Yaptıkları akademik çalışmalar dolayısıyla Uluslararası İlişkiler camiası tarafından çok takdir gören ve dünyaca tanınan bu iki akademisyenin yaptığı büyük bir cesaretti. Bir anlamda, Batılı güç merkezleri tarafından çizilen kırmızı çizgiyi aşarak İsrail'i ve ABD'deki lobisini eleştirdiler. Ancak yazarlar dünyaca ünlü iki akademisyen olmasına rağmen İsrail lobisinin eleştirilerinden gerçekten korktular. Bu nedenle makale boyunca alışılmadık ve ilginç bir şekilde iddialarını destekleyen yüzlerce referans vermek zorunda kaldılar.
Gazze’nin Ruhu Batı’yı Rahatsız Ediyor
Batılı hükümetler dört aydır masum Filistin halkına yönelik devam eden İsrail vahşetine ve soykırım siyasetine kayıtsız ve şartsız destek vermeye devam ediyor. Batı'nın sağladığı askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik desteğin İsrail'in güvenliğinin sağlanması için değil, bilakis İsrail'in masum sivillere yönelik soykırım zulmünün devamı için olduğu açık. Batı'nın desteği olmadan İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırgan, yayılmacı ve sömürgeci politikalarını sürdüremeyeceğini herkes çok iyi biliyor. Bundan dolayı da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve diğer Batılı ülkeler İsrail'in soykırım suçunun suç ortağı olduğu rahatlıkla iddia edilebilir.
Paylaş
Batılı hükümetler dört aydır masum Filistin halkına yönelik devam eden İsrail vahşetine ve soykırım siyasetine kayıtsız ve şartsız destek vermeye devam ediyor. Batı'nın sağladığı askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik desteğin İsrail'in güvenliğinin sağlanması için değil, bilakis İsrail'in masum sivillere yönelik soykırım zulmünün devamı için olduğu açık. Batı'nın desteği olmadan İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırgan, yayılmacı ve sömürgeci politikalarını sürdüremeyeceğini herkes çok iyi biliyor. Bundan dolayı da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve diğer Batılı ülkeler İsrail'in soykırım suçunun suç ortağı olduğu rahatlıkla iddia edilebilir.
İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki son zulmüne kadar, İsrail hükümeti ve onun Batı ülkelerindeki destekçileri ve İsrail lobisi, Batı kamuoyunu İsrail ile çıkarlarının aynı olduğuna ikna etmişti. Ancak Batı kamuoyunun giderek genişleyen bir kesimi bunun doğru olmadığını daha net bir şekilde görmeye başladı. El-Aksa Tufanı'nın ve devamındaki İsrail vahşetinin Batı dünyasındaki en önemli ve uzun süreli etkisi Batılı halkların İsrail konusundaki hakikati yeniden anlaması ve/veya kavramaya başlaması oldu. Diğer bir ifadeyle, Batılı hükümetlerin kayıtsız şartsız desteklediği İsrail zulmü Batı kamuoyunun farkındalığını artırdı. Batılı halklar İsrail'in masum Filistinlilere karşı işlediği suçların bedelini kendi devletleri tarafından nasıl ödendiğini görmekte. Batı kamuoyu, İsrail ve destekçilerinin, ABD de dahil olmak üzere, Batılı hükümetlerin çoğunu rehin aldığının artık daha fazla farkında.
Gazze'de yaşanan son gelişmelerin ardından Batı kamuoyu İsrail'in Batı dünyasındaki algı tekelini ve kendi ülkelerindeki Siyonist lobiyi eleştirmeye başladı. Bir taraftan, İsrail ve lobisi hâlâ Batılı siyasetçileri yorum yapmaya zorluyor, gerçekleri gizlemesi için ana akım Batı medyasına baskı yapıyor, akademik kurumları İsrail'in zulmünü inkar etmeleri konusunda tehdit ediyor ve iş çevrelerini işgalci İsrail güçlerine destek vermemeleri durumunda cezalandırmakla tehdit ediyor. Diğer taraftan da Batı kamuoyu hem İsrail'in Orta Doğu politikalarına hem de Batılı ülkelerin iç işlerine müdahalelerine giderek daha fazla bilinçleniyor ve karşı çıkıyor.
Bugün itibariyle, John J. Mearsheimer ve Stephen M. Walt tarafından 18 yıl önce yazılan ve The London Review of Books (Cilt 28, Sayı 6, 23 Mart 2006) dergisinde yayımlanan ünlü "İsrail Lobisi" başlıklı makaleyi hatırlamanın tam zamanıdır. Yazarlar makalelerinin gözden geçirilmiş bir versiyonunu Harvard Üniversitesi John F. Kennedy School of Government'in Çalışma Raporu web sitesinde de yayımladılar.
Yazarların makaledeki temel iddiaları şuydu: "ABD, İsrail lobisinin rolü konusunda ciddi ve samimi bir tartışmaya giremezse Ortadoğu'daki can sıkıcı sorunlarla baş edemeyecektir." Yazarlar, ABD'nin Orta Doğu'daki dış politikasının amacının ABD'nin milli menfaatlerini değil, daha çok İsrail ile ilişkilerinin gerekleri olduğunu ileri sürüyorlar. Bu politikanın da ABD'nin küresel ölçekteki güvenliğini tehlikeye attığını iddia etmektedirler.
Makale, ana akım Batı akademisi tarafından ciddi ve etkili bir şekilde eleştirildi. Mearsheimer ve Walt daha sonra bu eleştirilerin büyük ölçüde akademik bakımdan "zayıf ve temelsiz" olduğunu yazdılar. Ancak bu eleştiriler siyaseten çok etkili oldu. Bundan dolayı da makalenin yazarları eleştirilere cevap verirken, metin boyunca The New York Times ve The Washington Post gibi ana akım Amerikan medyasından, İsrailli akademisyen ve gazetecilerden, İsrailli ve uluslararası insan hakları örgütlerinden, İsrail lobisi üyelerinden ve bu lobilerle çalışan politikacıların ifadelerinden alıntılar yapmak zorunda kaldılar. Öyle ki referansların listesi, makale metninden daha uzun oldu.
Gazze gelişmelerinin başlamasından bu yana Batı kamuoyunda yaşananlar yeniden bu makaledeki tespitlerin hatırlanmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Yaşananlara bakıldığında Batılı hükümetlerin kendi milli menfaatleri yerine Siyonist İsrail'in menfaatlerinin korunmasına odaklandığı görülmektedir. Batılı halkların giderek genişleyen bir kısmı da bunu sorgulamaya başladılar. Önümüzdeki aylarda ve yıllarda bu bakış açısının Batılı devletlerin siyasetini de etkileyeceği görülecektir.
Günümüzde Batılı hükümetlerin İsrail'in suçlarına koşulsuz desteğine yönelik eleştiriler giderek artmaktadır. Mesela Husilerin Kızıldeniz'deki ticaret gemilerine yönelik saldırıları daha çok İsrail'in zulmüne bir tepkidir. Yani ABD ve diğer Batılı devletler İsrail'in pervasız siyasetinin bedelini çoktan ödemeye başladı. Şiddet kullanan devlet dışı aktörler Orta Doğu'daki ABD hedeflerine saldırmaya başladı. Birkaç önce yapılan bir saldırıda üç Amerikan askeri öldürüldü ve 30'dan fazlası da yaralandı. Batılı ülkelerin buna benzer kısa vadeli bedellerin yanı sıra orta ve uzun vadede de bedel ödemeye devam edeceği açık.
İsrail'in kontrolsüz ve vicdansız politikası sonucunda dünya sistemindeki çöküşün hızlanması, Batılı ülkeler de dahil olmak üzere, bütün dünya devletleri için maliyeti artıracaktır. Düzensizlik dünya çapında çok sayıda güvenlik, siyasi ve ekonomik soruna neden olacaktır. Bugün itibariyle küresel tedarik zinciri ve dünya ticareti tehlike altındadır. Yani Batılı devletler hem insanlığa karşı işlenen suçlara ortak oluyor hem de siyasi ve ekonomik kayıplara uğramaktadır. Kısacası, Batılı devletlerdeki eleştiri okları er ya da geç kamuoyundan gelen baskıyla İsrail ve destekçilerine yönelecektir. Diğer bir tabirle, Gazzeli bebeklerin, çocukların, kadınların, yaşlıların ve diğer masumların ruhları Batı dünyasını uzun süre rahatsız edecektir.
[Sabah, 3 Şubat 2024]
Etiketler »
İlgili Yazılar