Büyük badireler atlata atlata geldik bugünlere. Önümüz bahar.
Ama hâlâ geçirmemiz lazım gelen bir kış var.
Dün itibariyle referandum süreci resmen başlamış oldu. Hayırlı uğurlu olsun. Bu sürece katkı sunan milletvekillerine, parti liderlerine Türkiye şükran borçlu.
Bundan sonra anayasa değişikliği paketinin, yeni hükümet sisteminin ülke için ne anlama geldiğini halka anlatma vakti.
Birkaç haftadır şu teraneyi çok duyuyoruz.
"Halk neyin ne olduğundan habersiz, paketin içeriği ile ilgili bir fikri yok!" Muhalefetin ağzından bu kelam düşmüyor.
"Yangından mal kaçırır gibi anayasa değiştiriyorlar" deyip duruyorlar bir de!
Bu söylem, Türkiye halkının siyasal değişim gücünün hâlâ farkına varmayanların ya da bu gerçeği gizlemek isteyenlerin söylemi.
Halk, süreci son derece dikkatli biçimde izliyor ve siyasete katılıyor. Referandum günü bu katılımın ne denli güçlü olduğunu hep beraber göreceğiz.
Şimdi "halkın hiçbir şeyden haberi yok" diyenler buyursunlar halka dertlerini anlatsınlar.
Önlerinde hatırı sayılır bir süre var. Halkı aydınlatsınlar!
Ama sakın ha siyaset dışı yollara tevessül etmesinler.
"Normal yollardan gidersek, referandum sonucu evet çıkacak" diyerek kirli araçları devreye sokmaya kalkmasınlar.
Öyle diyorum ama pekala ben de biliyorum siyaset dışı yollar deneyeceklerini.
Birkaç yıldır ülkemiz siyaset dışı, kirli araçlarla kaosa sürüklenmeye, iç savaş girdabına çekilmeye çalışılıyor. Neler denemediler ki?
Sokak kalkışmaları, terör saldırıları, darbe girişimleri.
Hepsi de ellerinde patladı.
Uluslararası bir destekle ve hatta talimatlarla yaptılar bütün bunları.
Türkiye ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan dümeninde Obama yönetiminin bulunduğu bir yıpratma savaşına muhatap oldu.
Şimdi Obama yönetimi tarih oldu.
Türk halkı Obama ile birlikte Türkiye'ye karşı uygulanan kirli yöntemlerin de tarih olduğunu görmek istiyor.
Trump yönetiminin yeni bir sayfa açmasını, Obama'nın yaptığı yanlışları tekrarlamamasını talep ediyor.
Elbette Türk-ABD ilişkilerinin normalleşmesini engellemeye, Türkiye'nin ABD'nin yeni yönetimiyle "terör örgütlerinin desteklenmesi" konusu başta olmak üzere ihtilaflarını ortadan kaldırmaya yönelik çabalarını baltalamaya çalışanlar hiç eksik olmayacak. Ne orada, ne burada!
Burhanettin Duran cumartesi günkü yazısında Trump yönetiminin önündeki 3 tuzaktan bahsetmişti.
Esasında bu tuzaklar sadece Trump'a değil, Türkiye'ye ve Erdoğan'a yönelik olarak da kurulmaya çalışılacak.
Trump'ın "İslam düşmanı" olduğu vurgusuyla Türkiye dış politikada yakaladığı realist çizgiden saptırılmaya zorlanacak.
Türkiye PKK, FETÖ ve DEAŞ'la aynı anda mücadele eden, ulusal güvenliğini temin etmek amacıyla ciddi uğraş içinde olan, kendisine yönelen finansal atakları savuşturmak için çok ciddi gayret gösteren ve bütün bunlara rağmen birliğini, istikrar ve büyümesini sürdürebilen bir ülke.
Bu ortamda Türkiye'yi yeni bir yıpratma savaşının nesnesi haline getirmek için uğraş verenler ne yerli, ne milli unsurlardır.
Bu çaba içinde olanlar ister sağcı olsun ister solcu, ister İslamcı olsun ister Batıcı, ister muhafazakâr olsun ister liberal hiç fark etmez; bu ülkeye değil, başka emellere hizmet ediyorlardır.
Bu kadar açık, bu kadar acı!
[Sabah, 23 Ocak 2017].