SETA > Yorum |

Faiz Lobisi ve Marifetleri

Türkiye ekonomisinde son 11 yılda gerçekleştirilen iyileştirmeler ekonomideki dengesizliklerden rant sağlayan bazı kesimlerin çıkarlarına ters düşmüştür.

Faiz lobisi para ve sermaye piyasalarındaki getirileri güçlendirmek amacıyla çeÅŸitli manipülasyonlarla siyasi ve toplumsal olayları tetikleyerek ve piyasalarda kaos ortamı yaratarak kazançlarını artırmayı amaçlamaktadırlar. Bu amaçla, ülkede yaÅŸanan istikrarsızlık döneminden faydalanarak faiz ve döviz kurunu etkilemektedir. Bu faaliyetler ile önemli miktarda haksız kazançlar edinilmekte ve bu kazancın sürekliliÄŸi için yurt içi ve yurt dışı aktörlerle birlikte istikrarsızlık ortamının oluÅŸması için çaba göstermektedirler.

Türkiye ekonomisi uzun yıllar istikrarsız bir süreç geçirmiÅŸ ve bu istikrarsızlık neticesinde bir takım yapısal sorunlar yaÅŸanmıştır. Özellikle 1990’lı yıllardaki siyasi istikrarsızlık, ekonomiyi de olumsuz etkilemiÅŸ ve yüksek enflasyon, borçların ve bütçe açığının GSYH içindeki paylarının yüksek olması ekonomideki yapısal sorunların derinleÅŸmesine neden olmuÅŸtur. 2001 ekonomik krizi öncesi dönemde de kamu kesimi borçlanma gereksiniminde belirgin artışlar yaÅŸanmış, kriz öncesi dönemde bütçe açıkları ve cari açıklar sürdürülemez boyutlara yükselmiÅŸtir. Yüksek enflasyonların yaÅŸandığı bu yıllarda Türkiye yüksek faiz oranlarıyla piyasadan borçlanarak kamu dengesini saÄŸlamaya çalışmıştır. Nitekim aynı dönemde yabancı fon kaynakları da dâhil olmak üzere Türkiye'den kamu kâğıtlarını alan finans kuruluÅŸları, bu faiz seviyesi sayesinde üretim dışı yüksek kazançlar elde edilmiÅŸ ve faaliyet dışı gelirlerinde ciddi artışlar yaÅŸanmış ve dolayısıyla üretim yapılmadan para kazanma yaygınlaÅŸmıştır. Bu nedenle, Erbakan hükümetinin önerdiÄŸi finansman havuzu 28 Åžubat darbesine neden olmuÅŸtu. Çünkü finansman açığı olan kamu kurumları ve kuruluÅŸlarının ihtiyacı, finansman fazlası olan kamu kurumlarından karşılanacak, dolayısıyla faiz lobisinin yüksek faizle ile hiçbir risk almadan para satmanın getirdiÄŸi kazanç artık son bulacaktı.

SÄ°YASÄ° Ä°STÄ°KRARSIZLIKTAN KÂR EDENLER

Faiz lobisi bazen de siyasi istikrarsızlığı artırarak nihai hedefleri olan TL’yi düÅŸük deÄŸerden satın alarak faizin yükselmesine neden olmakta ve böylece TL’nin deÄŸerlenmesini amaçlamaktadır. Zira TL’nin deÄŸerinin düÅŸmesi ile yatırımcının kârı arasında doÄŸru orantı vardır. TL’deki deÄŸer kaybından bu derece yüksek kazanç saÄŸlayan yabancı yatırımcılar ve Türkiye’deki ortakları varken, madalyonun diÄŸer yüzünde Türkiye ekonomisinde ciddi biçimde zarar gören iyi niyetli yatırımcılar da yer almaktadır. Ä°yi niyetli bu yatırımcılar borçlanmalarını daha yüksek faiz ve deÄŸeri yükselen parayla yapmak zorunda kaldıkları için kur deÄŸiÅŸikliÄŸinden ve yüksek faizlerden ciddi ÅŸekilde zarar görmektedirler. Bu durum ithalatçıları ve döviz borcu olan piyasa katılımcılarını da zor durumda bırakmaktadır. Ä°thalatçıların maliyetlerine yansıyan bu durum makroekonomiyi de cari açık kanalıyla vurmakta, ihracatçıların düÅŸük deÄŸerli TL’den saÄŸladıkları kazancı bir anlamda egale etmektedir. Bu nedenle faiz lobisi kendi çıkarları ve haksız kazançlarını sürdürmek için faizleri yüksek tutacak spekülasyonlar yapmaktadır. Türkiye’de son günlerde yaÅŸanan siyasi gerginlik ortamı da bu lobinin harekete geçtiÄŸinin bir göstergesidir.

2002 yılında iktidara gelen AK Parti tarafından gerçekleÅŸen köklü reformlar ve sıkı mali disiplin ile birlikte makro ekonomik göstergelerde önemli iyileÅŸmeler gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Bu iyileÅŸmeler; GSYH’de ve kiÅŸi başı milli gelirde artış, borçların GSYH içindeki payında azalış, enflasyon ve iÅŸsizlikte düÅŸüÅŸ olarak sıralanabilir. Türkiye ekonomisinde son 11 yılda gerçekleÅŸtirilen bu iyileÅŸmeler ekonomideki sorunlardan rant saÄŸlayan bazı kesimlerin çıkarlarına ters düÅŸmüÅŸtür. Ekonomik istikrarın yanı sıra siyasi istikrarın da Türkiye’nin risk primini düÅŸürerek faiz oranlarının düÅŸmesini saÄŸlamıştır. Faiz giderlerinin GSYH’ye oranı 2002 yılında yüzde 14,8 iken; 2012 yılında 3,4 olmuÅŸtur. 2002 öncesi dönemlerde vergi gelirlerinin tamamına yakını faiz giderlerine giderken, 2002 yılında yüzde 85’i ve 2012 yılında ise vergi gelirlerinin yüzde 17’si faiz giderlerine aktarılmıştır. YaÅŸanan geliÅŸmeler ile Türkiye ekonomisindeki siyasi ve ekonomik istikrarı perçinlemiÅŸ, ekonominin kırılganlıkları azaltarak ÅŸoklara dayanıklı bir hale gelmesi saÄŸlanmıştır. Ayrıca Türkiye yürüttüÄŸü saÄŸlam politikalar ve ekonomik güç ile bölgesel ve küresel bir güç haline gelme yolunda emin adımlar atmaya baÅŸlamıştır. Tüm bu iyileÅŸmeler faiz oranlarını çok daha aÅŸağılara çekeceÄŸi için faiz lobisi ile haksız kazanç saÄŸlayanları rahatsız etmiÅŸtir. Çünkü son 10 yılda faiz lobisine ödenen miktar 375 milyar dolar iken, eÄŸer 2002 öncesi ÅŸartlar devam etmesi durumunda toplam olarak yaklaşık 1trilyon dolar faiz lobisine aktarılacaktı.

FAÄ°Z LOBÄ°SÄ° NEDEN ŞİMDÄ° HAREKETE GEÇTÄ°?

Bu yüzden, Türkiye ekonomisinde son 11 yılda gerçekleÅŸtirilen iyileÅŸtirmeler ekonomideki dengesizliklerden rant saÄŸlayan bazı kesimlerin çıkarlarına ters düÅŸmüÅŸtür. Zira bono faizinin yıllara göre deÄŸiÅŸimine bakıldığında siyasi istikrarın olmadığı ve koalisyon hükümetlerinin olduÄŸu dönemlerde faizlerin çok yüksek olduÄŸu görülmektedir. AK Parti’nin tek başına iktidar olduÄŸu dönemde ise faizler tek haneli rakamlara düÅŸerek, devletin üzerinde büyük bir yük olan faiz ödemeleri yükü azalmıştır. Bu da Türkiye’de faiz lobisinin siyasi ve ekonomik istikrara olan spekülatif saldırılarıyla kendini göstermiÅŸtir. Özellikle faizlerin düÅŸtüÄŸü dönemlerde siyasi istikrara saldıran bu kurumlar yüksek faizlerin oluÅŸması için siyasi ortamı gerecek hareketten uzak durmamışlardır.

Faiz lobisinin bu dönemde ataÄŸa kalkması çok manidar ve zamanlamasının birçok önemli ekonomik sebebi vardır. Åžöyle ki;

ABD merkez bankasının geniÅŸleyici para politikaları ile ilgili söylem deÄŸiÅŸikliÄŸinin tüm dünyadaki mali piyasalar üzerinde olumsuz etkilerinin olduÄŸu ve yabancı yatırımcıların geliÅŸmiÅŸ ülkelerde çıkış yaptığı dönemde Gezi Parkı olaylarının meydana gelmesi rastlantı deÄŸildir. Çünkü, yabancı yatırımcılar ülkeden çıkarken ülkedeki faizin artmasını istemektedirler. Zira, faiz yükselirse Türk Lirası’nın dövize karşı deÄŸeri yükselmektedir. Bu nedenle faiz lobisi kendi çıkarları ve haksız kazançları için faizleri yüksek kalmasını saÄŸlayacak spekülasyonlar yapmaktadır.

Küresel ekonomide 2008 yılında baÅŸlayan ekonomik krizin etkileri borç krizi ÅŸeklinde Avrupa BirliÄŸi ülkelerinde devam etmektedir. Böyle bir ortamda küresel ekonomideki belirsizliklere raÄŸmen Türkiye siyasi ve ekonomik istikrar ortamı ile yatırımcılar için güvenli bir liman haline gelmiÅŸtir. Ayrıca bu dönemde birçok Avrupa ülkesi küçülürken Türkiye ekonomisi 2009 yılı son çeyreÄŸinden itibaren aralıksız büyümesini sürdürmüÅŸtür. Bu durum siyasi istikrarsızlık kaynaklı kur deÄŸiÅŸimlerinden fayda saÄŸlayan kesimi rahatsız etmiÅŸ ve Türkiye’deki istikrarlı ortamın bozulmasına yönelik çabalar baÅŸlamıştır. Gezi parkında baÅŸlayan eylemler de bu kesime önemli bir fırsat vermiÅŸ hatta bu olayların sürmesini adeta teÅŸvik etmiÅŸlerdir.

Türkiye, IMF’ye olan borçlarını bitirmesi ile birlikte uluslararası kredi derecelendirme kuruluÅŸları da Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye yükseltmiÅŸlerdir. Ekonomik ve politik göstergelerde iyileÅŸme ülke risk primini düÅŸürmüÅŸ bu da faizlerin tarihi seviyelere düÅŸmesine katkı saÄŸlamıştır.

AK Parti 2023 hedeflerine yönelik önemli adımlar atmaktadır. Türkiye ekonomisinde baÅŸta enerjide dışa bağımlılık gibi yapısal bazı sorunlar bulunmaktadır. Bu yapısal sorun, baÅŸta üretim olmak üzere ekonominin hemen her alanını baÅŸta da cari dengeyi olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle makroekonomik göstergelerdeki iyileÅŸmelerle daha daha geniÅŸ manevra alanı elde eden politika yapıcılar bu yapısal sorunun çözümü için nükleer enerji santralleri kurulması kararını almışlardır.

Faiz lobisini rahatsız eden bir baÅŸka geliÅŸme de Ä°stanbul’a 3. köprü, Kanal Ä°stanbul projesi, Marmaray projesi ve 3. havalimanı gibi önemli ve hızla geliÅŸen Türkiye için neredeyse zorunlu hale gelen bu projelerin hayata geçirilmesidir. Söz konusu iyileÅŸmelerin yanı sıra faiz lobisini en çok telaÅŸlandıran geliÅŸme de Ä°stanbul Finans Merkezi projesidir. Ä°stanbul Finans Merkezi’nin kurulması ile Türkiye’nin bölgesel bir güç haline gelerek dev iÅŸlem hacmine ulaÅŸması Türkiye’nin ihtiyacı olduÄŸu sermayeyi daha uygun koÅŸullarda saÄŸlamayı kolaylaÅŸtıracaktır. Ayrıca, Ä°stanbul’un bölgesel ve küresel finans merkezi olması hem ülkeye uluslararası fon giriÅŸine katkı saÄŸlayacak hem de yurtiçi tasarrufları artırıcı etki yapacağı için yabancı sermaye giriÅŸ çıkışlarının istikrarsızlık unsuru olmasını engelleyecektir. Ayrıca, yatırımcıların taleplerine elveriÅŸli ortamın oluÅŸması ve kamuyu bilgilendirmenin öneminin artmasıyla ÅŸeffaf ve güvenilir bir piyasa oluÅŸturulacaktır. Yatırım ve tasarruf artışlarının katkısıyla istihdam ve ekonomik büyüme artacaktır. Son günlerde gerçekleÅŸtirilen eylemlerle birlikte baÅŸlayan Borsa Ä°stanbul’daki spekülatif hareketler Ä°stanbul Finans Merkezi’nden rahatsız olan faiz lobisinin önemli bir atağıdır. Türkiye ekonomisinin özelliklede kamu maliyesinde sahip olduÄŸu iyi göstergeler ile bu spekülasyonları bertaraf etmeyi baÅŸarmıştır.

ÇÖZÜM SÜRECÄ° VE GEZÄ° SÜRECÄ°...

DiÄŸer yandan, Türkiye’nin önemli bir sorunu olan Kürt meselesinin çözümü için açılım sürecinin baÅŸlatılması, PKK’nın tüm silahlı unsurlarını yurtdışına çekmesi bölgenin kalkınması ve yeni yatırımların çekilmesi açısından oldukça önemlidir. Dolayısıyla Kürt meselesinin çözülmesi ve siyasi istikrarsızlık unsuruna neden olan bütün sebeplerin ortadan kalkması faiz lobisini rahatsız etmiÅŸtir.

Dolayısıyla, tüm bu hususlar çerçevesinde Gezi parkı olayları ile birlikte hareket eden faiz lobisi ülkeye finansal piyasalar açısından maliyetler yüklemiÅŸtir. BaÅŸta faizler yükselmiÅŸ, kur artışı ile kısa vadeli borcun miktarı yaklaşık 5 milyar artmış ve Borsa Ä°stanbul nezdinde iÅŸlem görmekte olan pay senetleri açısından bakıldığında yaklaşık 50-60 milyar deÄŸer kaybına neden olmuÅŸtur. Faiz lobisi sıklıkla gerçekleÅŸtirdiÄŸi ataklardan bir tanesi daha denenmiÅŸ ama açıkçası ekonominin güçlü olması nedeniyle bu defa da hedefledikleri amaçlarına tam olarak ulaÅŸamamışlardır.

[Star Açık GörüÅŸ, 16.06.2013]