Başkan Biden Michigan eyaletine giderek greve giden Otomobil İşçileri Sendikası’na destek verirken eski Başkan Trump da sendikasız bir otomobil fabrikasına ziyarette bulundu. Önümüzdeki seçimlerde kilit rol oynayacak eyaletlerden biri olan Michigan’daki otomotiv işçilerinin grevi, Amerikan ekonomisinin birçok çelişkisini ortaya koyan bir özelliğe sahip. 2008 krizinde Obama’nın teşvikleri sayesinde iflasın eşiğinden dönen geleneksel Amerikan otomobil üreticileri daha rekabetçi bir konuma gelmek için istihdam maliyetlerini düşük tutmak zorunda kaldılar. Ancak geçmişte inovasyonun bu şirketlerin başarısını sağlamasına karşın yarattığı istihdam kayıpları birçok sosyo-ekonomik probleme yol açmış ve bunun da kritik siyasi sonuçları olmuştu. Biden ve Trump’ın bir gün arayla Michigan’a gitmeleri önümüzdeki seçimlerde bu bölgedeki işçi sınıfının desteğinin kritik öneminin farkında olduklarını gösteriyor.
KÜRESELLEŞMENİN ETKİSİ
‘Rust Belt’ (Paslı Kuşak) tabir edilen bölgedeki eyaletler bir zamanlar otomobil, demir çelik ve ağır sanayinin merkeziydi. 1990’lardan itibaren üretim altyapısının Çin ve diğer deniz aşırı ülkelere kaymasıyla küreselleşmenin kurbanı haline gelen bu eyaletlerdeki işçi sınıfının tepkisi seçimlerde kritik rol oynuyor. Bu bölgenin imalat sektöründeki kayıplarının sosyo-ekonomik sonuçları ve bunların siyasi maliyeti büyük oldu. Geleneksel imalat sektörünün gerilemesi istihdam kayıplarına yol açmakla kalmayıp terk edilen hayalet şehirler ve harap altyapı tablolarını ortaya çıkardı. Nüfus kaybı ve beyin göçü tecrübelerine yoksulluk, suç ve uyuşturucu bağımlılığı gibi sorunlar eklendi. Sendikaların desteğiyle Demokratların geleneksel olarak güçlü olduğu bölgenin sorunları, Trump’ın popülist söyleminin daha etkili olmasını sağladı.
Hızlı değişen ekonomiye ayak uydurmakta zorlanan işçi sınıfının oyları ekonomik krizden çıkış vaadiyle gelen Obama’yı Beyaz Saray’a taşımıştı. Bernie Sanders’ın daha popüler olduğu bölgedeki tepkiyi anlayamayan Hillary Clinton’ın bölgeye yeterince önem vermemesi kendisi açısından hayati bir hata olmuştu. Rakibi Trump’ın Çin’den istihdamı geri getirme mesajı bu bölgede etkili olmuştu. Geleneksel olarak sendikaların tarafında olan Demokratlar bu bölgeyi ihmal etmenin büyük hata olduğunu Clinton sayesinde öğrenmişti. Eskiden beri sendikalarla arası çok iyi olan Biden 2020’de bu bölgedeki eyaletlere defalarca giderek Trump’ın 2016’da çok az farkla kazandığı Michigan, Wisconsin ve Pennsylvania eyaletlerini geri almayı başardı.
İŞÇİ SINIFININ KAYGILARI
Biden bu bölgede 2020’de başarılı olsa da buralardaki oyların çantada keklik olmadığının farkında. Biden’ın iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında elektrikli araba sektörüne verdiği teşvikler ve yeşil ekonomi dönüşümüne yaptığı yatırımlar işçi sınıfında tedirginlik yaratıyor. İmalat sektöründeki işçilerin otomasyon ve yapay zekaya istihdam kaptırması bağlamında otomotiv sektörü işçisi de yeni ekonomiye ayak uyduramama ihtimaliyle karşı karşıya kalıyor. Biden bu tedirginliği yatıştırmak adına bir yandan sendikalara desteğini yinelerken bir yandan da yeşil ekonomiye yatırımların yeni ve yüksek ücretli iş imkânı yaratacağını savunuyor.
Trump’ın işçi sınıfına Çin’e gönderilen istihdamı geri getirme sözü 2016 seçimlerini kazanmasında etkili olmuştu. Geleneksel olarak Demokratların kalesi olarak bilinen Rust Belt’te başarı kazanması sonrasında, Amerikan kamuoyunda bu bölge insanının sorunları ve siyasi tepkileri üzerine yoğun tartışmalar başladı. Hillbilly Elegy ve Janesville gibi kitaplar en çok satan listelerinde uzun süre üst sıralarda yer alırken 2022’de yayınlanan Demon Copperhead adlı romanın Pulitzer ödülü kazanması bu ilginin göstergelerinden biriydi. Bölgede ekonomik çöküşün getirdiği sosyal ve kültürel sorunları ele alan kitap ve filmler, Amerika’nın imalat altyapısını başka ülkelere taşımasının ülkeye ne kadar pahalıya patladığını gözler önüne serdi.
Her iki partinin de Çin’le mücadeleyi bir numaralı mesele olarak görmesinde Amerikan ekonomisinin küreselleşmeden zarar gören işçi sınıfının yaşadığı sorunlar önemli rol oynuyor. Biden Çin’in teknolojik ilerlemesi karşısında yeşil ekonomiye destek verirken istihdam kaybı tehlikesiyle karşı karşıya olan işçilerin grevine katılarak onların tarafında olduğunu göstermeye çalışıyor. Trump ise büyük şirketlerin yanında olmakla birlikte Çin’e karşı ekonomik korumacılık ve popülizm mesajı üzerinden kazandığı başarıyı tekrarlamayı hedefliyor. Her iki lider de küresel ekonomik liderliği Çin’e kaptırmadan devam ettirirken işçi sınıfının sorunlarını giderecek sihirli formülü bulduklarını göstermek durumunda.
[Yeni Şafak, 29 Eylül 2023]