Amerikan Başkanı Trump’ın son kimyasal silah saldırısını gerekçe göstererek Suriye’ye bir saldırıda bulunacağına dair açıklamalarından sonra, Trump geri adım anlamına gelecek tweetler atsa da böyle bir saldırı bekleniyor.
Fransa ve İngiltere de böyle bir saldırıya katılmaya bu kadar hevesliyken Washington’un bu konuda geri adım atmasının ABD’nin Obama döneminde Rusya karşısında çok bozulan prestijine çok büyük zararlar vereceği yorumları yapılıyor.
Suriye’deki rejim, İran ve Hizbullah hedeflerine yönelecek muhtemel bir saldırının, Trump’ın iddia ettiği gibi “insani” gerekçelere değil de daha çok “İsraili” gerekçelere dayandığını çarşamba günkü yazımızda ifade etmiştik. Bu meselede ABD için İsrail’in çıkarlarının “Tüccar Trump”ın kafasındaki ekonomik çıkarlardan daha ağır bastığını, Amerikan Başkanı’nın “Suriye’den çekileceğiz” açıklamasından sonra ülkesindeki lobiler tarafından “biraz daha kalmaları gerektiğine” ikna edilmesi gerçeğinde gördük.
Amerikan Başkanı, maliyeti ne olursa olsun Suriye’de daha fazla kalmaları ve hatta daha etkin olmaları gerektiğine ikna edilmiş durumda. “Tüccar” alışkanlığından olsa gerek, o da maliyetin en azından bir kısmını Suudi Arabistan’a yıkma peşinde.
Ne de olsa Suudi Veliaht Prensi çok bonkör! Ne istenirse veriyor!
Ekonomik maliyetin bölgedeki zengin Arap ülkelerine yıkılması kolay da, Suriye’de etkinliğini artırmasının Rusya karşısında doğuracağı güvenlik maliyetinin yükünü kiminle paylaşacak Washington?
İngiltere ve Fransa bu konuda gönüllüler. Almanya ve İtalya ise pek istekli değiller.
Peki, bir başka NATO üyesi olan Türkiye’nin tutumu ne olmalı?
Suriye’de PKK/YPG’yi destekleyen “müttefikimiz” ABD ile Esad rejimini destekleyen “Astana sürecinden ortağımız” Rusya arasında tırmanan gerginlikte taraflardan birine yakın durmalı mıyız?
Halkının yüz binlercesini kimyasal silahlar da kullanarak katleden Esad yönetimi güçlerinin ABD ve müttefikleri tarafından vurulması Türkiye’yi rahatsız etmez.
Ancak iç savaşın son evresine kadar Suriye sorununun kapsamlı bir çözümü ile ilgilenmek yerine ülkenin kuzeyinde kendisine bağlı olacak bir PKK/YPG özerk bölgesi oluşturmakla meşgul olan ABD’nin, şimdi sorunun çözümü konusunda Rusya, Türkiye ve İran tarafından atılan bütün adımları boşa çıkaracak şekilde kartları yeniden karmaya çalışması Türkiye’yi rahatsız eder.
Yeni Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Senato’daki onay sürecine dair görüşmelerde kendisine Türkiye, Rusya ve İran cumhurbaşkanlarının el sıkıştığı fotoğraf gösterilip sorulan “Bu üç lider Suriye’de ne olacağını konuşurken ABD orada bile değil. Bunun müttefikimiz İsrail açısından sonuçları ne olur?” sorusuna verdiği “Artık Amerikalılar da Suriye’nin nasıl paylaşılacağına dair tartışmanın parçası olmalı” şeklindeki cevap Washington’un bundan sonraki süreçte oynayacağı rolü gösteriyor.
İç savaş sürecinde Türkiye’nin bütün ısrarlarına rağmen Esad yönetiminin sona erdirilmesi ve soruna kapsamlı bir çözüm bulunması konusunda inisiyatif almaya yanaşmayan, aksine YPG/PKK terör örgütüyle ortaklık kurmayı tercih eden ABD, Türkiye için güvenilir bir müttefik olmadığını ispatladı. Bu nedenle Ankara, Washington’un Suriye’de kartları özellikle İsrail’in elini kuvvetlendirecek şekilde yeniden karıp iç savaşı uzatmaya yol açacak girişimlerine karşı temkinli tavrını sürdürmelidir.
Rusya ise, ABD’nin aksine, Suriye sorununun çözümü konusunda masaya oturulabilecek bir ortak olarak ortaya çıktı. Ancak gerek Astana ve Soçi süreçlerinde kararlaştırılan çatışmasızlık bölgelerine yönelik saldırıların sürmesi (Doğu Guta ve İdlib), gerekse YPG/PKK konusunda, ABD kadar olmasa da güven vermeyen tutumuyla, Rusya da Türkiye’nin temkinli yaklaşması gereken bir ülke olduğunu gösterdi.
Sonuç olarak Ankara, Suriye konusunda kendi çıkarları doğrultusunda sahadaki pozisyonlarını kuvvetlendirip masaya güçlü bir şekilde oturmak isteyen ve bunun için gerekirse iç savaşı uzatmaktan da çekinmeyecek olan ABD ve Rusya arasındaki gerginlikte doğrudan taraf olmaktan kaçınmalı ve hem Suriye iç savaşını sona erdirecek hem de Türkiye’nin güvenliğini destekleyecek adımlara destek vermeye devam etmelidir.
[Türkiye, 14 Nisan 2018].