SETA > Yorum |
İnsan Hakları Eylem Planına Gelen Eleştiriler

İnsan Hakları Eylem Planına Gelen Eleştiriler

İnsan Hakları Eylem Planı'nın açıklanmasından sonra tartışılması ve eleştirilmesi son derece doğaldır. Ancak içeriğine dair hiçbir değerlendirme yapmadan tıpkı yeni anayasa çağrısında olduğu gibi baştan mahkum edici yaklaşımların sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değil.

Geçtiğimiz yıl 11 Kasım tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarıyla başlayan reform gündemi, 2 Mart Salı günü İnsan Hakları Eylem Planı'nın kamuoyuna açıklanmasıyla somut bir metne kavuştu. Ancak öncesindeki hukuk ve ekonomi reformu ile yeni anayasa çağrısında olduğu gibi eylem planına da açıklandığı anda içeriğinden bağımsız olarak birtakım eleştiriler yöneltildi.

Bu eleştirileri birkaç başlıkta toplamak mümkün. Eleştirilerden ilki, eylem planının hayata geçirilemeyeceği ve iyi niyet beyanı veya bir temenni olarak kalacağı yolunda. Bu eleştiri sahipleri, belgede öngörülen amaç, hedef ve faaliyetler üzerinde bir değerlendirme yapmadan bunların uygulanmayacağını ve kağıt üzerinde kalacağını belirtiyor. En iyimseri dahi belgedeki faaliyetlerin yarısı bile uygulansa büyük başarı olacağı yaklaşımında bulunuyor. Oysaki belgenin tümü incelendiğinde bu eleştirilerin yersiz olduğunu ortaya koyan çok sayıda husus dikkat çekmektedir. Öncelikle belgede yer verilen faaliyetleri hayata geçirecek ilgili bakanlık ve kurumların iki hafta içerisinde bir takvim açıklayacağı öngörülmüş. Yani buradaki taahhütler sürüncemede bırakılamayacak ve bir plan dahilinde hayata geçirilmesi temin edilecek.

 

İkinci bir mekanizma ise, planın iki yıllık uygulamasını izlemek üzere bir "İzleme ve Değerlendirme Kurulu" kurulması. İlgili bakanlıklar ve kurumlar düzenli uygulama raporları hazırlayacak, bu raporlar İzleme Kurulu'nun onayından sonra Cumhurbaşkanlığı ile TBMM'ye sunularak kamuoyuna açıklanacak. Ayrıca bu izleme ve raporlama sürecinde Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumu da değerlendirmelerde bulunacak. Görüldüğü üzere bu türden bir planın kağıt üzerinde kalmaması ve hayata geçirilmesi için gereken bütün mekanizmalar öngörülmüş. Sadece iyi niyet beyan etmek isteyen bir yönetimin bu mekanizmalara yer vermesi düşünülemez.

İkinci bir eleştiri de, AK Parti'nin 18 yıldır iktidarda olduğu, bu sorunları neden daha önceden düzeltmediği ve açıklanan planın, sorunların AK Parti tarafından itirafı niteliğinde olduğu yolunda.

Sondan başlayacak olursak AK Parti'nin insan hakları alanındaki sorunları tespit ederek bunlara çözüm üretme çabası eleştirilecek değil takdir edilecek cesur bir yaklaşımdır. Bu nedenle eylem planı bir itiraf değil çözüm üretme çabasıdır. İnsan hakları sorunlarını neden daha önce ele almadığı söylemi ise, AK Parti'nin reform geçmişini bilenler için son derece haksız bir eleştiri. Tanzimat Fermanı'na kadar gidip iki yüzyıllık temel hakların yeni hatırlandığı yönündeki ifadeler ise ciddiye alınacak cinsten değil.

 

AK Parti iktidara geldiği ilk andan itibaren demokratikleşme, yargı, hukuk ve insan hakları alanında yapacağı reformları gündemin bir numaralı başlığı haline getirmiştir. AB uyum yasaları ile başlayan reformlar, yargı paketleri, ceza mevzuatı ve temel kanun reformları, demokratikleşme paketleri ile devam etmiş ve sonrasında birincisi 2009 yılında açıklanan üç Yargı Reformu Strateji Belgesinde insan haklarının güçlendirilmesine daima özel bir yer ayrılmıştır. En son açıklanan Üçüncü Strateji Belgesi'ne birinci amaç olarak "Hak ve Özgürlüklerin Korunması ve Geliştirilmesi" yerleştirilmiş ve bu amaca yönelik on dört faaliyet öngörülmüştür.

Aslında 2 Mart Salı günü açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı, iki yıl önce kabul edilen Strateji Belgesi'ndeki faaliyetlerden bir tanesi idi. Ancak açıklanan eylem planı içerdiği 393 faaliyet ve sahip olduğu geniş perspektifle tüm kamu kurumları için referans niteliğinde bir metin olarak ortaya çıktı. AK Parti'nin bu reform iradesi eleştirilerin anlamsızlığını ortaya koyuyor.

 

Son olarak, sorunların yasal düzenlemelerden değil uygulamadan kaynaklandığı ve bu nedenle belgenin sorunları çözemeyeceği eleştirisine değinmek gerek. Eylem planı incelendiğinde sadece yasal ve idari düzenlemelere işaret edilmediği, uygulamadan kaynaklanan sorunların da tespit edildiği ve bunlar için çözümler üretildiği görülüyor. Kolluk kuvvetleri, avukatlar, hakim ve savcılar için öngörülen eğitimler, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yürütülecek staj programları, hakim ve savcıların özlük işlemlerinde planda yer verilen hedeflere uygunluğun gözetileceğine yapılan vurgular uygulamadaki sorunları çözmeye dönük faaliyetlerden bazılarıdır.

İnsan Hakları Eylem Planı'nın açıklanmasından sonra tartışılması ve eleştirilmesi son derece doğaldır. Ancak içeriğine dair hiçbir değerlendirme yapmadan tıpkı yeni anayasa çağrısında olduğu gibi baştan mahkum edici yaklaşımların sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değil. Yapılması gereken yapıcı eleştirilerle planın geliştirilmesine ve daha iyi uygulanmasına katkı sağlamaktır.

[Sabah, 6 Mart 2021].


İlgili Yazılar
İnanca Saldırı
Yorum
İnanca Saldırı

Kasım 2024

Hassas Bir Süreç
Yorum
Hassas Bir Süreç

Aralık 2024