Amerika BirleÅŸik Devletleri’nin Suriye krizinde takip ettiÄŸi politika, dış politika hafızasındaki travmaların derin izlerini taşıyor. Vietnam ve Irak’ta verilen yanlış kararların sebep olduÄŸu stratejik bataklıktan sakınma, Libya’da içine düÅŸülen durumun tekrarından korunma ve Afganistan’da olduÄŸu gibi Rusya ile yeni bir proxy savaşın içine girmemeye çalışma Beyaz Saray’ın ÅŸimdiye kadar takip ettiÄŸi Suriye politikasını en fazla etkileyen unsurları arasında yer alıyor. Beyaz Saray Suriye’de ne yapacağını düÅŸünürken bir yandan da askeri müdahale tarihinde yaptığı hataların yol açtığı dış politika felaketlerinin hayaletleriyle savaşıyor.
Artık Amerika’da her gün Beyaz Saray’ın Suriye karasızlığı ile ilgili yeni bir haber yeni bir analiz yayınlanır oldu. Çıkan haberlerde Obama’nın konuya ilgisizliÄŸinden danışmanlarının ilgisine ve yönetim içindeki isimlerin birbiriyle yaÅŸadığı görüÅŸ ayrılıklarına kadar birçok iddia atılıyor. Bu iddialar ÅŸüphesiz karar verme mekanizmalarının yaÅŸadığı zorluklar ve yol açtığı patolojik durumları ortaya koyması bakımından özel önem taşıyor ancak çoÄŸu zaman gözden kaçan Obama yönetiminin Suriye meselesine yaklaşımında ne kadar tarihsel analoji ve dış politika travmalarının etkisinde kalmış olduÄŸu. Her ne kadar her Amerikan baÅŸkanı hatta her lider kendisinden öncekilerin yaptığı hataları tekrarlamamaya çalışsa da Amerika’yı savaÅŸlardan çıkarma gibi bir vaatle iktidara gelen ve seçim kampanyası sırasında tek dış politika silahı Irak Savaşı’na hayır demek olan bir baÅŸkan olarak Obama bu gölgeyi herkesten belki de daha fazla yaşıyor.
HER ÅžEYÄ°N BAÅžI VÄ°ETNAM
Vietnam sendromu Amerikan güvenlik ve dış politika hafızasındaki en uzun ömürlü travma olarak Obama ve yönetimini de hep yakından ilgilendirdi. Neticede Irak Savaşı Vietnam ile birlikte Amerika’nın son elli sene içinde yaptığı iki büyük stratejik hatadan biriydi. Hem Afganistan’da hem de Irak’ta içinde bulunulan durum birçoklarına göre Vietnam Savaşı’nın son yıllarını andırıyordu. Obama yönetimi bir yandan bu iki savaÅŸtan bir an önce nasıl kurtulacağını düÅŸünürken öte yandan yeni bir askeri müdahaleye nasıl girilmemesi gerektiÄŸinin yollarını arıyordu. Elbette bu noktada Vietnam Savaşı öncesi karar verme mekanizmasında yapılan hatanın tekrarlanmaması önemli bir rehber olacaktı.
Gordon Goldstein’in Vietnam Savaşı döneminde ulusal güvenlik danışmanı olan McGeorge Bundy’nin hatıralarına dayanan ‘Lessons in Disaster’ kitabı belki de durumu Vietnam baÄŸlamında deÄŸerlendirmek isteyenler için önemli bir kaynak haline geldi. Kitabın bu dönemde Ulusal Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından okunup tartışıldığı sıklıkla konuÅŸuluyordu. Johnson döneminde verilen Vietnam’da savaÅŸ kararın mimarlarından Bundy dış politika karar verme mekanizmalarındaki aksaklıkları ve kısa bir sürede biteceÄŸi sanılan savaşın nasıl bir bataklığa dönüÅŸtüÄŸünü anlatırken aslında bazı durumlarda eylemsizlik ve beklemenin ne denli önemli bir stratejik silaha dönüÅŸebileceÄŸine de vurgu yapıyordu. Okuyanlar kitapta bahsedilen hatalarla Irak ve Afganistan’da yapılanlar arasında fazlasıyla benzerlik bulmuÅŸ ve belki de Bundy’nin verdiÄŸi tavsiyelerin bazılarını benimsemiÅŸlerdi.
Vietnam sendromunun baÅŸka bir etkisi de Obama’nın Kennedy’e siyaseten duyduÄŸu yakınlık ile ilgiliydi. Ä°kisi de genç yaÅŸta, senatörlüklerinin ilk yıllarında baÅŸkanlık seçimini kazanmıştı. Obama Kennedy gibi Berlin’e giderek tarihi bir konuÅŸma yapmış ve iktidara gelmesinin hemen sonrasında da ilk problemini bazı generallerle yaÅŸamıştı. Hatta Kennedy’nin kızı Obama seçilmeden yazdığı destek yazısında Obama için “Babam gibi bir baÅŸkan” ifadesini kullanmıştı. Bu etkileÅŸim Obama’nın Suriye konusunda karar vermeye çalışırken Kennedy’nin Küba krizi ve Vietnam yaklaşımından etkilenmesini oldukça doÄŸal bir hale getiriyordu. Hele de ikinci dönemine girerken yanında her ikisi de madalyalı Vietnam savaşı gazisi, her ikisi Irak savaşına onay verip piÅŸman olan ve askeri müdahale skeptiÄŸi bir dışiÅŸleri ve bir savunma bakanı varken zaman zaman geriye dönüp Vietnam’a bakmamak mümkün olmazdı. Kennedy Küba krizini tüm siyasi ve askeri baskılara raÄŸmen Amerika’yı nükleer bir savaşın içine sokmadan diplomatik yollarla çözmüÅŸtü. Dahası birçoklarına göre yaÅŸaması durumunda Amerika’yı Vietnam bataklığına da sokmadan meseleye uluslararası bir konferans ile diplomatik çözüm bulacaktı.
IRAK SENDROMU
Vietnam Savaşı hayalet ise Suriye konusunda kafa yoran Obama yönetimi için Irak savaşı tamamen bir cadılar bayramı etkisi yaratıyordu. Zira herkes bu savaÅŸa nasıl gidildiÄŸini en canlı haliyle hatırlıyordu. ABD ulusal bir tehdit teÅŸkil etmemesine ve farklı çevrelerden yapılan tüm uyarılara raÄŸmen Irak’ı iÅŸgal etmiÅŸti. Kararın ne ÅŸekilde alındığına yönelik yapılan araÅŸtırmalar temenni temelli bir stratejinin ve müdahaleci ÅŸahin bir grubun BaÅŸkan Bush’u yanılttığını ve farklı opsiyonlar deÄŸerlendirilmeden ve uygun bir “çıkış stratejisi” ortaya konmadan verilen savaÅŸ kararının Amerika’ya büyük bir bataklığa sürüklediÄŸini ortaya koyuyordu. Amerikan ordusu kısa sürede kendisini gittikçe derinleÅŸen bir iç savaÅŸ batağının ortasında bir aktör olarak bulmuÅŸtu. Bu sırada tıpkı Vietnam savaşında olduÄŸu gibi Amerika’ya uluslararası destek yok olmuÅŸ, Amerikan ekonomisi derin bir hasara uÄŸramış ve Amerika Obama’nın göreve gelmesinden sonra alelacele her ÅŸeyi olduÄŸu gibi bırakarak Irak’tan çekilmiÅŸti. Mesele Suriye olunca Irak’a komÅŸu bir ülke oluÅŸu ve Irak’ta Amerika’yı çokça uÄŸraÅŸtıran mezhepsel fay hatlarının bir kısmının bu ülkeden de geçiyor olması Suriye meselesi gündeme geldiÄŸinde ister istemez bir Irak karşılaÅŸtırması yapılmasına neden oluyordu. Dahası Suriye’deki kriz sürerken Irak’ta ÅŸiddet olaylarının artması gücüne artıran Irak El-Kaide’sinin faaliyetlerine hız vermesi Washington’daki birçoklarında Suriye yerine Irak’a yoÄŸunlaşılması gerektiÄŸi fikrini öne çıkarıyordu. Keza Irak’ı bu hale çeviren Amerika direk olarak sorumlu olmadığı Suriye Krizi’ni çözmek yerine asıl sorumlusu olduÄŸu Irak karmaşışını yoluna sokmaya çalışmalıydı.
AFGANÄ°STAN VE LÄ°BYA
Afganistan ise bu dönemde Suriye konusu konuÅŸulurken ortaya çıkan bir baÅŸka hayaletti. Afganistan’ın Sovyetler BirliÄŸi tarafından iÅŸgalini önlemek için verilen destek senelerce sürmüÅŸ ve Sovyetler’in bölgeyi terk etmesi sonrasında bu ülkeyi bir iç savaÅŸa ve bu iç savaÅŸ da Afganistan’ı bir ‘failed state’e dönüÅŸtürmüÅŸtü. Dahası El-Kaide bu iktidar boÅŸluÄŸundan yararlanarak palazlanmış ve sonrasında 11 Eylül saldırılarına yol açmıştı. Tüm bunlardan sonra Rusya ile yeni bir proxy savaÅŸa girmek, hele de Rusya’nın Suriye’ye yaptığı bitmek tükenmek bilmeyen silah satışı sürerken kimse tarafından çok olumlu karşılanmıyordu. Washington’dakilere göre böyle bir savaÅŸ sadece uzun sürmekle kalmayacak aynı zamanda Amerika’nın ekonomi ve iç politikaya odaklanan baÅŸkanının oldukça ciddi bir zaman kaybına uÄŸramasına sebebiyet verebilecekti. Kendi iktidarı süresince sonlanmama ihtimalinin ağır basması savaÅŸları bitirmeyi vaat eden Obama’nın yeni bir savaşı miras bırakması ve bu savaşı baÅŸlatmış bir lider olarak hatırlanmasına sebep olabilirdi. Elbette tüm bunları düÅŸünürken Amerika bir yandan Afganistan’da Sovyetler sonrası yaptığı hataların faturasını bir ÅŸekilde Suriyeli muhaliflere kesmiÅŸ de oluyordu.
SURÄ°YE NEDEN BÖYLE OLDU?
Bütün bu hayaletlerin gölgesinde dış politika yapmaya çalışan Obama yönetimi için belki de öldürücü vuruÅŸ Libya’dan geldi. Çok kısa süreceÄŸi düÅŸünülen Libya operasyonuna biraz da isteksiz -ve siyasi dedikodulara göre zamanın DışiÅŸleri Bakanı Hillary Clinton, BM daimi temsilcisi Susan Rice ve Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Samantha Power gibi liberal müdahalecilerin gayretleri ile- giren Obama’nın müdahalenin beklenenden uzun sürmesi ve sonrasında ortaya çıkan durumdan rahatsız olduÄŸu çoÄŸu analist tarafından konuÅŸuluyordu. Amerika’daki seçimlerin hemen öncesinde Bingazi’deki Amerikan Büyükelçisinin öldürülmesi ve sonrasında ortaya çıkan kamuyu bilgilendirme konusundaki siyasi manevraların büyük bir siyasi krize sebep olması Obama’yı olası askeri müdahaleler konusunda daha da isteksiz bir hale getirdi. Bu durum Obama yönetimindeki Suriye’de yaÅŸananlara müdahaleyi savunanların elini de ciddi oranda zayıflattı.
Tüm bunların sonucu olarak Amerika’da özellikle Amerikan çıkarları ve güvenliÄŸinin direk olarak tehlikede olmadığı bölgelere yapılacak insani müdahaleler konusunda tepkisel bir dış politika hafızası meydana geldi. Bugünlerde her ne kadar Kosova gibi kimi müdahalelerin yarattığı olumlu ve Ruanda’daki eylemsizliÄŸin yol açtığı soykırımın neden olduÄŸu olumsuz havadan sıkça bahsedilse de bu durum Vietnam, Irak, Afganistan ve Libya müdahalelerin yarattığı hayaleti bir türlü yok edemiyor. Bu sebeple de Amerika sahada oluÅŸan insani drama raÄŸmen bu hayaletin yarattığı korku, endiÅŸe ve tereddüdü bir türlü aşıp ciddi bir Suriye tartışmasının içine giremiyor.
[Star Açık GörüÅŸ, 27 Ekim 2013]