklar arasında da ters teper, bölgede de tepki çeker.
İran kendi sorunlarını kendi çözmeli, başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmemeli; başka ülkeler de İran’ın iç işlerine müdahale etmemeli.
[Akşam, 5 Ocak 2018].