Salı günü Türkiye için kritik bir eşik olarak tarihe geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in de iştirak ettiği törenle Akkuyu Nükleer Santralı’nın temeli atıldı. Akkuyu sadece Türkiye’nin enerji hamlesinin önemli bir eşiği olmakla değil; bu büyük projede iki lideri tekrar bir araya getirmesiyle de dış dünya tarafından değerlendirildi. Türkiye ile Rusya arasında tüm farklılıklara rağmen devam eden ve stratejik açılımları olan yeni bir ilişki türü zuhur etmekte. İki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik projeler büyük çaplı ve alt alta yazıldığında kocaman bir yekuna karşılık gelen projeler. Bir taraftan Astana süreci devam ediyor ki elimizde Suriye’ye dair en somut süreç Astana. Diğer taraftan Akkuyu ve tabii ki S-400’lerin satın alınması gibi devasa ekonomik-askeri projeler var.
Çarşamba günü ise İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin de katılımıyla Suriye meselesinin çözümüne dair üçlü zirve toplandı. Türk, Rus ve İranlı en üst düzey yetkilileri bir araya getiren toplantıda üç lider Suriye’yi konuştu. Bir sonraki toplantı Tahran’da yapılacak. Astana’daki üç aktör arasında farklılıklar hala var; sadece Türkiye ile İran ve Rusya arasında değil, Rusya’yla İran arasında da önemli farklılıklar var. Bu farklılıklara ve sahadaki uyuşmazlıklara rağmen Astana Suriye’deki siyasi müzakerelerin çapası olmaya devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump ile sürpriz bir telefon görüşmesi yaptı. Benzer bir görüşme daha 8 gün önce gerçekleşmişti. Aynı gün Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ümit Yalçın ABD’de Bakan Yardımcısı John Sullivan ile Menbiç ve geniş planda Suriye’yi konuşuyordu. Aslında Tillerson görevden alınmasaydı veya Pompeo göreve başlasaydı Türk heyetine Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu başkanlık edecekti ve görüşmeler iki Dışişleri Bakanı arasında yapılacaktı.
26 Mart’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan Varna’da AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ile bir araya geldi. Türkiye-AB ilişkileri çok yönlü olarak masaya yatırıldı. Vize serbestisinden müzakere başlıklarına, Suriye meselesinden gümrük birliğine kadar birçok konu masaya yatırıldı. İki taraf arasındaki farklılıklara rağmen müzakerelerin devamı konusu güçlü bir şekilde vurgulandı.
Şu iki haftalık süre zarfında yaşananlar Türk dış politikasının baş döndürücü ve çok boyutlu trafiğini resmetmeye yeter. Bununla birlikte art niyetle yürütülmeye çalışılan eksen tartışmalarının da ne kadar anlamsız olduğunu ortaya koymakta. Rusya’yla Batı, İran’la ABD/İsrail ve Körfez eksenlerinin çatıştığı bir dönemde Türkiye eksen parantezine girmeden, dosya bazlı ve çok yönlü işbirliği merkezli dinamizmin mümkün olduğunu gösteriyor. Mevcut küresel ve bölgesel kaos ortamında eksen parantezi ancak çatışmaları derinleştirir. Çatışmaların çözümü için ise Türkiye’nin son iki haftalık diplomasi trafiğinin birçok küresel ve bölgesel aktör için ders niteliği taşıması gerekiyor.
[Akşam, 6 Nisan 2018].