SETA > Strateji Araştırmaları |
Yaptırım

Yaptırım

Yaptırımların bundan sonra da Türk-Amerikan ilişkilerini zehirleyen bir silah olarak kullanılıp kullanılmayacağını ise Biden yönetiminin “takıntılı” Kongre karşısında nasıl bir tavır takınacağı belirleyecek.

Amerikan Hazine Bakanlığı tarafından Türkiye’ye karşı uygulanacağı açıklanan yaptırımlar doğal olarak ülkemizde en önemli gündem maddesi oldu.

Mesele farklı boyutlarıyla tartışılıyor.

Tepkiler de farklılaşıyor.

Washington yaptırıma konu teşkil eden S-400’lerin alınması konusunda Türkiye’ye başka yol bırakmamıştı diyenler de var, ABD ile takışmanın sonucunun buraya varmasının doğal olduğunu söyleyenler de.

Açıklanan yaptırımların “hafif” seçilmesini olumlu karşılayanlar da var, ağır yaptırımlar beklerken hayal kırıklığına uğrayanlar da.

Bu hayal kırıklığını siyaseten gizlemeyi başarıp hükûmete desteğini açıklayanlar da var, gizleyemeyip öfkeyle sağa sola sataşanlar da.

Hayal kırıklığı içinde olanlar hemen yeise kapılmasınlar! Türkiye bağımsız dış politika çizgisinde ısrar ettiği sürece ABD’nin ve AB’nin Türkiye’ye karşı “daha ağır yaptırım” baskısı azalmaz.

Bu arada, muhalefet içinde yaptırımların Türkiye’nin güvenliğini ve çıkarlarını hedef aldığını görüp gerçekten hükûmetin arkasında yer alanları da alkışlamak lazım...

Hükûmetin yaptırımlara tepkisi gayet açık oldu.

Dışişleri Bakanlığı, Amerikan Başkanı Trump’ın S-400’ler konusunda Türkiye’nin haklılığını teslim ettiğine de vurgu yaparak, “ABD’nin Türkiye’ye karşı tek taraflı yaptırım kararını kınadığını ve reddettiğini” açıkladı. Bakanlık ayrıca, “ABD'yi bu haksız yaptırım kararını gözden geçirmeye ve bu vahim yanlıştan bir an evvel geri dönmeye davet edip, Türkiye’nin meseleyi müttefiklik ruhuna uygun şekilde, diyalog ve diplomasi yoluyla ele almaya hazır olduğunu” vurguladı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da, "Millî egemenliğimize olan bağlılığımız sarsılmazdır ve yaptırım tehditlerinin etkisine kapalıdır" sözleriyle yaptırımları eleştirirken, “NATO müttefikimiz olan ABD'nin Türkiye'yi yaptırımlarla hedef almak yerine, terör örgütleriyle ve bölgemizde çıkarcı hesaplar peşinde koşan üçüncü taraflara karşı mücadelemize destek olmasını bekliyoruz. Türkiye ve ABD arasındaki stratejik ortaklık, kısa vadeli siyasi hedefler veya Türkiye karşıtı lobileri memnun etme uğruna kurban edilemeyecek kadar önemlidir. ABD'nin bu vahim hatadan gecikmeden döneceğine inanmayı sürdürüyoruz" şeklindeki ifadeleriyle Washington yönetiminin Türkiye konusunda rasyonel bir politika izlemesi durumunda iki ülke ilişkilerinin normalleşeceği mesajını verdi.

Yaptırımların hedefindeki Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir ise “Cumhurbaşkanımız liderliğinde Tam Bağımsız Savunma Sanayii hedefimizde kararlıyız. Şahsım veya kurumumuza yönelik yurt dışında alınan herhangi bir karar, benim ve ekibimin duruşunu değiştirmeyecek; Türk savunma sanayiini hiçbir şekilde engelleyemeyecektir” sözleriyle yaptırımlara rağmen Türkiye’nin çıkarlarının gerektirdiği adımları atmakta kararlı olduklarının altını çizdi.

Türkiye’nin S-400’leri neden aldığı ve bu meselenin Türk-Amerikan ilişkilerinde krize dönüşmesini engellemek için hangi adımları attığı kamuoyunda çok tartışıldı. Ben, bunları tekrarlamak yerine şu sorunun cevabının tartışılmasının asıl önemli mesele olduğunu düşünüyorum:

Türkiye, S-400’leri almaktan vazgeçseydi Türk-Amerikan ilişkileri düzelir miydi?

Ülkemizin S-400’leri alma kararının Ankara ile Washington arasındaki sorunların temel sebebi olduğunu zanneden kafalar bu soru üzerine yeterince düşünmüyorlar. Belki de uluslararası ilişkilerin hangi kurallar çerçevesinde şekillendiğini bilmedikleri için bunu düşünemiyorlar.

O yüzden tekrarlıyorum:

S-400’lerin alınması, Türkiye ile ABD arasındaki sorunların sebebi değil, sonucudur.

S-400’ler konusunda Türkiye’nin haklı olduğunu bilen Trump, giderayak bu meselenin Türk-Amerikan ilişkileri üzerindeki tahribatını sınırlı tutmak için “hafif” yaptırımları seçti. Kongre’nin “takıntılı” Türkiye düşmanlığı karşısında bu “rasyonel” bir tercihti.

Yaptırımların bundan sonra da Türk-Amerikan ilişkilerini zehirleyen bir silah olarak kullanılıp kullanılmayacağını ise Biden yönetiminin “takıntılı” Kongre karşısında nasıl bir tavır takınacağı belirleyecek.

[Türkiye, 16 Aralık 2020].