SETA > Yorum |
Bir Süper Gücün Suriye ile İmtihanı

Bir Süper Gücün Suriye ile İmtihanı

ABD'nin Suriye politikasını konu alan analizler, Washington'ın karşılaşacağı riskler yerine Suriye probleminin uzamasının ona kazandıracakları üzerine odaklanmaya başladı.

Suriye'de son iki yıldır meydana gelenler artık Suriye'nin sınırlarını ve bölge ülkelerinin istikrarını aÅŸarak küresel anlamda dünya politikasının geleceÄŸi konusunda bazı ciddi sonuçları beraberinde getirmeye baÅŸladı. Sorun artık küresel anlamda liderlik ve uluslararası meÅŸruiyetin anlam ve ölçülerini belirleyen önemli bir turnusol kağıdı olma yolunda ilerliyor. Suriye meselesinin geldiÄŸi hal sebebiyle gün geçtikçe uluslararası sistemin temel taÅŸları daha fazla sorgulanmaya baÅŸlarken, uluslararası kurum ve normların ve özellikle de BM Güvenlik Konseyi'nin mevcudiyeti anlam yitirmeye devam ediyor.

Bir yandan bu konseye Ä°ngiltere ve Fransa'nın hala neden daimi üye olduÄŸu sorusu akıllara daha fazla gelmeye baÅŸlarken öte yandan da diÄŸer iki üye olan Rusya ve Çin'in artık birer "veto gücü" olmaya baÅŸlamaları veto hakkının yeniden tartışılmaya baÅŸlamasına sebep olabiliyor. Bunların dışındaki son üye ve gerilemesine raÄŸmen tek süper güç olan ABD için ise durum oldukça farklı. ABD dış politikasında son yıllardaki en büyük imtihanını Suriye krizi ile veriyor. BM Güvenlik Konseyi'ndeki veto edilen yaptırımlar oylaması sırasında yapılan ağır konuÅŸma sonrasında meselenin üzerine pek gitmek istemeyen bir imaj çizen ABD için Suriye meselesi ABD'nin uluslararası imajı ve gelecek stratejik hamleleri konusundaki soru iÅŸaretlerini daha da artırıyor.

Ä°kinci yılını dolduran kriz sonrasında bugün ABD'de 'en az müdahalenin en iyi çözüm olduÄŸuna inanmış' ve bunu 'eski hatalardan alınan bir ders' olarak kodlayan bir yönetim göze çarpıyor. Özellikle yönetimden ayrılanların yazdıklarında içeride her türlü müdahale fikrine direnen bir yürütme merciinin bulunduÄŸu ortaya çıkıyor. Yönetim bu tutumu bazen uzun uzadıya risklerini ortaya koyarak anlatmaya çalışırken, bazen de farklı kanallardan olası bir müdahalenin kamuoyundaki desteÄŸi veya muhtemel ekonomik maliyeti argümanlarına sığınıyor. Öyleki daha önce kırmızı çizgi olduÄŸu ifade edilen ve ABD tarafından yeni bir uluslararası müdahalenin sebebi olabileceÄŸi düÅŸünülen, rejimin Suriye halkına karşı kimyasal silah kullanması konusunda dahi, artık geri adım atma görüntüsü veriliyor. Bunun için bir yönden yönetime yakın isimler kırmızı çizgi tanımı üzerine kelime oyunları oynarken, uluslararası kamuoyuyla birlikte ABD'deki meseleyi takip edenler de ne olup bittiÄŸini anlamaya çalışıyor.

KARARSIZLIK MI, BÄ°LÄ°NÇLÄ° BÄ°R EYLEMSÄ°ZLÄ°K MÄ°?

BaÅŸlarda birçokları tarafından ABD yönetiminin kararsızlığı ve iç politik kaygılarıtemelli olduÄŸu düÅŸünülen ABD'nin Suriye konusundaki eylemsizliÄŸi gün geçtikçe farklı ÅŸekillerde yorumlanmaya ve bilinçli ve hesaplanmış bir eylemsizlik olarak algılanmaya baÅŸlıyor.Ä°zlenen eylemsizlik politikası sonucunda ABD yönetiminin beklediÄŸi getiri ve kaçınmak istediÄŸi asıl riskin ne olduÄŸu konusundaki tartışma ise her gün yeni senaryoların ortaya çıkmasına sebep oluyor.

Seçimlerin de sona ermesiyle iç politik kaygılarından kısmen kurtulmuÅŸ olması beklenen yönetimin hala bu tür soru iÅŸaretleri ile uÄŸraşıyor olduÄŸu yolundaki açıklamalar artık kimseye tatmin edici gelmiyor. Aynı ÅŸekilde Suriye konusunda atılacak daha cesur adımların yaratabileceÄŸi riskler ile ilgili açıklamalar da artık yavaÅŸ yavaÅŸ anlamını kaybetmeye baÅŸlamış durumda. Suriye'deki durumun iki sene önce yapılan tartışmalarda ABD'li uzmanlar tarafından ortaya konan olası bir müdahalenin sonuçları üzerine yazılan felaket senaryolarının çok ötesine geçmiÅŸ olmasının bunda rolü büyük elbette.

EylemsizliÄŸin gerekçesi olarak ortaya sürülen Irak kartı ise yapılan karşılaÅŸtırma ile ilgili sorunlu bir durumu ortaya çıkarıyor. Yeni dünya sisteminde Irak savaşı sonrasında kaybettiÄŸi uluslararası meÅŸruiyeti yeniden kazanmak için Suriye'ye müdahale etmemeyi seçen ABD yönetimi, bir yanlışı baÅŸka bir yanlışla düzeltmeye çalışır gibi görünüyor.

Bu durum uluslararası çevrelerde ABD'nin Suriye politikası konusundaki tartışmaların da çehresini deÄŸiÅŸtiriyor. Åžimdilerde yapılan analizler ABD'nin karşılaÅŸacağı riskler yerine Suriye probleminin uzamasının ABD'ye kazandıracakları üzerine odaklanmaya baÅŸladı. Bazıları, artık meselenin Suriye'den çok ABD'nin bölgedeki politikalarının genel çerçevesi ile ilgili olduÄŸu ve ABD'nin krizin derinleÅŸmesine Suriye'ye destek veren güçlerin meÅŸruiyet ve zemin kaybetmesi için göz yumduÄŸu yolunda iddialar ortaya koyuyor. Hatta artık ABD'nin Suriye'yi bir nevi tek kutuplu dünya sonrası diÄŸer güçleri terbiye etmek ve kendi yokluÄŸunun sonuçlarını hissettirmek için bir kurban olarak seçtiÄŸini iddia edenler dahi var. Bu söylem ve iddiaların giderek güç kazanması bir yandan ABD'nin meÅŸruiyetini daha sorunlu bir hale getirirken öte yandan da bölgede ABD politikalarının geleceÄŸine yönelik yaklaşımlar da ciddi sorunlar meydana getirebilecek nitelikte.

Kısacası Suriye'deki eylemsizlik bu haliyle sadece Suriye'deki trajedinin devam etmesi deÄŸil aynı zamanda da uluslararası sistemin yeniden ÅŸekillenmesi konusunda önemli soru iÅŸaretleri taşıyor.

[Sabah Perspektif, 11 Mayıs 2013]