Bu hafta sonu Antalya'da G-20 Zirvesi toplanıyor.
G-20, günümüzde "küresel ekonomik işbirliği ve eşgüdüm" açısından dünya ölçeğindeki en iyi platform durumunda.
Ancak son yıllarda dünya siyasetinin kritik konuları da liderler arasında müzakere ediliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan "mülteciler ve terörle mücadelenin" 2015 zirvesinin önemli bir gündem maddesi olduğunu açıkladı.
Daha net söylersek, Suriye iç savaşının getirdiği sorunlar Zirve'nin en yakıcı konuları.
Yine cumartesi günü Viyana'da Suriye'nin geleceği üzerine toplantı var.
Bu toplantı öncesinde Rusya lideri Putin'in 18 aylık bir geçiş süreci ve sonunda devlet başkanlığı seçimleri yapılması üzerine BM'ye sunduğu plan medyaya sızdı.
Yine bu haftanın en çok konuşulan konusu DAİŞ ile mücadelede Türkiye'nin gerekirse koalisyon güçleri ile birlikte kara harekatına katılabileceğiydi.
Yani Türkiye Cerablus'a girebilirdi.
Hatta 20 bin Türk askerinin yer alacağı kara harekatının güzergahlarından bahseden haberler yayımlandı.
Ne oluyor, savaşa mı giriyoruz?
Öncelikle 1 Kasım seçimlerinden tek parti iktidarı ile çıkan Türkiye, Suriye krizinde yaşadığı sıkışmışlığı gidermek için bir adım daha ileri atıyor. Suriye iç savaşında PYD'nin Fırat'ın batısına geçmemesi yönündeki kırmızı çizgisini tekrarlamakla kalmıyor.
Türkmenlere ve Suriye ılımlı muhalefetine olan desteğini de artırıyor.
Böylece Cerablus-Azez hattının DAİŞ'den temizlenerek kendi desteklediği grupların eline geçmesi için çaba sarf ediyor.
Bu çabanın amacı Suriye iç savaşına tek başına doğrudan girmek değil.
ABD, Rusya ve İran'ın DAİŞ ile mücadele için oluşturdukları yerel gruplar gibi Türkiye çizgisinde DAİŞ ile savaşan yerel grupların tahkimi. Suudi Arabistan'ın Suriye muhalefetine mali destek vermeyi kabul ettiği söyleniyor.
Ayrıca Türkiye, yeni bir göç dalgasını karşılayabilecek güvenli bir bölgenin oluşturulmasında ısrarcı.
Bu yönde ABD ve AB liderleri Zirve'de bir kez daha ikna edilmeye çalışılacak.
Mülteci krizinden bunalan AB liderlerinin bu konuya daha sıcak bakması olası. Ancak ABD olmadan bu bölgenin hayata geçmesi çok zor. Seçim dönemine girilen ABD'den küçük düzenlemelerin (50 askerin gönderilmesi ve PYD'ye özerklik uyarısı gibi) dışında ileri bir adım beklenebilir mi?
Bu soruların cevabı Obama Yönetiminin Rusya'nın Suriye'ye doğrudan müdahalesine nasıl yaklaştığı ile yakından irtibatlı.
Rusya'nın müdahalesinin Obama Yönetimi nezdinde ciddi rahatsızlık yarattığı fikrine katılanlardan değilim.
Nihai kertede ABD ve Rusya'nın, Suriye'nin geleceği hakkında örtük de olsa bir uzlaşmaya vardıklarını düşünüyorum.
Rusya'nın Esed'e desteğe gelmesi de kurulan masada müzakereyi mümkün kılmak için.
Kanaatimce, uzlaşma DAİŞ'in tasfiyesi sonrası Esed'in bir süre de olsa başta olduğu gevşek bir federasyon yönünde.
Geçiş sürecinin süresi üzerine müzakereler yürürken ABD ve Rusya arasındaki "örtük uzlaşma" tam bir uzlaşma da değil.
Rusya'nın Suriye vekalet savaşındaki dengeleri kendi lehine fazlaca değiştirmemesi için Washington bazı düzenlemelere yöneldi.
Rusya'nın hava sahası ihlallerine karşı İncirlik'e gönderilen F-15C'ler ve PYD'ye verilen "özerklik" ayarı buna iki örnek.
Eğit donatın iflas ettiği bir ortamda ABD Suriye muhalefetine destek vererek Türkiye'nin önerisi olan güvenli bölgeyi hayata geçirmek için bir adım daha atmayı tartışacaktır.
Viyana'daki masada mesafe alındıkça bütün güçler cephelerde destekledikleri grupları tahkim ediyorlar.
[Sabah, 13 Kasım 2015]