Ankara’da görev süresi dolan Amerikan Büyükelçisi John Bass, ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğunda çalışan bir Türk vatandaşının FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanmasını “hükûmetten bazıları intikam peşinde” ifadeleriyle eleştirdi. Sonra da Amerikan büyükelçiliği Türkiye’deki temsilciliklerinin artık vize başvurusu almayacağını ilan ederek Türkiye’den ABD’ye seyahat yasağı anlamına gelen bir duyuru yayınladı.
Bir büyükelçinin, açıkça görev yaptığı ülkenin içişlerine karışması anlamına gelen bu sözlerini nasıl yorumlamak gerekiyor?
“John Bass bunu görev süresi boyunca hep yaptı. Türkiye’nin meselelerinde hep Türkiye düşmanlarından yana tavır aldı. Bu yüzden giderayak söylediği bu sözlerin farklı bir anlamı yok” diye düşünüp aldırmayabilirsiniz.
“Benzer bir tavrı Almanya da gösterdi zaten, bu Batılılar Türkiye’ye karşı kullandıkları kişilerin tutuklanmasından hiç hazzetmiyorlar. ‘Bizim elemanları nasıl tutuklarsınız’ hissiyatıyla hırçınlaşıyorlar” diye düşünüp doğru bildiğinizi, yani hukukun gereğini yapmaya devam edebilirsiniz.
“Bir konsolosluk görevlisi için neden ortalığı bu kadar ayağa kaldırıyorlar? Bu işin üzerine gitmek gerek” diyerek soruşturmayı daha da derinleştirip FETÖ-ABD-15 Temmuz bağlantısını daha dikkatli araştırmaya devam edebilirsiniz.
Türkiye’nin müttefiki olan bir ülkenin Ankara’daki büyükelçisi FETÖ soruşturması çerçevesinde bir Türk vatandaşının tutuklanmasından neden bu kadar rahatsız olur?
Bu tutuklama kararını veren savcı, Türkiye’nin yaşadığı en büyük travmalardan biri olan 15 Temmuz darbe girişimi ve terör saldırısının sorumlularını ortaya çıkarmaya çalışan bir soruşturma kapsamında veriyor bu emri. Türkiye’nin müttefiki olarak ABD büyükelçisinin, bu darbe ve terör saldırısının sorumlularının yargılanmasından memnun olması gerekmez mi?
Türkiye’ye hep hukuk devleti konusunda eleştiri yöneltmiyorlar mıydı?
İşte hukuk süreçleri işliyor ve söz konusu kişinin yargılanmasının 15 Temmuz darbe ve terör saldırısının perde önündeki ve arkasındaki bütün aktörleriyle ortaya çıkarılması konusunda önemli adımlar atılıyor. Amerikan büyükelçisi neden bundan rahatsız oluyor? Bu darbe girişiminin sorumlularının ortaya çıkarılması Amerikan yönetimini memnun etmez mi?
Yoksa bu yargılama süreçleri sonunda ABD’deki bazı kesimlerin Türkiye’deki meşru iktidarı gayrimeşru yollarla devirmek için ciddi bir çaba içerisine girdiklerinin açığa çıkmasından mı endişe ediliyor? Bu çabaların sadece 15 Temmuz darbe ve terör saldırısını desteklemekten ibaret de olmadığının anlaşılmasına yönelik bir endişe mi var?
Vize konusunda alınan yasak kararıyla Türkiye’ye, FETÖ ile ABD’deki bu darbe destekçisi kesimler arasındaki bağlantıyı fazla kurcalamaması konusunda bir mesaj mı veriliyor? Türkiye’nin bu tehdit mesajını dikkate almayıp soruşturmayı olması gerektiği gibi, bütün iç ve dış bağlantılarıyla sürdürmesi durumunda daha ileri gidip yeni yaptırımlara mı başvuracaklar?
Bu noktada sorulması gereken sorulardan biri, Türkiye’de darbe girişimine kalkışıp başarısız olan “maceracı Amerikalıların” Amerikan devletini bu müdahaleci politikalarının yeni adımları için harekete geçirme konusunda ne kadar etkin oldukları sorusudur. ABD’de bunların müdahaleci politikalarının Türkiye’yi Batı ittifakından uzaklaştırmaktan başka işe yaramadığını düşünenlerin sayısı az değil. Bunlara Türkiye’ye karşı giriştikleri kirli kampanyanın hesabının sorulması Türk-Amerikan ilişkilerinin normalleşmesinin önemli bir adımı olacaktır. Ancak Trump döneminde yaşanan yönetim boşluklarını Türkiye karşıtı bu kesimin çok iyi kullandığı da görülüyor.
Türkiye’nin, 15 Temmuz darbe ve terör saldırısının içerideki faillerini ortaya çıkarıp yargılaması ve cezalandırması kadar, bu saldırının dış aktörlerini açık bir şekilde tespit etmesi de bu tür saldırıların tekrarlanmaması açısından çok önemli. Eğer 15 Temmuz sonrasında gerçekleştirilen yargılama süreci, 27 Mayıs Darbesi sonrasında yapılabilseydi, daha sonra yaşanan darbelerin hiçbiri olmayacaktı.
Türkiye’nin bu darbelerin dış destekçileri ve/ya planlayıcılarını ortaya çıkarması hem kendi istikrarı ve adaletin tesisi hem de dış dünya ile sağlıklı ilişkiler kurabilmesi açısından önemli bir zorunluluktur.
Bu yolda atılan adımlar Amerikan büyükelçisini rahatsız etse de bu bir gerçek, etmese de.
[Türkiye Gazetesi, 11 Ekim 2017].