AB-Türkiye İlişkilerinde Patinaj Devam Ediyor

AB-Türkiye İlişkilerinde Patinaj Devam Ediyor

AB kanadı bir defa daha Türkiye ile ilişkileri samimi bir şekilde ele almayı ve ilişkileri daha olumlu ve gerçekçi bir zemine oturtma kararını öteledi.

Liderler zirvesi pandemi nedeni ile bir defa daha çevrim içi yöntemle yapıldı. Joe Biden'ın ABD başkanı seçilmesinin ardından yapılan ilk liderler zirvesine AB-ABD koordinasyonu çabası damgasını vurdu. ABD Başkanı Joe Biden, AB liderleri ile telekonferans yolu ile görüştü ve ilişkilerin tekrar canlandırılması ve stratejik konularda daha yakın koordinasyon ve eşgüdümü vurgulayan mesajlar verdi.

Kovid-19 pandemisi karşısında yeterli dayanışma ve eşgüdüm sağlamayan Avrupalı liderlerin bu toplantıdaki temel konusu da pandemi ile mücadele ve pandemi sonrası dünya düzeninde Avrupa'nın ne gibi roller oynayabileceği idi. Avrupalı liderlerin oyun kurucu bir role istekli olmadıkları bütün tartışmalara yansımaktaydı. Joe Biden'ın Washington'da başkanlık koltuğuna oturması Avrupalı liderleri kısmen rahatlattı ancak Avrupa kanadındaki stratejik yönsüzlük birliğin başta Türkiye ile ilişkiler olmak üzere temel konularda anlamlı kararlar almasının önüne geçmekte.

Pandemiden en olumsuz etkilenen ülke olan ABD, Avrupa'ya öncülük etme iddiası ile hareket etse de Washington'ın gündeminin de Brüksel'in gündeminden oldukça farklı olduğu görüldü. Washington'ın ana gündemi Çin'in yükselişini ve nüfuz alanının genişletmesini ne şekilde yavaşlatılacağıdır. Rusya konusunda daha rahat bir şekilde eşgüdüme varabilen Brüksel ve Washington, Pekin'i dengeleme konusunda aynı sayfada yer almamaktalar. Buna rağmen bazı Avrupa ülkelerinin Uygurlara yönelik insan hakları ihlalleri nedeniyle Çin'e yönelik yaptırım kararı çıkarmaları kayda değer bir adımdır.

Hem AB liderler zirvesi hem de NATO dışişleri bakanları zirvesi daha öncekilerden farklı bir atmosferde geçti. Toplantılarda ABD'nin telkinleri ile Transatlantik ilişkilerin güçlendirilmesi ve "Batı İttifakı"nın Çin'e ve son dönemde stratejik kazanımlar ile alanını genişleten Rusya'ya karşı iş birliğini ve eşgüdümünün artırılmasına yönelik söylemler ön plana çıktı. AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell'in Moskova'da olumsuz atmosferde geçen görüşmeleri ve Rusya-AB ilişkilerindeki karamsar hava da toplantılarda ele alınan konular arasındaydı. Transatlantik ilişkilerin güçlendirilmesi çabası ve Rusya'ya karşı daha güçlü dayanışmanın sergilenmesi görüşü Türkiye'nin AB açısından önemini vurgulayan hususlardı. AB liderleri Amerikan Başkanı Biden'ın da telkinleri ile Türkiye'ye karşı yaptırım kararını gündemden düşürdü ancak Türkiye'yi memnun edebilecek bir öneride bulunmaktan da kaçındılar.

Zirve Türkiye'nin Beklentilerini Karşıladı mı?

Liderler zirvesi Türkiye açısından da ayrı bir önem arz etmekteydi. Aralık ayındaki zirveden bu yana Brüksel ile ilişkilerine olumlu bir ivme kazandırmaya çalışan Türkiye açısından AB ile ilişkilerin bir üst aşamaya taşınması beklentisi söz konusuydu. Zirvede Türkiye'ye yönelik yaptırım konusunda bastıran Yunanistan, Avusturya ve Kıbrıs Rum Kesimi'nin çabaları sonuç vermemiş olması sevindiricidir ancak zirve sonunda Türkiye'ye dair açıklamalar Ankara'yı da tatmin etmekten uzaktı.

AB kanadı bir defa daha Türkiye ile ilişkileri samimi bir şekilde ele almayı ve ilişkileri daha olumlu ve gerçekçi bir zemine oturtma kararını öteledi. Türkiye gibi AB'ye tam üyelik perspektifi olan aday bir ülke ile yakınlaşma adımlarının "aşamalı, orantılı ve geri dönülebilir" şeklinde ifade edilmiş olması skandal denebilecek bir yaklaşımdır. AB içerisindeki bazı kifayetsiz üyelerin Türkiye karşıtı hezeyanları ilişkilerin derinleşmesi önündeki en önemli engel konumundadır. Türkiye ile Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize serbestisi gibi konularda adımlar atılması noktasında sinyal verilmiştir ancak bu adımlar birliğin zaten 18 Mart göç anlaşması ile vadetmiş olduğu halde yerine getirmemiş olduğu hususlardı. Üyelik müzakereleri yıllar önce durdurulmuş olan Türkiye bir aday ülke değil AB açısından önemli ve stratejik komşu olarak yeniden tanımlanmaya çalışılıyor olması ise Türkiye açısından kaygı vericidir. Türkiye ile ilişkilerin komşuluk perspektifi bağlamında ele alınmaya çalışılması Türkiye gibi birliğe tam üyelik hedefi olan bir aktör açısından kabul edilebilir bir formül değildir.

AB yetkilileri ve Avrupa'da Türkiye karşıtı basının beklentiyi düşürmeye yönelik tavırlarına rağmen Türkiye zirve öncesinde AB kanadından olumlu adımlar beklentisi içerisindeydi. Zirveden önce basına yaptırım ihtimalini içeren metinler sızdırılarak Türkiye'nin beklentileri düşürülmeye çalışıldı. Bu ucuz taktikler, Brüksel'in samimiyetsizliğinin en net ifadesi idi. Zirvede Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi, Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konusunda adımların atılması ve vize muafiyeti gibi konularda adım atılmasına yönelik tavsiyeler çıktı. Türkiye'nin son dönemde Doğu Akdeniz'de gerginliği düşürücü adımları ve Yunanistan ile istikşafi görüşmeleri başlatmış olması övgü ile ele alındı. Ancak Türkiye ile ortak ilgi alanlarında iş birliğini geliştirmek üzere "Türkiye ile kademeli, orantılı ve geri dönülebilir şekilde çalışmaya ve hazirandaki AB Konseyi toplantısında daha fazla karar almaya hazırdır" şeklindeki açıklaması, AB'nin Türkiye ile ilişkiler konusunda oyalama taktiklerini yeniden devreye soktuğu izlenimini doğurdu. AB ile tam üyelik perspektifini yeniden canlandırmak isteyen Ankara açısından bu tarz bir açıklama tatmin edici bulunmadı.

Türkiye gibi üyeliğe aday bir ülke konumundaki ve Avrupa'nın birçok stratejik konuda iş birliğine ihtiyacı olduğu bir aktör açısından Türkiye'nin ele alınış biçimi hayal kırıklığı yaratmaya devam etmektedir. Zirvede alınan kararlar ve Türkiye'ye verilen mesajlar, Türkiye'nin AB ile ilişkileri ileri götürmeye yönelik daha köklü adımlar atmaya motive etme noktasında yetersiz kalmaktadır. Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, göç, terörle mücadele, vize serbestisi ve stratejik koordinasyonun geliştirilmesi konularında verilen mesajlar Türkiye açısında olumludur. Ancak AB ile tam üyelik konusunun ısrarla tartışma gündemine alınmaması ve yeni müzakere başlıklarının açılacağına dair herhangi bir sinyalin verilmemiş olması Türkiye açısından yeni bir oyalama taktiği olarak algılanmıştır. Türkiye AB tarafının verdiği mesajları değil ilişkilerin geliştirmesi açısından atacağı somut adımları dikkate almak durumundadır. İlişkilerin seyrini somut adımlar belirleyecektir.

[Sabah, 27 Mart 2021].