Türkiye 2000'li yılların başından itibaren demokratikleşme, toplumun ötekileştirilen kesimlerinin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, sivil siyasetin öne çıkması, atalet ve vesayetle anılan yargının yeni baştan inşası gibi bir dizi sessiz devrime imza attı. 5 Anayasa değişikliği, 3 Yargı Reformu Strateji Belgesi, 9 AB uyum yasası paketi, 11 yargı reformu yasa paketi ve 2 İnsan Hakları Eylem Planını temel alan bu reform sürecinin planlı ve istikrarlı yönetimiyle tarihi kazanımlar elde edildi. Bu siyasal ve hukuki atılımlar sayesinde önemli bir iktisadi kalkınma da yaşandı ve bugün gelinen noktada toplumun özgürlükler ve hayat standartlarıyla ilgili beklentileri yeniden şekillendi.
Diğer taraftan 2013 ve sonrasında Türkiye, ulusal güvenliğini tehdit eden saldırılara da maruz kaldı. 17-25 Aralık yargı darbe girişimi, hendek terörü, Suriye iç savaşı ve 15 Temmuz darbe teşebbüsü Türkiye'nin bu dönemde karşılaştığı en ciddi meydan okumalardı. Bu hadiselerin oluşturduğu beka tehdidiyle mücadelede kaçınılmaz biçimde güvenlik kurum ve kuralları devreye alındı ve iki yıllık olağanüstü hal (OHAL) uygulamasına gidildi. 2018'de OHAL'in kaldırılmasını takiben Türkiye, yeni bir normalleşme sürecine girdi. 2019'da 3. Yargı Reformu Strateji Planı (YRS) ve geride bıraktığımız yıl da İnsan Hakları Eylem Planı (İHEP) ilan edildi. 2020 yılında ceza infaz sistemi yeniden düzenlendi, YRS doğrultusunda ikisi 2021'de olmak üzere altı yasa paketi TBMM'de kabul edilerek yürürlüğe girdi. Yılsonu itibarıyla benimsenen hedefler bakımından YRS'nin yüzde 62'si, İHEP'in ise yüzde 35'i hayata geçirilmiş durumda.
2022'den Beklentiler
 Yeni yılda hukuk, yargı ve demokraside reform sürecine ivme kazandırılması kamuoyundaki temel beklentiyi oluşturuyor. Bu çerçevede YRS ve İHEP çerçevesinde yeni düzenlemeler 2022'nin ilk aylarında birbiri ardına uygulamaya geçirilebilir. Nitekim kadınlara yönelik taciz ve takip eylemlerine caydırıcı cezalar getirmesi ve İnsan Hakları Tazminat Komisyonunun görev ve yetki alanını genişletmesi beklenen altıncı yargı reformu paketinin önümüzdeki günlerde Meclise yasa teklifi olarak sunulacağı belirtiliyor. Türkiye'nin UYAP, SEGBİS, e-duruşma ve e-tebligat sayesinde hâlihazırda iyi bir seviyede olduğu yargıda dijital dönüşüm ile arabuluculuk ve uzlaşma başta olmak üzere alternatif uyuşmazlık çözüm yolları yine iyileştirmelerin sürdürüleceği başlıklar arasında. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün açıklamalarına göre yeni yılda gerçekleştirilmesi beklenen diğer reform adımlarını ise şöyle sıralayabiliriz:
- Yargı görevlilerinin niteliğini güçlendirmek maksadıyla hâkim yardımcılığı kurumunun hayata geçirilmesi.
- Uzun yıllardır beklenen hâkimlere coğrafi yer teminatının getirilmesi. Böylece hâkim ve savcıların görev yerleri kendi istekleri olmaksızın değiştirilmeyecek, hem yargısal bağımsızlık hem de verimlilik artırılacaktır.
- Özellikle sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla artış yaşandığı gözlenen nefret suçlarıyla ilgili yeni bir ceza kanunu düzenlemesinin yapılması.
- Yargının fiziki altyapısı ve personel kaynağının güçlendirilmesi.
Yeni ve Sivil Bir Anayasa
2021'in bir diğer önemli gelişmesi de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Şubat ayında tüm siyasi partilere yaptığı çağrıyla yeni ve sivil anayasa arayışını yeniden gündeme taşıması oldu. Yeni anayasaya duyulan ihtiyaç hemen herkesin malumu. 2022 ve sonrasında Türkiye'nin en önemli hedefi demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarında Cumhuriyeti ikinci yüzyılına taşıyacak yeni baştan ve demokratik bir anayasa yapmak olmalı. 12 Eylül'ün otoriter ruhundan arınmış bu anayasanın temel esasları ise; kuvvetler ayrılığı, istikrarlı bir hükümet, yürütme ve yasamanın hukuka uygunluğunu ve verimliliğini artıracak denge ve denetim mekanizmaları, hak ve özgürlüklerin güvencesi olacak bağımsız, tarafsız ve etkili bir yargı organını oluşturmaktır. Toplumun kahir ekseriyetinin desteğini alma potansiyeline sahip böyle bir anayasa sosyal barışı tahkim edeceği gibi, tesis edeceği hukuk devleti ile Türkiye'nin ekonomik gelişimine büyük destek sağlayacaktır. Zira sürdürülebilir ve insani kalkınmayı amaçlayan bir ekonomik büyüme ancak öngörülebilir bir hukuk düzeninin sağlanmasıyla mümkündür.
[Sabah, 1 Ocak 2022].